Şansını zorlayanlar
Spiker heyecanlı sesiyle maçın son anlarını anlatıyordu...
- Soldan geliyorlar. Belki de bu son şans. Gol olursa maç berabere biter. Bu durumda maç uzar.
Demeye kalmaz...
Önce bir gol, beraberlik...
Hemen ardından bir gol daha!..
Az önce mağlup durumda olan takım maçı kazanmıştır.
“Son şans” denilen o kısa süreye iki gol birden sığdıran takım, zoru başarmış, futbolun “90+ dakikalık” bir spor olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır herkese...
Şansını zorlamış, maçı çevirmiştir takım!..
**
Orta yaşlarına doğru yol alan çift her türlü yöntemi denemiş, ancak bir türlü çocuk sahibi olamamıştır.
Teknoloji bu alanda da gelişmekte, insanların çocuk sahibi olabilme imkanları gün geçtikçe artmaktadır, ama “tüp bebek” denilen yöntemde de çiftin şansı bir türlü yaver gitmemektedir.
Doktorları “son şans” diyerek, bir kez daha tüp bebek uygulamasını deneyeceklerini, ondan sonra yapılacak birşey kalmayacağını söylemişir.
Gelin görün ki o denemeden de çocuk sahibi olamamıştır çiftimiz...
Büyük bir hayal kırıklığı, üzüntü yaşamıştır şanssız aile...
Ama araştırmaya devam etmişler, başka doktorlara ulaşmışlar ve sonunda nurtopu gibi bir bebek sahibi olabilmişlerdir.
Şansını zorlayan çift, muradına ermiştir!..
**
Sabahın ışıksız saatlerinden itibaren deniz kenarında balıkları bazmolayan, ama bir tek balık bile yakalayamayan genç amatör, ısınan havanın da etkisiyle giderek sinirlenmekte, yavaş yavaş toparlanıp kaçmaya hazırlanmaktadır.
Denemediği yöntem, kullanmadığı malzeme kalmamıştır...
Deniz de balık avlamaya müsaittir oysa...
Ama mübarekler sanki deniz yarılmış, hepsi içine girmiştir!..
Kullandığı misinayı ve kancaları değiştirmek gelmiştir aklına...
- Son şans, bunu da deneyeyim bakalım!..
Az sonra kovada balık birikmeye başlamıştır bile...
Şansını zorlayan amatör balıkçı, semeresini görmüştü.
**
İş hayatına atılan genç kadın, denediği alanlarda bir türlü başarılı olamamaktadır.
İlk deneyimi güzellik salonu olmuş, ancak piyasada yer bulamamıştır. Çünkü aynı bölgede çok başarılı üç salon vardı ve onların müşterilerini alamamıştır.
Sonra tuhafiye işine girmiş, fakat büyük firmalarla baş edememiştir.
Sermaye bir tarafa, aldığı kredi de suyunu çekmek üzeredir.
Giderek ümitsizlik girdabına sürüklenmekte, morali bozulmakta, ülkeyi terketme dahil her tür seçeneği aklından geçirmektedir.
Satıp savacak, biriken borçlarını ödeyebilmek için başka bir ülkeye gidip çalışacak, buradaki hayallerini toprağa gömecekti.
İmdadına yetişen bir yakın arkadaşı, kırtasiye işine girmesini ve çocuk kitapları üzerine uzmanlaşmasını önerir.
Düşünüp taşınır, sonra kendi kendine şunu söyler:
- Son şansım bu!.. Eğer bunda da başarılı olamazsam, kapatıp gideceğim...
Birkaç ay sonra medyada reklam yapabilecek güce erişmiş, “çocuk kitapları” denilince akla gelen birkaç firmadan birinin sahibi olmuştur.
Şansını zorlayan genç kadın, sonunda hedefine ulaşabilmiştir!..
**
Son iki ÖSS sınavında başarılı olamayan genç, aile ve mahalle baskısı yüzünden ciddi sıkıntılar yaşamaktadır.
Zaten ergenlik halleri ve sivilceleri başlı başına bir beladır başında...
Üstelik “aşk” da vardır o yaşın mönüsünde...
Bir de sınavlar, dersane, çalışma...
Çekilecek stres değildir bu...
İstediği okulu kazanabilmek onun için çok önemlidir. Hayatının o dönemki en önemli hedefi budur.
Ama ailesi de, hatta kız arkadaşı da “artık bu son şansın” diye koşullamaktadırlar genci...
O da inanmaktadır artık bunun “son şans” olduğuna...
Kazanamazsa eğer, askere gidecektir.
Liseden çok sevdiği, güvendiği öğretmeninin kapısını çalar.
Aldığı tavsiyeleri uygular, çalışır ama gelin görün ki yine başarılı olamaz!..
“Son şans”ının bittiğine inanmaktadır.
Oysa istediği bölümde Almanya’da, üstelik ücretsiz okuyabilme imkanı olduğunu, internette tanıştığı bir arkadaşından öğrenecektir!..
Aldığı bilgiyi değerlendirir, araştırır, başvurur ve sonunda Almanca hazırlık okumaya başlar.
Şansını zorlayan genç, istediği bölümde öğrenim görmek bir yana, aynı zamanda önemli bir yabancı dili de öğrenmeye başlamıştır!..
**
İnsanlık tarihi şansını zorlayan insanların ve halkların hikayeleriyle doludur.
Hani deriz ya hep, “Zor olandır aslında en değerlisi...”
Zor badireler, keskin virajlar, onarılmayacağını sandığımız acılardır üstesinden geldikçe bizi güçlü kılan...
Özgüven denilen unsur bireysel anlamda da, toplumsal anlamda da ‘motor’un gücüne güç katar.
“Şans”, “kader”, “alın yazısı” gibi doğaüstü güçlerden medet ummayı anlatan kavramlar olamaz hayatımızı yönlendiren!..
“Geleceğini kendi ellerinle kurmak”tır asıl başarılması gereken ve bu asla imkansız değildir.
Başarılı olanlar, bu yüzden başarmıştır zaten...
(ARŞİVİMDEN)