Sandığa Beş Kala...
Bir aydan beri ilçe ilçe, köy köy geziyoruz. Yıllardır eleştirdiğimiz düzene ‘HAYIR’ diyebilmek için işimizi gücümüzü bıraktık sokaklara döküldük. Altında yıllardır ezildiğimiz bu taşı kaldırmak için ‘BİZ’ de varız dedik. Bu ‘’BİZ’’ olgusu öyle güçlü bir birleşme oldu ki sanki elli yürek tek bir yürek olmuş gibi...
Kah Dipkarpaz’da kadınlarla coşuyor, yurdumuza dair umutlanıyoruz, kah Arçoz’da(Yiğitler) yaşlı acılı bir aileyle ağlıyoruz acılarımıza...
Kah Aya’da(Dilekkaya), Luricina’da(Akıncılar); kah Pendaya’da(Yeşilyurt), Lefke’deyiz...
Yıllarca her vakit ve para bulduğumda dünyayı keşfe çıksam da; bu seçim süreci benim için 40 metre kare kliniğimin dışına çıkmak oldu. Hep bana gelen hastalarımla bambaşka ortamlarda buluştuk, klinikte konuştuğumuz memleket sorunlarını bu kez onların evlerinde, sokaklarda seslendirdik. Kaygımız ve gailemiz tamamen aynıydı. Bizim konuştuğumuz insanların gözlerinde hep bir gelecek kaygısı vardı. Tek kelimeyle yürek birliği yaptık.
Ve ben adım adım memleketimi tanımanın, insanına dokunmanın mutluluğunu yaşadım. Heyecan duydum, inandım ve yürek koydum.
Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin adaletli, haysiyetli üreten toplumu yaratma projesi bana büyük heyecan verdi. Tufan Erhuman gibi adalet duygusu yüksek, entelektüel birikimi olan donanımlı bir liderin ekibinde olmanın onurunu yaşadım. 50 adayın hepsini de çok sevdim, hepsi kendi alanlarında uzman bu kişilerden çok şeyler öğrendim. Kısaca dostlar bir şey olmak için değil, bir şey yapmak için yola çıkan bu insanları keşfettikçe bu ülkede ‘’UMUT’’ olduğuna dair inancım bir kez daha arttı.
Seçimlere çok kısa bir süre, sayılı günler kaldı. Ben diyorum ki mutlaka sandığa gidelim. Bilelim ki ancak güçlü bir iktidar çıkarabilirsek bu ülkenin kronikleşmiş, düğüm olmuş sorunlarını çözebiliriz. Bundan dolayıdır ki; evet mühür ihtiyacımız vardır. Evet biliyorum, 400’e yakın aday arasında bu minicik ülkede birçok arkadaşınız, akrabanız ve dostunuz vardır. Ama inanın bana bu seçim arkadaşlarımıza ve dostlarımıza vefa göstereceğimiz bir seçim değil. Bu seçim bu ülkenin üzerine çöken ölü toprağını üzerimizden savurma seçimidir. Bu seçim Kıbrıslıtürklerin uzun yıllardır girdabında boğulduğu ganimet ve popülizm düzeninden kurtulma seçimidir.
Sandığa gitmeden partilerin aday kadrolarını inceleyin; bunu en büyük ev ödeviniz gibi yapın. Çocuklarınızın geleceğine duyduğunuz sorumluluk için yapın. Bilin ki devleti yönetmek hele de bir korsan devlete dönüştürülmüş bir devleti, hukuksuzluktan dolandırıcılıktan arındırarak çağdaş bir hukuk devleti yaratmak uzman kadroların işidir. Çöken sağlık sistemini, ticaretin girdabındaki eğitim sistemini de düzeltmek yine uzman kadroların işidir.
Bu ülkenin bağrından çıkmış uzman kadrolar ancak kültürümüze, tarihimize ve öz gelenek ve göreneklerimize sahip çıkabilir. Nereden gelirse gelsin bu ülkeyi yurt bilmiş terini akıtmış, emek vermiş her bir taşı için yüreği ayrı ağlayan insanlar, uzmanlar...
Kısaca sevgili dostlar ben diyorum ki; bu seçim sandığa sadece çocuklarımızın geleceği için gidelim. Unutmayalım ki; bir gün gelecek ve çocuklarımız bize onlara yaşanır bir ülke bıraktığımız için ya teşekkür edecekler, ya da yabancı buz gibi bir ülke buldukları için küfredecekler.
MUTLU YILLAR...