1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Sanatta bilinç, öz ve hakedişe inanıyorum”
“Sanatta bilinç, öz ve hakedişe inanıyorum”

“Sanatta bilinç, öz ve hakedişe inanıyorum”

Luna Tünay Art Home’nin yaratıcısı, sanat temelli, sanattan beslenen farklı alanlardaki projelerini ve 19 Mayıs’ta Bellapais Manastırı’nda açılacak atölye katılımcılarının karma sergisini konuştuk.

A+A-

Murat OBENLER

Luna Tünay Art Home’nin yaratıcısı, ressam, küratör, kişisel gelişim eğitimleri alan ve bunu sanatla bütünleştirmiş  Luna Tülay Okan ile uzun yıllara dayanan anlam , içerik, öz odaklı sanat geçmişini, bilinç ve hakedişe uygun açtığı sergileri, doğduğu topraklardan köklerine dönüşünün hikayesini, sanat temelli, sanattan beslenen farklı alanlardaki projelerini ve 19 Mayıs’ta Bellapais Manastırı’nda açılacak atölye katılımcılarının karma sergisini konuştuk.

 

“Ağacın hangi toprakta beslendiği önemlidir. Babamın yaratıcılığımı takdir eder noktada bana yaklaşması beni teşvik etmişti. ”

 

Ben röportajlarımda genelde insanların gelişmeye başladıkları çocukluk ve ilk gençlik dönemlerini de biraz anlatmalarını rica ederim çünkü gerek sanatsal yaratımlar olsun gerek iş yaşamı olsun insanın o dönemdeki yaşantıları ve anılarından yansımalar, dışavurumlar görüyoruz.
Luna Tünay Okan: İnsanların bir şeyleri dönüştürmeye başlama süreçleri çocukluğa dayanıyor. Kimi insan bunu farkındadır kimisi ise değildir. Ağacın hangi toprakta beslendiği önemlidir. Hangi topraktan nasıl mineraller alıyorsan gövdeye de onları taşıyorsun. Ailem sanatla ilgili bir aileydi. Babam keman çalardı. Aşçılık(Askeriyede) mesleğinde yemek hazırlama süreçlerinde yemeğe yeni şeyler katmak, lezzetlendirmek, sunum vs. konularında araştırmalar yapmaya  çok meraklı birisi olduğu için ben de ondan gördükçe kendi içimde bazı belli değişim dönüşümleri yapar ve incelerdim. Benim dönüştürme hikayem babamın alet çantasındaki aletlerle oynayarak onları bir şeylere dönüştürmekti. Hortum kelepçelerini parmaklarıma takarak kendimce birçok yüzük yaratmıştım. Onun benim yaratıcılığımı takdir eder noktada bana yaklaşması beni teşvik etmişti. Benim en sevdiğim söz, “Gelecek, geçmişi anlamlandırıyor” sözüdür. Benim küçükken babamın alet çantasındaki oyunlarını halen devam ettiriyorum. Benim hayatımda değerli olan insanların şahsi eşyalarını işlerimde çok kullanırım. Bunu kullanarak o anıların ömrünü uzatmak için o nesneyi resme gömüyorum. Sanat eserlerinin ölümsüz olduğuna inandığım için bu nesnelerin var olan yapısını değiştirerek farklı bir yerde kullanarak şiirsel bir metafor ve paradoks yaratıyorum.

 

“Her sergime bambaşka bir heyecanla o oyunun başrol oyuncusu olarak hazırlanırım. Eklektik benim her sergimin içinde kullandığım manifestodur. ”

 

