1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Sanıkların pişkin tavırları, acılı ailelere yapılan en büyük saygısızlık”
“Sanıkların pişkin tavırları, acılı ailelere yapılan en büyük saygısızlık”

“Sanıkların pişkin tavırları, acılı ailelere yapılan en büyük saygısızlık”

Şampiyon Melekler’den Serin’in annesi, İsias Otel enkazından yaralı kurtulan, hukukçu Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, Adıyaman’daki ilk duruşmalarda yaşananları YENİDÜZEN’e değerlendirdi.

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

Şampiyon Melekler’den Serin’in annesi, İsias Otel enkazından yaralı kurtulan, hukukçu Doç. Dr. Pervin Aksoy İpekçioğlu, Adıyaman’a gitmenin, acılarına daha büyük acılar eklediğini kaydederek, sanıkların mahkemedeki “pişkin ve laubali” tavırlarının acılı ailelere yapılan en büyük saygısızlık olduğunu vurguladı.

İpekçioğlu, “Baba ve oğullarının pişkin tavırları, orta zekaya sahip bir insanın anlayıp, cevaplayabileceği sorulara dahi, pişkin pişkin, laubali laubali cevaplar vermeleri, biz acılı ailelere yapılan en büyük saygısızlıktır. Savunma hakkı kutsaldır ama her şeyin bir adabı vardır. Bu tavırlar bizi üzdü ama bunun da ötesinde insan hayatına değer vermemenin göstergesi oldu” diye konuştu.

İsias Otel sahipleri Bozkurt ailesinin “her şeyi parayla idare edebileceğini düşünen insanlar” olduğunu söyleyen İpekçioğlu, “Bu düşünceleri, bizim karşımızda işlemedi. Biz bilgimizle, adalet ve hukuka olan inancımızla, onların düşüncesini çürüttük, onların yargılanmalarını sağlayacağız” dedi.

Adıyaman’da, depremde yıkılan İsias Otel’de çocuklarını, sevdiklerini kaybeden ailelerin 11 aydır adalet beklediğine dikkat çeken İpekçioğlu, mahkemeden adalet istediklerinin altını çizerek, sanıkların “laubali” hareketlerine işaret etti ve esasa yönelik hüküm kurulurken o savunmalara itibar edileceğini düşünmediğini ifade etti.

İpekçioğlu, yaşadıklarını mahkemede anlattıkları zaman sanık avukatlarının da gözlerinin dolduğunu, tansiyonları çıkanlar olduğunu anlatarak, şu ifadeleri kullandı:

“Bizim bu avukatlardan tek bir talebimiz var, onların yalanlarını savunmasınlar. Maddi gerçek neyse, o ortaya çıksın. Kim gerçekten suçluysa, o ceza alsın. Sanıklarda herhangi bir pişmanlık belirtisi yoktu. Hepsi, bu binayı çok sağlam yaptıklarını, kusursuz yaptıklarını ileri sürdüler. Hiçbir pişmanlık belirtisi göstermediler. Sadece mahkemeye sevimli görünmek adına, insani duygulara sahipmişler gibi yapıp, bize ‘geçmiş olsun’ diyerek konuşmaya başladılar, özellikle babaları... Benim kendisine ‘bana geçmiş olsun değil, baş sağlığı dileyeceksin. Ben orada malımı değil, kızımı kaybettim’ diye tepkim oldu. Anlattıklarımız karşısında da herhangi bir insani duygu belirtisi göstermediler.”

İpekçioğlu, “Bizim çocuklarımız gitti, elbette ki sonuna kadar gerçeği ortaya çıkarmak için savaşacağız. Kim kusurlu ise onların en ağır cezaları alması gerekir” dedi.

 

“Adıyaman’a gelmemiz çok acı”

Soru: Siz bir hukukçusunuz ve İsias davasında hem müşteki, hem tanıksınız... Mahkemenin birinci gününde sanıklar konuştu, sözleri, tavırları çok tepki aldı. Öncelikle birinci günü bir anne olarak değerlendirir misiniz?

