
“Sanatta yeniliklere açık olunmalı”
Yeni sergisi Muhtelif’te sanatçı Gökhan Okur bizlere dayatılan güzellik anlayışını yerle bir ediyor. Standartların içine sıkışan kadın bedenine farklı çağrışımlar getiren sanatçı, her sergisinde olduğu gibi bu sergisinde de kendine adeta meydan okuyor.
Simge ÇERKEZOĞLU
Yeni sergisi Muhtelif’te sanatçı Gökhan Okur bizlere dayatılan güzellik anlayışını yerle bir ediyor. Standartların içine sıkışan kadın bedenine farklı çağrışımlar getiren sanatçı, her sergisinde olduğu gibi bu sergisinde de kendine adeta meydan okuyor. Sanat hayatının parçası olan serigrafi tekniği bu sergide de var. Ancak sergiye dair en ilginç detay çok tartışılan yapay zekaya yer veriyor olması. Ben bu durumu çok yenilikçi, yaratıcı ve etkileyici buluyorum. Kıbrıs’ta açtığı tüm sergilere katılan biri olarak, her sergisi beni çok etkiliyor. Her zaman sanata dair yeni bir şeyler öğrenmeme olanak yaratıyor. Belki de akademisyen kimliğinin de etkisiyle sürekli kendini yenilemeye, yeni şeyler denemeye devam ediyor. Hayatına dair yaşanmışlıkları da resimlemeyi seven sanatçı, hep yenilikçi, hep ilham verici ve hep başarılı.
Dört yıllık bir çalışmanın ürünü olan “Muhtelif” sergisinde manuel yöntemle oluşan imgeler, dijital kolajlar ve grafik imgelerle, serigrafi tekniği kullanılarak baskı resme dönüşüyor. Aslında serigrafi tekniği artık sanatçıyla özdeşleşen teknik olarak her daim karşıma çıkıyor. Her ne kadar teknolojiden yararlanılsa da hayli zahmetli olduğu kanısındayım.
“Çoğunlukla baskı tekniği olarak serigrafiyi kullanıyorum. Yaptığım çalışmalarda her renk için transparan bir yüzey üzerine siyah-beyaz planlar hazırlıyorum. Kasnak olarak adlandırılan çerçevelere gerilmiş ipek üzerine iki bileşenli foto emülsiyonu uygulayıp kurutuyorum. Siyah-beyaz renk planlarını hazırladığım foto emülsiyonla kaplı ipek yüzeylere pozluyorum. Böylece ipek üzerinde ışık alan bölgeler kapanıyor, ışık almayan bölgeler ise açık kalıyor. Bunun sonucunda bir baskı şablonu elde etmiş oluyorum. İpek üzerine verdiğim boya, şablondaki açık kalan alanlardan kâğıt üzerine aktarılıyor ve her renk için bu süreç tekrarlanıyor. Kâğıt üzerinde renklerin üst üste basılması sonucunda resim hayat buluyor. Renk sayısı arttıkça verilen emek de artıyor elbette. Tek bir baskı resmimde otuz yedi baskı kalıbı kullandığım olmuştur.”
“Yapay zekayı doğru yönetmek önemli”
Sergiye dair en ilgimi çeken nokta yapay zekanın bazı eserlerde kullanılmış olması. Sanatçı ve akademisyen olarak kendisinin sanatta yapay zekâ kullanımına dair görüşlerini merak ediyorum.
“Yaklaşık bir yıldır yapay zekâ araçlarıyla uğraşıyorum ve çok zevkli olduğunu düşünüyorum; insanı içine alıyor. Çalışmalarımda oldukça zaman kazandırıyor, ayrıca bana görsel açıdan farklı ifade etme biçimleri öğrettiğini düşünüyorum. Sanki karşılıklı öğreniyoruz. Girdiğiniz metinlerle doğru yönlendirme yapmadığınız takdirde, size çok etkili veriler sağlamadığı kesin. Yapay zekayı doğru yönetmek önemli diye düşünüyorum. Bu noktada sanatla uğraşan kişinin yaratıcılığı ile birlikte seçiciliği de devreye giriyor. Yapay zekayı bir araç olarak görür ve bize sağladıklarını doğru kullanırsak, bunları sanat eseri haline getirebiliriz diye düşünüyorum. Bana göre Refik Anadol bunu çok iyi yapan isimlerden biri; eserlerini sanatın temel prensiplerini uygulayarak oluşturuyor ve yapay zekayı sadece bir araç olarak kullanıyor. Derslerimde öğrencilerime de yapay zekayı ne kadar ve nasıl kullanmaları gerektiğine dair örnekler veriyorum. Benim için fırçadan farklı değil ama elbette çok daha gelişmiş bir hali.”
Daha önceki sergilerden de hatırladığım balık ve kılçık tablolarına yapay zekayla komut veren sanatçı, ortaya yeni eserlerin çıkmasına olanak yaratmış.