Hayatı da bir oyun gibi görebiliriz istersek…
Shakespeare’nin dediği gibi “Dünya bir tiyatro sahnesidir” ve biz her rolümüzü bu sahneye, her yaşadığımızı o sahneye uygun oynarız. Her sergime bambaşka bir heyecanla o oyunun başrol oyuncusu olarak hazırlanırım. Her seramoni, her sergi gibi önemli günler de o günlerin başrolü olduğumuzu hatırladığımız günlerdir. Sergilerime bakacak olursak (İlk sergimin adı “Öz-ne”) öznenin kendimiz olduğuna vurgu yapıyorum. Ben özellikle eklektik kullanıyorum. Eklektik benim her sergimin içinde kullandığım manifestodur.  Hayata duruşumu da gösteren bir yaklaşımla özü sorarım, öz-nediri sorarım. İnsanların benim sergilerimin isimleriyle de düşünmelerini sağlamak isterim. Ben bir adım atarım ve diğeri ona eklektik olarak ilerler ve bu bir yol olur. Küçükken oynadığımız oyunlara verdiğimiz anlamlar, benim sanat konusunda destekleniyor olmam, yetişkin olduğumda bir meslek olarak benim sevdiğim bir İkigaimi yani kendiliğimden yaptığım bir şeyi yaşam yoluma dönüştürmemi sağladı.
6 yaşında yaptığım bu oyunun devamında ilk öğretimde biyolojiye, fen derslerine ilgim ve buharlı piston makinelerinin resimlerini çizimine kadar giden bir becerinin fark edilmesine neden oldu. Küçük yaştan itibaren aldığım ödüller ve öne çıkan çizim yeteneğim de lisede çağında sanat alanına doğru eğitimler almak üzerine tercihler yapmama sebep oldu. Bu konuda kurslara gitmeye karar verdim ve ilerledim. Ben Mersin’de doğdum büyüdüm, Mersin’de üniversiteye birincilikle girdim ve Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakiltesi’nden üçüncülükle mezun oldum. Öğrenciyken Öğrenci Birliği’nin başkanlığını yürüttüm. Okulumu bienal ve trienallerde temsil ettim. İlk küratörlük deneyimimi üniversite 3. sınıftayken yaptım ve Plastik Sanatlar Öğrenci Birliği Başkanı olarak öğrenci arkadaşların işlerinden oluşan bir sergiyi düzenledim.

a0497a51-d0a0-4709-bff3-f4072a9bd1a2.jpg

“Akademik eğitimler içinde bir filmi, müziği, şiiri okumayı öğrenebilirsiniz ama insan şiir gibi yaşamaya doğuştan başlar. Bana en büyük katkıyı master konum kattı”

 

Üniversite yaşamı size neler kattı. Bu uzun yolculukta size nasıl donanımlar sağladı?
Üniversitelerde teknik öğreniyorsunuz. Materyal kullanımını, akademik eğitimler içinde bir filmi veya bir müziği, bir şiiri okumayı öğrenebilirsiniz ama bence insan şiir gibi yaşamaya doğuştan başlar. Hayata verdiği tepkiler, doğduğu toprakların mineralleri, ailenizin size yaklaşımıyla şekillenirsiniz. Bunun akademik eğitimle birlikte tam olarak şekillendiğine inanmıyorum. Üniversite eğitimi sizi besler, bakış açınızı besler, genişletir, büyütür. Ben hep üretiyordum. Kendi elbiselerimin çizimlerini yapıp, kumaşlarını seçip anneme onu aldırarak “Bana bu elbiseyi bu kumaştan dik” dediğimi hatırlıyorum. Bu bilinç küçük yaştan geliyor. Ben üniversitede öğrenciyken de aktiftim ve topluluk kurma, birşeyler üreterek,  organize ederek  başka üniversitelerde sergiler açma girişimleri, üniversiteyi uluslararası sergilerde temsiller beni büyüttü. Bana en büyük katkıyı master konum kattı. “Modern Sanatta Değişen Gerçeklik” adlı tez konumu araştırarak o konuya uyumlu sergi de açtım. Jüri ile onaylanan sergi de önemli bir hakediş gerektirir. Ben hakediş sözüne çok inanıyorum.

 

“7 kişisel sergi ve 2020’de de Göklerden Köklere “Seyir Defterim” adlı retrospektif sergimi  açtım”

 

Sergi konu seçimlerine de bakmayı arzu ediyorum.
Öz-ne ile başlayan Uç-ma, Gelincik Tekerrürleri, Aidiyet ile devam eden Göğe Bak-ma Durağı, Kelebek Etkisi ve Bahar İmgeleri sergilerinden oluşan 7 kişisel sergi ve 2020’de de Göklerden Köklere “Seyir Defterim” adlı retrospektif sergimi  Arucad Art Space’de  açtım.  
Göğe Bakma Durağı şiiri üzerinden etkilendiğim ve yine Bak-ma şeklinde eklektik olarak sergini açtım. 2003 yılından itibaren belli bir bilinçle bu eklektik isimleri koyuyorum.  Göğe bak-ma sergisinde bastığım yerden ayak izlerimle gökyüzüne bakıyorum.
Aidiyet sergisinde kendi köklerime odaklanıyorum. Köken olarak Kıbrıslı birisi olarak yaşanılmış duygusal metazorilerle(zorlamayla) göç edilmiş süreçleri yaşayan bir aileden geliyorum. Doğduğum topraklar ve ait olduğu kökenler ile ilgili araştırmalar ve bunun üzerine gelişen bir duyguyu resimler. Aidiyet aslında ait olma duygusunu, korunma, kollanma ve ağaç korunakları üzerinden yola çıkarak yaptığım bir resimler dizgisidir.

