Sandığın ruhu!
“KKTC Genel Seçimleri” dünyada tanınmıyor.
Türkiye’de de öyle!
Türkiye’nin gelmiş geçmiş iktidarları, sandık sonucu ya da iradeden fazla kendilerine kimin itaat edeceğine bakıyorlar. Seçilenleri değil yalnızca, gerektiğinde “seçenleri” de değiştiriyorlar.
Kıbrıs bölünmüş olduğu sürece
Seçimler “resmi” olarak tanınmasa da Kıbrıslı Türklerin tavrı, ada yarısındaki irade ve yönelim anlamında belirleyici oluyor.
Hepimizin hayatını etkiliyor.
O nedenle zaten oy veriyoruz.
Biri çıkar da “kimin seçildiği benim hayatımı hiç ama hiç etkilemez” derse, yalan olur.
Kıbrıs bölünmüş olduğu sürece asla ve asla tam ya da tamam olmayacağız.
Yine de umutla, bilinçle, inatla sandığa gideceğiz.
Çünkü yapabileceğimiz bu!
Seçim sonuçları büyük dönüşümler için belki yine yeterli sonucu üretmeyecek, ancak, hem demokrasimiz, hem de geleceğimiz açısından belirleyici olacak.
Seçmenin yarıdan azı sandığa giderse…
Son derece heyecansız, inançsız, soğuk bir propaganda süreci yaşadık.
Birkaç sebebi var.
En önemlisi son Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan derin güvensizlik ve kırılmadır.
Pandemi, ekonomik kriz, yoksullaşma, bencillik gibi daha pek çok sebep sayabiliriz.
Genel seçimlerde “boykot” tavrı ilk kez bu kadar yüksek sesle gündeme geldi.
Sanırım bu tavır kimilerini rahatsız etti.
“Seçmenin yarıdan azı sandığa giderse bunu dünyaya nasıl anlatırız” gibi bir his ve telaş oluştu.
Bunu önemsiyorum.
Ancak şunu da görüyorum.
Sandığa hevesle koşanlar soydaşlık ve yandaşlık, biat ve itaat siyasetini benimseyenlerdir.
Bu düzeni sevenlerin boykotu yok!
En acısı şu, toplumun sadece yüzde yirmisini temsil edenlerin hepimizi yönetmesi gibi bir sonuç da ortaya çıkabilecek.
Akıncı’nın vermesi gereken ses
Bir sene önce yaşadığımız yıkıcı seçimde, onca baskıya, müdahaleye, korku iklimine rağmen neredeyse her iki seçmenden biri kendi kendimizi yönetme irademiz, demokrasi, federal çözüm ve toplumsal kimliğimiz için oy vermiştir.
O dönem bu oyların birleştiği siyasi sembol olarak Mustafa Akıncı şimdi suskundur.
Ölüm tehditleri dahil kendisine dayatılan siyasi zulüm sonrasında yaşadığı sarsıntıyı anlayabilirim. Ada yarısında demokrasiye inancını tümüyle yitirmiş de olabilir. Yine de onca baskıya karşı yanında olan Cumhuriyetçi Türk Partisi, Toplumcu Demokrasi Partisi, Bağımsızlık Yolu gibi siyasi hareketlere destek olması gerekir. Barıştan, demokrasiden, dünyayla bütünleşmekten yana çabalayan siyasi parti ve adaylar için oy istemelidir. Dayanışmanın gereği budur. Meclis’te çoğalacak her demokratik ve aydınlık ses, geleceğimiz için bir umut olacaktır, mücadeleyi yükselmek için bir basamak, bir direniş olacaktır en önemlisi…
Hangi parti ne yapacak?
Ulusal Birlik Partisi’nin açık seçik yürüttüğü Türkiye’ye ilhak siyaseti, yaşanan onca yoksulluk, yoksunluk ve tahribatın ardından bu seçimlerden gerileyerek ayrılması gerekirdi.
Öyle bir manzara yok şu anda!
Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin seçimlerde oy ve milletvekili sayısını artıracağı görülüyor. Sandığa yönelim artarsa daha fazla vekille Meclis’te belirleyici olabilir. En iyi kadroyla seçime giren parti oldu, UBP’ye karşı umut olarak öne çıktı.
Bir önceki seçimle kıyaslandığı zaman en ciddi oy kaybını Halkın Partisi yaşayacak gibi duruyor, bu da anlaşılır, çünkü iki farklı hükümeti sonlandırdı, söylem ve eylem birliğine ulaşamadı.
Toplumcu Demokrasi Partisi kendinden beklenen iddialı çıkışı yapamadı, ne yazık. Seçim kampanyası da kendini hatırlatmadı. Önceki seçimlere güçlü bir aday listesi ile girmişti, bu kez hem aday, hem de liderlik anlamında sessiz kaldı. Umarım vekil sayısını artırır, bu ülke için önemlidir.
Demokrat Parti bana göre “gerçek üstü” bir görüntüyle yükseliyor.
“Ulusal”dan kopan ama sola gitmeyen, HP ya da YDP’yi benimsemeyen milliyetçi oyları toplayabilir. Hükümete “yamalanacak” bir görüntü çiziyor şimdilik.
Yeniden Doğuş Partisi’nin baraj sorunu yaşayacağını düşünüyorum, Meclis’e girerse, kıl payı olacak.
Bağımsızlık Yolu, Meclis dışında kalacak olsa da seçim sürecine fark ve değer kazandıran, seçmeni yeniden düşündüren ve yeni bir siyasi tavrı zorlayan hareket oldu, başarılıydı.
En iyi sonuç
Seçimlerden çıkacak en iyi sonuç Tufan Erhürman’ın başbakanlığında üçlü hatta dörtlü bir koalisyon hükümeti olacaktır.
En kötüsü ise UBP liderliğinde yeni bir koalisyonla, birkaç vekilin pazarlık ya da dayatmalarına ülkenin teslim edilmesidir.
Sonucu sandığa gidenler kadar gitmeyenler de belirleyecek.
Oy verenle vermeyenin sorumluluğu ortak olacak.