“Sanat Atölyesi olacaktı, Makarna Atölyesi oldu”
Serhat Selışık’ın sanatla başlayan yolculuğu şimdi bambaşka bir noktada…
“Normalde çamurla çalışan, çamurla düşünen, boyalarla onları değiştiren, 3 boyutlu nesneler yapıyordum. O atölye için de başka hayallerim vardı. Sonra dedim ki; hayat bir değişim, biz de bu değişimi, yenilenmeyi bazen keskin bir şekilde yapmalıyız. Kendime sanat atölyesi olarak tasarladığım yeri makarna atölyesine dönüştürdüm.”
Fayka Arseven Kişi
Serhat Selışık, resim ile başlayan hikayesi, heykele dönüştü şimdi ise makarnaya…
Sanat atölyesi olarak hazırladığı mekanı, makarna atölyesine dönüştürdü. Serart Artisan Pasta’yı yarattı.
Yüzde 40 sebzeden oluşan makarnalar üreten Selışık, toplumlarda neredeyse en fazla tüketilen yemek olan makarnayı sağlıklı bir hale getirmek için makarna üretimine başladı.
Selışık, “makarna sanat alanımın çok ötesine geçti” diyerek, “insanlara ulaşmada, insanların bunu sahiplenmesinde sanatımdan çok daha fazla enerji alanı gördüm” dedi.
Bu hafta Serhat Selışık ile sohbet ettik. Onun deneyimlerini, değişimlerini, sanattan makarnaya uzanan yolculuğunun hikayesini dinledik.
- YENİDÜZEN: İlk önce soralım Serhat Selışık kimdir?
- Serhat SELIŞIK: 1975 Lefkoşa doğumluyum. Savaştan sonraki ilk jenerasyon diyebiliriz. Liseye kadar Girne’de okudum. Okul yıllarında resime meraklıydım.
Babam ve annem de çok meraklıydı. Babam adadaki ilk reklamcılardan. Sanayi Holding zamanından Selen Selışık… O iyi bir çizer, iyi bir reklam prodüktörüydü.
Sonra Aylın Örek yeğenimiz, Hasan Amit dayım. Çocukluktan sanatla büyüdüm. Yine hocalarım Salih Oral, Güney Pir, Emin Çizenel’den ders aldım.
Lise bitince üniversiteye girmedim. Birkaç yıl Türkiye’deki sınavlara girmek için hazırlandım. Bu arada part time pazarlamacılık yaptım, marketlerde çalıştım.
Sonra 1995 yılında Hacettepe Güzel Sanatlar Heykel Ana Sanat Dalı’na girdim.
İlk defa o dönemde 14 Kıbrıslı öğrenci Hacettepe Güzel Sanatlara rekor bir başarı sergileyerek girdik. Çoğumuz Salih Oral’ın atölyesinden çıktık. Bugünkü olduğumuz noktada onun çok büyük desteği ve emeği var.
Ankara deneyimi başladı. Ankara büyüdüğüm yer. Bir İstanbul havası ve enerjisinde olmayan ama ayakları yere basan, eğitim kalitesi, akademik ortamı, imkanları, geleneksel ve yenilikçiliği kendi içerisinde sorgulayan ve yaşam olarak da öğrenciye birçok şeyi sağlayan yer Ankara…
Üniversiteden mezun olduktan sonra üniversitede araştırma görevlisi olarak çalıştım. 2003’te Ankara’dan ayrıldım. Kıbrıs’tan sonra Ankara bana çok öğretici oldu. Hem olumlu hem olumsuz birçok şey yaşadım.
Ben üniversite ve yüksek lisansım bittiğinde aslında ‘artık ülkeme dönmeliyim veya başka yere gitmeliyim’ fikrine hazırdım. 1 yıl İngiltere’ye gittim. 2004’te de adaya döndüm.
- YENİDÜZEN: Resim ile başlayan serüven heykele mi dönüştü?
- Serhat SELIŞIK: Üniversiteye girerken heykel okumak gibi bir merağım yoktu. Üniversiteye gittiğimizde bizi bir oryantasyon turuna aldılar ve bütün bölümleri gezdirdiler. Benim en çok etkilendiğim heykel oldu. Evdekiler de ‘sen resim okumaya gitmedin mi’ falan diye de sordu. Ama iyi ki öyle oldu. Yoktan var ediyorsun.
- YENİDÜZEN: Kıbrıs’a dönme fikri nasıl oluştu? İstediğin, hayal ettiğin karşılığı bulmama noktasında endişelerin olmadı mı?
- Serhat SELIŞIK: Birçok ülkeye gittim. Ama baktım ki daha sakin, düzenli bir hayat isterim. Kıbrıs da bunu güdüleyici bir yer. Yurtdışında bazen sefil olabilirsin. Bazen o riski almak istemeyebilirsin. Ben o riski almak istemedim.