img-0240.jpg

“Resimlerimde kalıcılığa, uzun ömre önem veriyorum. Monte ettiğim her bir nesnenin orada bir anlamı ve işlevi var. ”

 

Kendinizin bir resim yapma tekniğinizin de zamanla oluştuğunu ve oturduğunu görüyorum…
Ben resimlerimde kalıcılığa, uzun ömre önem veriyorum. Eserlerime tek tek isim vermiyorum. Eserlerimde özellikle de bu eserde toprağa ait olmayı sağlamlaştırmak için teller, tel zımbalar ve tel dikişler kullanıyorum. Benim resim yapma tekniğim içinde en önemli kendime has malzeme kullanış şeklim matkap kullanımıdır. Bu eserde ağaç dokularının kabuklarının gövdeleri ile bir arada kullanıyorum. Ahşap üzerine resimlerde kolaj, dekopaj ve asamplaj (montaj) kullanıyorum. Monte ettiğim her bir nesnenin orada bir anlamı ve işlevi var. Yine isimlerdeki çift anlamı düşündürecek paradokslar yaratıyorum. Böylece bakan bir kişi de kendine göre hikayeler oluştursun. Zaten eser yaptıktan sonra sizden çıkar ve buluştuğu kişinin kendi yaşamsal hikayesi içinde yeniden anlamlarla yeniden yaratılır. Her bir beyinde o resim yeniden yaratılır.
Son sergim Seyir Defterim’de göklerden yani Anadolu topraklarından biriktirdiğim duygu ve düşüncelerle oluşturduğum resim sergilerini köklere (Ata toprağı Kıbrıs’a) getirdim ve buradaki Kıbrıslı insanların benim sanat geçmişimden ve Kıbrıslı köklerimden biraz daha haberdar olması düşüncesiyle Arucad Art Space’de bir retrospektif sergi düzenledim.  

 

“Tek bir çizgi üzerinde tüm sergilerim birbirine bağlıdır. Her sergideki bilgi, deneyim bir sonrakine evrilerek, dönüşerek aktarıldı. Yol devam ediyor. ”

 

Yirmi yıla yayılan bu sergilerde hepsinin konuları itibarıyla birbiriyle bağlantısı var mıdır yoksa her biri farklı temalar üzerinden yaratılmıştır?
Tek bir çizgi üzerinde hepsi birbirine bağlıdır. Bizler tren yolu muyuz yoksa yolculuktaki istasyonlar mıyız? Aslında yaşam yolculuğu içinde her bir sergim farklı bir istasyondur ama her bir istasyondaki deneyimi, bilgiyi, görseli de alarak ilerlediğim bir yolculuk içindeyim. Her sergideki bilgi, deneyim bir sonraki sergiye evrilerek, dönüşerek aktarıldı. Yol devam ediyor. Yaşam yolculuğu devam ettikçe bu sanat yolculuğum içerisinde anlamlar üst üste eklenerek devam ediyor, edecek.

whatsapp-image-2024-05-15-at-12-19-52.jpeg

“Konu bazlı hassasiyet insanı sınırlandırabilir. Çok yönlü bakış açısına, dönemsel olarak bütünlüğe önem veririm. Anın ve anlamın önemi üstüne yoğunlaşırım”

 

