Sanatçı !!!
Eline her kalem alana, eline her fırça alana, eline her enstrüman alana, eline her mikrofon alana, her sahneye çıkana hatta ve hatta göbek atanlara bile ‘sanatçı’ denilen bir dönem yaşıyoruz uzunca bir süredir. Medya sayesinde... Medya hala yangına körükle gitmeye ve sanatçılar (!) yaratmaya da devam ediyor maalesef.
‘Gerçek sanatçılar’ da ‘gerçek sanatseverler’ ise her dönemde olduğu gibi, biraz gülümseyerek ama çoğunlukla içine kapanık, sessiz ve soğuk kanlı izliyor olup bitenleri. ‘Sanatçı’, yılmadan üretmeye de devam ediyor. Çünkü gerçek sanatçı, ucuzlatılmış, sokağa düşürülmüş bir sıfatın peşinde olmadı ve olmaz da hiçbir zaman. ‘O’ , doğru bildiği yolda yürümeye devam eder sadece.
‘Gerçek sanatseveler’ ise aslında farkındadırlar her şeyin. Sessizce direnmeye çalışırlar şarlatanlara karşı. Zamanı geldiğinde çıkarlar ortaya; övünmeden, taa içinde hissederek, reklam yapmadan.
***
Sanatçı kimdir ?
Brecht şöyle der: “Sanatçının çıkış noktası yaşamdır...”
Nazım Hikmet’e göre ise sanatçı ‘inanmış adam’dır...
Sanatçı, yaşamı araştıran, okuyan, düşünen, halkı ve halkının sorunları ile yattıp kalkan; iç dünyasını dışa vurmak için üreten; ‘reklam’ ve hatta ‘para’ peşinde koşmayan, asla ‘taklitçi’ olmayan; duygusal, üretken ama ürettikleriyle hep toplumunun bir adım önüde olan kişidir...
Sanatçı, bir dünya görüşü olan, bu görüşü sonuna kadar savunan, mücadeleci, direnişçi ama hırsa, öfkeye yenik düşmeyen, asla da ‘çıkarcı’ olmayan insandır....
Sanatçı, “Sen kimsin ?” diye sorulduğunda “Sanatçıyım” diye cevap vermeyendir....
***
Kimler sanatçı değildir...
Sapla samanı karıştırmayı marifet sanan medya’da ‘sanatçı’ diye sunulanların çok ama çok büyük bir bölümü ‘sanatçı’ değildir...
Her müzik öğretmeni, her resim öğretmeni, her edebiyat öğretmeni (akademik bir ünvanı da olsa) ‘sanatçı değildir...
Her resim yapma becerisi olan ‘sanatçı’ değildir...
Her şiir yazan veya yazdığını zanneden ‘şair’ veya ‘sanatçı’ değildir...
Her ‘el becerisi’ olan ‘sanatçı’ değildir...
Her enstrüman çalabilen –ne kadar usta olursa olsun- ‘sanatçı değildir...
Mikrofonu eline alıp, her şarkı söyleyen, -çok iyi bir icracı olsa da- ‘sanatçı’ değildir...
Şu veya bu nedenle sahneye çıkan herkes ‘sanatçı’ değildir...
***
Bu küçücük ülkede, ‘sanat’ uğruna elinden gelen her şeyi yapan, didinen birileri olmuştur her zaman. Gerçek sanatseverlerin, -her şeye rağmen- gerçek sanatçılarla gerçekleştirdikleri son derece değerli ve başarılı etkinlikler de olmuştur, olmaktadır. Bu organizayonların arkasında hep ‘gerçek sanat gönüllüleri’ vardır. Verdikleri savaş ise aslında kutsal bir savaştır. Çünkü karşılarında, ‘sanat’ı da ‘sanatçılığı’ da iki paralık eden, ‘sanatçı’ sıfatını ayaklara düşüren bir gafiller ordusu vardır.
Bu ordu, cahiller ordusudur...Bu ordu, dansözü de, şantözü de Mozart, Beethoven, A.Saygun, Ferit Alnar’la aynı kefeye koyan gafiller ordusudur... Bu ordu, eline her tuval alanı Van Gogh’la, Dali, Picasso, Çallı ile aynı kefeye koyanlar ordusudur... Bu ordu, dört kafiyeli satırı biraraya topladı diye şair ilan edilen, bu şairleri (!), Nazım Hikmet’lerle, Orhan Veli’lerle aynı potada gösterenlerin ordusudur.... Ve daha da önemlisi, kendilerine bu sıfat yapıştırıldı diye kendini ‘sanatçı’ sanan bir sürü zibidiler ordusudur...