Kıbrıs’a geldiğimde 2004’te DAÜ’de ders vermeye başladım. 21 yıldır da üniversitelerde ders veriyorum.
- YENİDÜZEN: Toplum sanata yeterince değer veriyor mu?
- Serhat SELIŞIK: Çok düşük. Belki manevi değerler yüksektir ama maddi değerler her zaman tatminkar değildir. Çünkü temel ihtiyaçların dışında bir yerdesiniz. Yoksulluğu ve yoksunluğu çok olan bir toplumun sanata olan açlığı belli bir düzeyde kalır. İnsanlar koleksiyoncu olamaz ama kursuna gider çamura dokunur, resim yapar. O noktada kalır.
Ama bir sanatçıya ‘evimin duvarını bir resim, heykelle kaplatmak istiyorum’ diyen insanlar parmakla sayılıyor. Bu da özel alanları veya tasarım alanlarını geliştirmez. Motive etmez. Ülkemizde bir şey yapılmıyor mu? Yapılıyor ama çok minimal.
“Normalde çamurla çalışan, çamurla düşünen, boyalarla onları değiştiren, 3 boyutlu nesneler yapıyordum. O atölye için de başka hayallerim vardı. Sonra dedim ki; hayat bir değişim, biz de bu değişimi, yenilenmeyi bazen keskin bir şekilde yapmalıyız. Kendime sanat atölyesi olarak tasarladığım yeri makarna atölyesine dönüştürdüm.”
- YENİDÜZEN: Heykeltıraşlıktınız şimdi bir makarna üreticisiniz. Makarna ne alaka?
- Serhat SELIŞIK: Mutfak alışkanlığımız genelde aileden koptuktan sonra başlıyor. Benim de öyle başladı.
Öğrenciliğimde de her akşam evde ‘ne yapalım da yiyelim’ muhabbeti vardı. Gerçekten 3 kişi kalıyorsan 3 bilinmez denklem gibidir bu iş.
Görevler edinirdik ve kimimiz alışveriş yapar, kimimiz bulaşık yıkar biri de yemek yapar. İşte o bendim veya diğer arkadaştı.
O yıllardan itibaren mutfakta olmayı ve keyifli yemek yapmayı sevdim. Sanatın da görsel açıdan mutfağa yansıdığını düşünüyorum. O yüzden bir masa organize edilecekse oradaki bileşenler bir kolaj gibi olmalıdır.
Makarna konusuna gelirsek 2016 yılında yurtdışı deneyimlerimin bir tanesinde street foodlar dikkatimi çekmeye başladı. Makarna işini de birçok ülkede artisan fresh pasta formatında gözlemleye başladım. Hoşuma gitti.
Sonra dedim ki; bir makine sipariş edeyim. Makinem geldi ve 2017 yılında evde makarna yapmaya başladım. Önce küçük çevreme sonra büyüyen çevreme makarnalarımı denettim. Sonra her evine gideceğim arkadaşım ‘makarna da getir’ demeye başladı. Öyle öyle geçtiğimiz yıl Ağustos ayında demolara başladım. Kasım ayında kendi markamı Serart Artisan Pasta’yı paylaşmaya başladım.
Serart Artisan Pasta, sanatı başka bir kanala taşımış duygusunu yani eksikliğini gördüğüm o manuel üretme duygusunu destekledi ve beni motive etti. Çünkü unutmamalıyız ki; her ne yaparsak yapalım iyi bir işçi, usta, çırak olabilmeliyiz. Ben açıkçası o süreci makarnaya aktarmaya çalıştım.
Makarnanın toplum içerisindeki kabul görme şekli çok evrensel. Çok dehşet bir alan. Makarna bir insanın kişiliğini, tarzını, renklerini temsil edebiliyor ve bu beni motive ediyor.
Amatör düzeyde yaklaşık 1500 paket üretim yapıp sonra bu işi geliştirmek için İtalya araştırması yaptım. Makinelere bakmaya başladım. Çevremde yatırımcılar oluştu ve profesyonel bir mutfak kurma yolculuğu başladı.
Geçtiğimiz Nisan ayında sanat atölyesi olarak tasarladığım evimin yanındaki mekanı mutfağa dönüştürmeye karar verdim. Bu dönüştürme süreci tabi ki birçok ritüeli değiştirmeye neden oldu.
Ben normalde çamurla çalışan, çamurla düşünen, boyalarla onları değiştiren bir takım 3 boyutlu nesneler yapıyordum. O atölye için de başka hayallerim vardı. Sonra dedim ki; hayat bir değişim biz de bu değişimi, yenilenmeyi bazen keskin bir şekilde yapmalıyız. Ve dedim ki; bu atölye artık makarna atölyesi olacak. Kendime sanat atölyesi olarak tasarladığım yeri makarna atölyesine dönüştürdüm.