Sizin resim yaşamınızda hassasiyet gösterdiğiniz, tercih ettiğiniz konular var mıdır?
Konu bazlı hassasiyet insanı sınırlandırabilir. Sabit yaklaşımım nedir diye cevaplayacak olursam insanların yaşadıkları duyguları anlatabilme teknikleri açısından çok yönlü bakış açısının altını çizmek isterim. Sadece bir öze, kişiye bakılmaktan ziyade hem o öz hem de o öz nedir, neredeydi? O alan etrafındaki bütünlükle bakılmasını isterim. Dönemsel olarak bütünlüğe önem veririm. O dönem yaşanılan toprakların geçmişi, bugünü ve geleceğinin bir arada ve anın, anlamın önemi üstüne yoğunlaşırım. Ben kimim diye soracak olursanız anlam üstüne yoğunlaşan bir insanım. Beni  tanımlayan kelime anlamdır. Sergilerimin hikayelerini de ben yazıyorum. O dönemin şiirlerinden, dönemin yaşanılan sıkıntılarından da etkileşiyorum. Adaletli, objektif olarak anlatılmasına, hak edilişe inanıyorum. Bu topraklarda can veren, emek eden kişilerin varlıklarının unutulmaması konusunda emeklerin değeri üzerine hassasiyet gösteren bir kişiyim. Müziklerin tınısına, sözlerine, v erimine, kalitesine, lezzetine önem veren, insanların da kalitesine, duruşuna önem veriyorum. Sırf yapılmak için resim yapılması, sadece bir etkinliğe katılmak için yapılmasına inanmıyorum. Anlam ve içeriğe önem veriyorum.

 

“Sanat yaşayabilmek, içselleştirmektir. Alman sanatçı Anselm Kiefer’den çok besleniyorum. ”

 

Elbette dünya sanatında sizi besleyen sanatçılar ve eserleri de vardır.

Sanat yaşayabilmektir, içselleştirmektir. Ben Alman sanatçı Anselm Kiefer’den çok besleniyorum. Yüksek Lisans yaparken “Modern Sanatta Değişen Gerçeklik” konusu etrafında Manet, Monet, Millet ve Kiefer üzerinden üzerinden gerçeklik kavramını inceledim. Bu farklı dönemlerde yaşayan dört ressamın resim sanatı üzerinde kullandığı saman öğesi, kavramı (Hristiyanlıkta da özel bir yere sahip) üzerinden değişen bakış açılarını inceledim. Ressam Hieronymus Bosch resminde “Dünya herkesin alabildiğini aldığı koskocaman bir saman yığınıdır. ” der. Ben de saman olgusunu buraya getirerek sergimde kullandım. “Her çağın eleştirisi çağın yaşamıyla yapılır” sözünden hareketle ben de Anselm Kiefer’in yaklaşımındaki duygusuyla ilerledim. Picasso da Guernica adlı tablosunda bombalanan Guarnica köyündeki yaşanmışlıkları ve o acıyı resmediyor.

 

“Sanatçının duruşu olması gerekir. İnandığınız işi yapmazsanız sanatçı olamazsınız, inandığınız duruşta olmazsanız yaptığınız sanatın bir anlamı ve felsefesi yoktur”

 

Sanatçı her zaman taraf değil midir?
Ben siyasi bir tarafı tutmak değil de yaşadığımız çağın hassasiyetleri, duyarlılıklarıyla sanatımı yapıyorum. Ya tarafsınızdır ya da bertaraf. Sanatçının duruşu olması gerekir. İnandığınız işi yapmazsanız sanatçı olamazsınız, inandığınız duruşta olmazsanız yaptığınız sanatın bir anlamı ve felsefesi yoktur. Sanatı yapmak için değil de inandığınız, yaşadığınız şey olduğu için sanat oluyor.

 

“Hakediş ve bilinç çok önemli. Her önüne gelenin sanatçı gibi yazılmaması gerekiyor”

 

Sanat ve sanatçı kavramının da içinin boşaltıldığı bir çağdan geçiyoruz diye düşünüyorum.
Hakediş ve bilinç çok önemli. Kimin ne yaptığının, kimin neyi nasıl yaptığının düşünülmesi gereken zamanlardayız. Her önüne gelenin sanatçı gibi yazılmaması gerekiyor. Her konuda bilinç gelmesi gerekir.

 

“Kıbrıs birçok efsaneye konuk olmuş, birçok konuda ölümsüzlüğü haketmiş hikayeleri barındıran çok önemli bir coğrafyada yer alıyor. Kıbrıs’la ilgili çok önemli bir kitap çalışmam var. ”

 