“Sanatta yeniliklere son derece açık olunması gerektiği kanısındayım. Yenilik ve farklılıklara karşı bağnaz olunmamalı. Daha önce uzun zamanda yaptığım modellemeleri yapay zekadan istiyorum, onu girdiğim metinlerle yönlendiriyorum ve istediklerime yakın verileri aldıktan sonra bilgisayar ortamında tekrar işleyerek, farklı sonuçlara ulaşıyorum.”
Sergide insana, kadına dair anlatılan öyküler gizli. Kadın bedeninin alışılmışın, idealize edilenin dışında kullanılmasını Body Pozitivist Sanat Akımı ile açıklayan sanatçı, yine sanata dair yeni bir şey öğrenmemi sağlıyor. Bu akımın ne olduğunu bizlerle paylaşıyor.
“Feminist sanatın altında değerlendirilebilir. Beden olumlama, toplumsal güzellik standartlarını sorgulayarak farklı bedenleri, renkleri ve özellikleri kabul etme ve insanın kendisi ile barışık yaşamasına yönelik bir telkinle ortaya çıkmıştır. Bu farklılıkların içinde uzuvları ampüte edilmiş insanlar, kanser nedeniyle göğsü alınmış kadınlar ya da cinsel tercih gibi farklılıklar da vardır. Özünde bedenleri kategorize etmeyi eleştirir. Sergimin felsefesinde de benzer bir anlayış var. Adı da bu nedenle "Muhtelif". Muhtelif, çeşitlilik anlamına geliyor. Bu anlamda sergi de bir çeşitlilik taşıyor. Bize dayatılan tüm standartların dışına çıkmak ya da bunun da bir seçenek olduğunu düşündürmek...”
Ayrıca içerisinde noktalar barındıran eserler de dikkatimi çekiyor. Noktalı eserlerinde Abrojin sanatından etkilendiğini anlatıyor sanatçı… Aborjinlere dair pek çok kitap okumuş olsam da özgün bir sanatları olduğunu öğrenmeme vesile oluyor.
“Aborjin Sanatı her zaman çok etkilemiştir beni. Çok emek vererek çalışıyorlar. İlkel araç- gereçlerle, eserlerini nokta nokta işliyorlar yüzeye. Avusturalya’da bulunduğum süre içinde pek çok orijinal örneğini inceleme şansım oldu. Elbette ben onların tekniği ile çalışmadım bu balıkları, sadece bilgisayar ortamında kendi biçimleme dilime uygun olarak uyarladım. Sergide yer alan serinin adı da bu yüzden ‘Aborjin Balıklar’dır.”
“Her şeyin insan için olduğunu düşünüyorum”
Sergi yazısında sanatçının insana dair öykülere anlattığına yer veriliyor.
“Yaşamdaki anlamlı olan her ne varsa, sanki sadece biz insanlar için anlamlı. Oysa insan olmazsa, hiçbir kavramın anlamı kalmıyor. Bu bağlamda, anlamlı ne varsa insana özgü olduğunu biliyor ve insana dair öyküler anlattığımı düşünüyorum. Her sanat çalışmasının insana ait bir öykü, bir iz olduğuna ve bunların geleceğe kalacağına inanıyorum. Ama gelecekte insan yoksa, tüm bunları kim anlamlandıracak onu da merak ediyorum. Belki de yapay zekâ? Stephen Hawking, bir röportajında tam anlamıyla gelişmiş bir yapay zekânın insanlığın sonunu getirebileceğini ifade etmişti. Bana göre sonumuzu yine biz getireceğiz.”
“Balıklar her zaman var her zaman da olacak”
Sanatçı ile özdeşleşen bir başka detay balıklar. İlk sergide Görsel Notlarla Küçük Kara Balık’ın hikayesi vardı. Onu Kılçık sergisi takip etti. Yeni sergi Muhtelif’tede balıklar yine var. Hep de olacak gibi…
“Balıklar her zaman var, her zaman da olacak. Balığın felsefi veya psikolojik bir anlamı yok benim için. Çevremde bulunan her varlık gibi, onu da çalışmalarımın bir parçası haline getirdiğimi düşünüyorum. Balık, dış görünüşü ile kapalı bir forma, iç yapısı ile son derece açık bir biçime sahip olmasıyla görsel olarak ilginç bir konu benim için; sanki kılçıklarıyla dışarı fışkırıyor gibi. Hani tekrar tekrar anlattığınız bir öykünüz vardır ve her anlattığınızda o öykü zenginleşir, daha da tatlanır; her seferinde bir öncekinden daha iyi anlatırsınız. Benim için de balıklar öyle bir hikâye. Balıkları her zaman çalışıyorum, çalıştıkça da ortaya daha başkaları çıkıyor.”