“İnsanlara yüzde 40’ı sebze olan bir makarna sunuyorum”
“Sağlıklı makarnanın hangi bileşenlerden olabileceğini sorguladım. İyi tarım kültürünün ürünlerini kullanıp şimdi insanlara yüzde 40’ı sebze olan makarnalar sunuyorum. “
- YENİDÜZEN: Makarna sanatın önüne mi geçti?
- Serhat SELIŞIK: Evet sanat alanımın çok ötesine geçti. İnsanlara ulaşmada, insanların bunu sahiplenmesinde sanatımdan çok daha fazla enerji alanı gördüm.
- YENİDÜZEN: O zaman sanattan çok yemeğe içmeye düşkün bir toplum muyuz?
- Serhat SELIŞIK: Kesinlikle o da bir faktör. Belki de sanat geçmişim olmasaydı ve belli bir noktada olmasaydım bu yaptığım makarnayı kabul ettirmem de daha zor olabilirdi. Aslında geçmişiniz geleceğinize ışık tutuyor.
Ben de bunu misyon olarak sanattan çok uzak olmayan yine sanatla örtüşen birçok noktası olduğu için yeni bir alan olarak gördüm. Mutfak sanatları da ayrı bir nokta ama ben daha çok yolun başındayım.
Ben sağlıklı makarnanın hangi bileşenlerden olabileceğini sorguladım. İyi tarım kültürünün ürünlerini kullanıp şimdi insanlara yüzde 40’ı sebze olan bir makarna sunuyorum
- YENİDÜZEN: Makarnanızın iddiası nedir?
- Serhat SELIŞIK: Ortalama 2-3 dakikada pişen ve sofrada hemen iştahla yiyebileceğiniz, sağlıklı bir ürün. Yeni soslarla, yeni yaratıcılıkla bireyleri kendi evlerinde harekete geçirecek bir yemek. Makarna çok romantik, birleştirici ve kurtarıcı bir yemek.
O yüzden ben sanattan alamadığım geri dönüşümü makarnada bulduğum için makarnaya sarıldım. Daha da sarılacağım gibi görünür. Çünkü her gün büyüyoruz.
“Yüksek proteinli makarnalar, etin yerini alacak”
“İnsanlar gelip kendi makarnalarını üretiyor, pişiriyor. Benim hedefim bu alanı herkesle görünür bir şekilde paylaşmak, herkesin kendi evinde yapabilmesini sağlamaktır. Büyümenin, gelişmenin paylaşmakla mümkün olduğunu düşünüyorum.”
- YENİDÜZEN: Esnaf olmak nasıl bir duygu?
- Serhat SELIŞIK: Esnaf olmak çok büyük, iddialı bir şey. Ürettiğinizin altında çok güçlü bir duruş sergilemeniz gerekir. Yaptığınız işin neden iyi olduğunu, neden tüketilmesi gerektiğini iyi anlatmanız gerekiyor. Farkınızı iyi ortaya koymanız gerekiyor.
Benim yaptığım işte makarna bir araçtır. Makarnanın sağlıklı yiyecek formatına girmesini sağlayarak, insanlara ulaştırma hedefim var. Çünkü insanlar daha pratik yemekleri seçiyor. O nedenle ileri ki zamanda daha yüksek proteinli makarnalar, etin yerini alacak.
Bugün bir market sektörüne baktığınızda benden sonra en az 7-8 firma dışardan, 2-3 firmada ülkemizde bu işe ciddi anlamda kaymaya başladı.
Bu geniş bir yelpazeye neden olur. Ben de bunun parçası olduğum için mutluyum. İnsanların kendi sağlığına daha çok önem vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bugün sağlıksız besleniyorsak bir süre sonra vücudumuz bir şekilde sinyal verecek. O yüzden beslenmenin de geleceğe yönelik bir yatırım olduğunu düşünüyorum. Evet daha pahalı ürünler alacağız ama günün sonunda yaşam kalitemiz daha yüksek olacak.
- YENİDÜZEN: Şu an makarna olayında hangi noktadasınız?
- Serhat SELIŞIK: Paylaşımcı, yaratıcı ve insanların da yaratıcı olabileceği bir ürün ortaya koyduğumu düşünüyorum.
Bir makarna atölyemiz var. İnsanlar gelip kendi makarnalarını üretiyor, pişiriyor. Benim hedefim bu alanı herkesle görünür bir şekilde paylaşmak, herkesin kendi evinde yapabilmesini sağlamaktır. Büyümenin, gelişmenin paylaşmakla mümkün olduğunu düşünüyorum. Ne kadar paylaşımcı olursanız sizin varlığınız, enerjiniz o kadar yükselir. Enerjiler, paylaşımlar ve evrenin varlığına inanırsanız ve bunun bir dönüşüm olduğuna inanırsanız makarna bunun bir aracı olabilir.