Resim dışında başka alanlarda da üretimleriniz olduğunu biliyoruz.
Proje bazlı çalışan bir kişiyim. Kıbrısla ilgili çok önemli bir kitap çalışmam da var. Sanat geçmişi olan birisiyim ve sanat üretkenliği içerisinde yapabildiğim kadar üretebilen birisiyim. Bu kendiliğinden bir üretkenliktir. Örneğin 19 Mayıs tarihinde Bellapais Manastırı’nda Luna Tülay Art Home Atölyesi katılımcılarının (Aleksandra Paraschive, Ayşe Uluca, Alisa Üngör, AyşeNaz Can, Bartu Sadıkoğlu, Büşra Beren İncekalan, Deniz Fafal, Elif Yüksekbaş, Feride Özören, Gaye Azizoğlu, Gülce Üngör, Jale Pınar, Kayra Bilge, Nigar Güneş, Nil Soykara, Pembe Güneşer, Sahra Özören, Su Erhun ve Sim Yücel) karma resim sergisi var. Geçtiğim yıl da 19 Mayıs’ta burada bir sergi açmıştım. ( Benim atam gazeteci, öğretmen Mehmet Remzi Okan, İngiliz idaresi altındaki Kıbrıs’ta 19 Mayıs tarihinde modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ü Latin harfleriyle basılan ilk gazete olma özelliği de taşıyan imtiyaz sahibi olduğu Söz gazetesinde “Bizim liderimiz Mustafa Kemal’dir. Onu takip ediniz” diye duyurmuştur. Serginin adı olan Yeniden Doğuş konseptimiz de yeniden bir canlanma, hareketlenme olduğu için, somut olarak da öğrencim Ayşenaz Can ile tamamladığımız kitap-sergi çalışmamız var. Turizm Bakanlığı Müsteşarı Serhan Aktunç’un da destekleriyle, Eski Eserler Dairesi’nden Selda Mamalı’nın desteğiyle çıkacak bu kitabı Kıbrıs’a ve Kıbrıslılara hediye etmek istiyorum. 24 Mayıs Cuma günü Girne Belediyesi destekleriyle bu kitabın lansmanı da yapılacak. Ben Kıbrıs’ın değerleriyle ilgili başka çalışmalar da gerçekleştiriyorum. Kıbrıs birçok efsaneye konuk olmuş, birçok konuda ölümsüzlüğü hak etmiş hikayeleri barındıran çok önemli bir coğrafyada yer alıyor. Sergimizin adını ünlü ressam Botticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” eserinde betimlediği bir köpükle dünyaya gelen, denizlerden doğan ve sahillere vuran öyküsünü canlandıran mitolojik karakterinden yola çıkarak yeniden doğuşu, Baharın doğuşunu, yeniden canlanmayı, tazelenmeyi ve hayata yeniden doğmayı anlattığı için “Yeniden Doğuş” koyduk.

 

“İnsanlara atölyemde neyi yaparak mutlu olacaklarsa o mesleği yapmalarını, bunun onları motive edeceğini, hayatta başarılı olacaklarını iletiyorum. ”

 

Doğu’ya ait felsefelerin insan özü üzerinde olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum. Sizin İkigai ile yollarınız nasıl kesişti?
İkigai, Japon kültüründe yer alan ve insanların doğuşundan itibaren kendi yaşamında ben neyim, neredeyim, ne yapıyorum gibi soruları düşünmesini ve bunları düşündüğündeki motive eden konuyu anlatır. İkigai felsefesinde insan her sabah uyandığında ben kimim, ne yapıyorum? sorusuna cevap arar ve kendini motive eden, tazeleyen, yeniden doğduğu noktayı bulur. İnsanlara atölyemde neyi yaparak mutlu olacaklarsa o mesleği yapmalarını, bunun onları motive edeceğini, hayatta başarılı olacaklarını iletiyorum.

 

“Mersin’den de Kıbrıslı köklerimden, Kıbrıs’ta Söz gazetesini çıkaran atalarımdan da, Kıbrıs’ın kültüründen de çok beslendim”

 

Doğduğunuz topraklar olan Mersin’e Kıbrıs’tan baktığınızda neler hissediyorsunuz?
Mersin benim doğduğum büyüdüğüm yer. Kültürel geçmişi ile, astrolojik ilkleri barındırması ile, liman kültürüyle, enerji alanı olarak frekansının yüksekliğiyle, deniz ilişkisi ile Mersin beni besliyor. Yine Kıbrıslı köklerimden, Kıbrıs’ta Söz gazetesini çıkaran atalarımdan da, Kıbrıs’ın kültüründen de çok beslendim. Edebiyat, şiirden de beslenerek 8 tane sergi açtım, Bayrak Radyosu’nda programlar yaptım, kitaplar çıkardım.

Bu haber toplam 1930 defa okunmuştur