İpekçioğlu: Bizim Adıyaman’a gelmemiz çok acı, her anı, her dakikası... Bu topraklara tekrar gelmek, her gün çocuklarımızı kaybettiğimiz yerden geçip adliyeye gitmek.. Bu dünyada yaşadığımız en ağır acıya her gün daha da büyük acılar ekleniyor. İlk gün duruşmaya gittiğimizde, sanıkların mahkeme huzuruna geleceğini düşünüyorduk. Sonra bize bilgi verildi, sesli görüntülü bilişim sistemiyle duruşmaya katılacaklarını öğrendik. İlk başta benim tepkim, ki söz alıp mahkemeye de bunu ilettim, “gözümün içine bakarak savunma yapmalarını talep ediyorum” şeklinde oldu. Nitekim ilk gün savunmalarını yaparken kamera önünde çok rahattılar. Sanık savunması denen şeyde, sanık herhangi bir yerden, önceden yazdıklarını okuyarak savunmasını yapamaz. Sadece hatırlamaya çalıştığı belli başlı şeyler varsa, onları not eder ve notlarına bakmasına izin verilir. Mahkemede, baba ve iki oğul (otel sahibi Ahmet Bozkurt ve oğulları) yan yana oturmuşlar, arada sohbet ede ede, daha önceden hazırladıkları, yalanlarla dolu, gerçeği yansıtmayan savunmalarını okudular. Üstelik de, baba ve oğullarının pişkin tavırları, orta zekaya sahip bir insanın anlayıp, cevaplayabileceği sorulara dahi, pişkin pişkin, laubali laubali cevaplar vermeleri, biz acılı ailelere yapılan en büyük saygısızlıktır. Savunma hakkı kutsaldır ama her şeyin bir adabı vardır. Bu tavırlar bizi üzdü ama bunun da ötesinde insan hayatına değer vermemenin göstergesi oldu. Zaten bunu yaptıkları otelle de ortaya koydular. “Ataerkil bir yapı, baba baskın” gibi bir imaj çizmeye çalıştılar, oğullar da 5 yaşındaki bir çocuğun zekasına sahipmiş gibi, “babanın talimatıyla her şeyi yerine getiren iki evlat” imajı çizdiler, “ben bilmem babam bilir”. Bir sürü saçma sapan beyan duyduk. Bu bizi çok gerdi. Bazı ailelerimiz söz alıp, onlara sorular yönelttik, hiçbir sorumuza cevap veremediler veya dalga geçerek cevap verdiler. İlk günü çok zor bir şekilde tamamladık.

 

“Bozkurtlar her şeyi parayla idare edebileceğini düşünen insanlar”

Soru: Sanıkların duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi ile katılmasına karşı çıktınız. Bu uygulamanın nedeni neydi?

İpekçioğlu: Normalde, sanıkların mahkeme huzuruna gelmesi gerekir. Zorunluluk halinde, bir hastalık halinde gelememe durumunda, mahkeme kararıyla, sanıklar duruşmaya bağlantıyla katılabilirler. Sanık sorgusunda alınan beyanlar sadece savunma aracı değildir, aynı zamanda delil elde etme aracıdır. Bizim onlara soru sorma hakkımız elimizden alınmadı ama psikolojik olarak onların çok rahat, çok laubali şekilde hareket etmelerine inkan tanıyan bir ortam yaratıldı. Acılı ailelerin gözlerinin içine baka baka, bu kadar rahat şekilde, bu söylemlerde bulunamayacaklardı, böyle bir şeye izin vermezdik. Mahkeme henüz bu uygulamanın gerekçesini açıklamadı. Duruşmanın en başında avukatlarımız bunun nedenini sordu, mahkeme de gerekçesini ilerleyen safhalarda açıklayacağını söyledi.

Bu insanlar, Adıyaman’da nüfuzlu bir aile, buradaki halk da itaatkar maalesef. Bozkurtlar her şeyi parayla idare edebileceğini düşünen insanlar. Ama bu düşünceleri, bizim karşımızda işlemedi. Biz bilgimizle, adalet ve hukuka olan inancımızla, onların düşüncesini çürüttük, onların yargılanmalarını sağlayacağız.

 

“Adalet için mücadele etmek zorundayız”

Soru: Herkesi çok etkileyen, gözyaşlarına boğan ikinci günü, bir anne olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

İpekçioğlu: İkinci gün bütün aileler  çok kötüydük. Vicdanı olan hiç kimse, o duruşmada dayanamazdı. Bu acıyı, 11 aydır her gün yaşıyoruz. Ama ikinci gün, duruşmada, yaşadıklarımızı tekrar anlatmak çok zordu, an be an ne yaşandığını, ne olduğunu tekrar anlatmak zorunda kaldık. Çocuklarımızı anlatmak zorunda kaldık. Onlar bizim en değerlilerimizdi. Onları anlatarak, adaletin yerine geldiğini görmek için geldiğimiz bu topraklarda, adaleti sağlamak için mücadele etmeye başladık. Aslında buraya, adalete şahitlik yapmak için gelmemiz gerekirdi. Biz mahkemeden zaten bunu istiyoruz. Biz olması gerekeni istiyoruz. Ama maalesef biz, adalet için mücadele etmek zorundayız. İkinci gün çok kötüydü, çok da uzun sürdü.

7-075.jpg

“Sanıklarda herhangi bir pişmanlık belirtisi yok”

 

Soru: İkinci gün konuşulanlar, sanık avukatları dahil, herkesi çok etkiledi. Sanıklar ailelerin anlattıkları karşısında nasıl tepki verdi?

