Şam’ın şekeri !
Osmanlılar daha sonra da Türkler Arapça adı Dimaşk olan Suriye’nin başkentine ‘Şam-ı Şerif’ demişler.
Onlara göre Şam kutsaldı. Çünkü Şam bir çok dinsel figürün ortaya çıktığı ya da yaşadığı yerdir..
Şam ise yalnızca Şam kentinin değil tüm o coğrafyanın adıdır. Yani Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün ve zaman zaman Irak.
Yani ‘ Yıldızı Kıbrıs olan Verimli Hilal ‘..
Şam’a ‘Şerif’ yani onurlu tanımını kullanan Türkler ‘Ana gibi yar Bağdat gibi diyar‘ da demişler.
Dinlerin ve uygarlıkların beşiği bir coğrafya.
Böyle bir beşikte doğal olarak herşey önemli ve ilginç.
Örneğin Kayısı . Türkler ‘Bundan iyisi Şam’da kayısı ‘ demiş.
Türkler ‘Ne Arabın yüzü ne de Şam’ın şekeri ‘ de demişler. Çünkü Şam’ın hem kayısısı hem de şekeri çok ünlü imiş.
Yani Türkler ‘Bir Arabın yüzünü görmektense Şam’ın şekerinden vazgeçmeye hazırlar’..
Oysa buradaki ‘Şekeri’ kelimesinin orjinali ‘ Zekeri’ dir. Yani erkekeğidir. Arap ise zenci anlamında kullanılmaktaydı..
Şimdi bu kadar magazini niye anlatıyorum..
Anlatıyorum çünkü hafta başında Şam’daydım.
Dünyanın en otantik ve romantik şehirlerinden biri olan Şam..
Yaz gecelerinde aşıkları heyecanlandıran yıldızların kenti Şam..
Her tarafı harika kokan ya da Kıbrıs dili ile tüten bembeyaz Yaseminlerin şehri Şam.
Duyguların kabardığı, özlemin yoğunlaştığı ve insanların aşık olup daha da güzelleşttiği kent ..
Şimdi artık ağlanılacak halde..
Şam’da olduğum günlerde Kaideci silahlı katliller intihar eylemleri, rastgele fırlattıkları havan topu mermileri ve sağa sola attıkları bomblalarla kentte terör estiriyorlardı. Bombaların bir çoğunu dakikalar farkiyla yaşadım. Adamlar tam anlamı ile ruh hastası. Bu eylemlerle halkı sindirmek ve moralini bozmak istiyorlar. Ama boşuna çünkü Suriye halkı ülkeyi bu hale getiren silahlı gruplardan nefret ediyor. Suriye halkı ‘Arap Baharı’ ile bölgede oynanan büyük ve iğrenç oyunun farkında. Kim ne derse desin Suriye halkı yönetimin tüm olumsuzluklarına rağmen Başkan Esad’ı sahipleniyor. Bunu da bilen muhalifler ve onları destekleyen bölgesel ve uluslararası güçler Rusya’nın ‘Ulusal hükümet kurulsun ve çok adaylı demokratik seçimlere gidilsin’ önerisine karşı çıkıyorlar. Çünkü herkes biliyor ki; böyle bir seçimde Esad kazanır. Böyle bir gerçek ‘Arap Baharı’ denilen büyük oyunun bölgesel ve uluslararası mimarlarını çılgına çeviriyor. Çünkü bu güçlere göre Suriye’de Amerikan yanlısı İslamcı bir yönetim iş başına gelmezse Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de İslamcıların iktidara gelişi işe yaramayacaktır. Çünkü bir çok nedenden dolayı Ortadoğu’nın kilit ülkesi Suriye’dir. Yani Türklerin deyimi ile Şam-ı Şerif. Belki de bu nedenle dinsel dürtülerle hareket eden AKP hükümeti Suriye konusunda bu kadar müdahil oldu. Türkiye’nin Suriye’deki silahlı ve siyasal muhalafetine sınrısız desteği olmazsaydı bu ülkedeki sorunlar çoktan bitmişti. Ama bitmedi, bitmiyor. Çünkü Bağdat’ı 10 yıl önce (9 Nisan 2003) Amerikan işgali ile yok edenler şimdi benzerini Şam’da yapmaya çalışıyorlar. İşgalin ilk gününde Bağdat Ulusal müzesinden 13 bin tarihi eser çalanlar şimdi Suriye’nin farklı müzelerinden iki milyar dolar değerinde tarihi eseri talan ettiler. Batılı emperyalist güçler ve onların bölgesel işbirlikçileri Abbasi ve Emevilerden intikam almak istiyorlar. Bu bir tarihsel hesaplaşmadır. Bu bir uygarlık savaşıdır. Yoksa ‘Arap Baharı‘ ile bazı Arap ülkelerinde demokrasiyi getirmek isteyen emperyalist güçler acaba neden Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve benzeri ülkelerde özgürlükten söz etmiyorlar? Suriye’de ölen her insanın kanından sorumlu olan bu ülke kral, emir ve şehyhleri dünyanın en ilkel, çağdışı ve rezil yönetimleridir. Bu ülkelerde zerre kadar demokrasi yoktur. Bu ülke yönetimleri gaz ve petrol zengini olmalarına rağmen Amerikan köleleridir. Bu ülke yönetimleri Suriye’nin ve Osmanlının deyimi ile Şam-ı Şerif’in çağdaş insanlarından ve aydın düşüncelerinden nefret ediyorlar. Çünkü böyle bir düşünce onların karanlık dünyaları için çok tehlikelidir. Sözde ‘Sünni’ olan bu yönetimler bu coğrafyada her belanın nedeni olan ve kendini Yahudi din devleti ilan eden İsrail yerine müslüman ‘Şii’ İran’ı tehlikeli görüyorlar. Çünkü patronları ABD , Irak’ta başlayan, Suriye’de körüklenmeye çalışılan kanlı bir Alevi-Şii- Sünni savaşı istiyor.
Neden mi ?
Bu coğrafyada tüm dinsel, etnik, mezhepsel, sosyal ve hatta siyasal gruplar birbirini boğazlasın diye.
İsrail sonsuza dek rahat etsin diye.
İşte bu nedenle Şam-ı Şerif’in şerefi yok edilmelidir.
İşte bu nedenle Şam emperyalist güçlere ve onların işbirlikçilerine teslim olmalıdır.
Ama olmayacak.
Çünkü Şam kurulmaya çalışılan uluslararası ve bölgesel yeni düzenin kilit ülkesidir. Anahtarı da Suriye halkının elindedir ve kimseye vermeyecektir..
Çünkü Şamlılara göre hem ‘Arabın yüzü’ hem de ‘Şam’ın şekeri’ değerlidir !
Çünkü onlar ‘Camdan bakan duygulu, güzel ve sevgi dolu Arap kızının’ bakışları ile kutsanmıştır !!