İpekçioğlu: Savunma hakkı kutsaldır, bu ahlaksızları, vicdansızları en nihayetinde bir avukat savunacaktı çünkü ortada ölümlü bir olay var. Kendilerinin tuttukları avukatları, müdafileri olmasaydı bile, devlet tarafından onlara zorunlu müdafilik kapsamında, müdafilik sağlanacaktı. Oradaki müdafilerin asgari düzeyde bir savunma yapmaları beklenir. Onlar da insan, vicdanı olan herkesin, ikinci günkü duruşmaya dayanması mümkün değildi, bu ahlaksızlar dışında... Sanık avukatlarının gözleri doldu, dayanamadılar, tansiyonları çıkanlar oldu, dışarı çıktılar. Bizim bu avukatlardan tek bir talebimiz var, onların yalanlarını savunmasınlar. Maddi gerçek neyse, o ortaya çıksın. Kim gerçekten suçluysa, o ceza alsın.

 

“Malımı değil, kızımı kaybettim”

Sanıklarda herhangi bir pişmanlık belirtisi yoktu. Hepsi, bu binayı çok sağlam yaptıklarını, kusursuz yaptıklarını ileri sürdüler. Hiçbir pişmanlık belirtisi göstermediler. Sadece mahkemeye sevimli görünmek adına, insani duygulara sahipmişler gibi yapıp, bize “geçmiş olsun” diyerek konuşmaya başladılar, özellikle babaları... Benim kendisine “bana geçmiş olsun değil, baş sağlığı dileyeceksin. Ben orada malımı değil, kızımı kaybettim” diye tepkim oldu. Anlattıklarımız karşısında da herhangi bir insani duygu belirtisi göstermediler.

 

“Esasa yönelik hüküm kurulurken, o (laubali) savunmalara itibar edileceğini düşünmüyorum”

Soru: Üçüncü gün tanıklar dinlendi ve tanıkların açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İpekçioğlu: Bu ifadelerde, bizim leyhimize olabilecek olan ifadeler de tutanağa geçti. Sanıkların söylediklerinde o kadar çok yalan ve laubali hareketleri vardı ki, esasa yönelik hüküm kurulurken, o savunmalara itibar edileceğini düşünmüyorum.

 

Soru: İsias davası sadece orada hayatını kaybedenler için değil, emsal dava olabilecek olması açısından da önemli.

İpekçioğlu: Bu davada verilecek cezalar, bundan sonrası için bazı şeylerin değişmesine vesile olabilir.

 

Kamu görevlilerine karşı dava...

Soru: Sadece 11 kişiyi sorumlu tutmadığınızı, izinleri veren, affı çıkaran, gerekli kontrolleri yapmayan kamu görevlilerinin de sorumlu olduğunu ifade ediyorsunuz. Karadeniz Üniversitesi’nin hazırladığı bilirkişi raporunda da bazı isimler yer alıyordu. Bu konuda bir gelişme var mı?

İpekçioğlu: Sekiz kişi için dosya var, TC Adalet Bakanlığı’ndan bu doğrultuda bilgi aldık. Soruşturmaya başlanabilmesi için, kamu görevlileri için, muhakeme şartı denilen bir izin şartı var. Belediyelerin bağlı bulunduğu bakanlık İçişleri Bakanlığı’dır, oradan izin gelmesi gerekiyor.

 

Soru: Davanın olası kast üzerinden açılması için bilirkişi raporunda yeterli veri olduğu değerlendirmesi yapılmıştı ancak iddianame bilinçli taksir şeklinde çıktı. Bunun olası kasta dönme ihtimalini nasıl görüyorsunuz? Mahkeme buna hangi aşamada karar verebilir?

İpekçioğlu: Bir iddiayı ortaya attığınızda, bunu ispatlamanız gerekir. Mahkeme kendisi de delil araştırmasına gidebilir. Sonrasında durum daha net olur.

 

“Sonuna kadar gerçeği ortaya çıkarmak için savaşacağız”

Soru: Üç gün sürmesi beklenen ilk aşama üç günde tamamlanamadı ve mahkeme ara kararını dördüncü gün açıkladı. Dördüncü gün ortam gerildi. Bunun nedeni neydi, mahkemede ne yaşandı?

İpekçioğlu: Süreç, zaten hep gergin ilerleyecek. Karşı tarafın avukatları sanıkları savunurken, onların bu suçu işlemediklerini; bizim avukatlarımız da bu suçu işlediklerini ortaya koymaya çalışacaklar. Bizim çocuklarımız gitti, elbette ki sonuna kadar gerçeği ortaya çıkarmak için savaşacağız. Kim kusurlu ise onların en ağır cezaları alması gerekir.

 

Ara karar...

Soru: Dört gün sonunda varılan nokta, ara karar hakkında, hem bir anne hem de bir hukukçu olarak ne söylemek istersiniz? Değerlendirmeniz nedir?

İpekçioğlu: Mahkeme, taleplere ilişkin 35 kadar ara karar üretti. Bizim açımızdan en önemli ara kararlar; tutuklu olan sanıkların tutukluluğunun devamına, adli kontroldekilerin devamına ve yeni bir bilirkişi heyetine başvurulmasına karar verildi.

(Fotoğraflar: Serap ŞAHİN)

Bu haber toplam 3401 defa okunmuştur