Şanslı, Mutlu, Güçlü Kadınlar
Ne mutlu bize ki şanslı, güçlü kadınlardanız diye bir mesaj düşüyor telefonuma kadim bir dosttan. Günlerden 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Gülümsüyorum.
Marsilya’nın eski limanındaki eylemden yeni dönmüşüm. Haklarımızı isteriz diye bağırmışım sesim yettiği kadar. Keyfim yerinde zaten, biraz daha yayılıyor yüzümde gülümse.
Şanslı, Mutlu, Güçlü Kadınlar...
Ardından Aret Vartanyan’ın Facebook statüsü ilişiyor gözüme:
‘Her gün 8 kadının öldürüldüğü, her dört kadından birinin çocuk yaşta tacize uğradığı, kadının namusundan ekmeğine, doğurganlığından özgürlüğüne erkeğe bağımlı kılındığı bir toplumda erkek olarak bugün ancak utancım derinleşir.’
Bir yandan kanatırken bu cümle, bir yandan sevindiriyor bu sözlerin nadir de erkekler tarafından dile getirilebiliyor olması...
EVSU’nun Kadınlar Günü mesajını görüyorum sonra, umutlanıyorum...
‘Kadın çiçek değildir, kadın emektir, mücadeledir, yaşamdır!’
Birşeyler değişiyor mu bu ülkede yoksa?
Avrupa Parlamentosu Kıbrıs Ofisi değiştirenlerin resimlerini yayınlamış. Paylaşın, destekleyin bu cesur kadınları diyor. Hepimize ilham veren 10 yorulmak bilmeyen aktivist arasında dostların kararlı yüzlerini görüyorum. Gururlanıyorum, hem de nasıl...
Fransa’da yayınlanan Yeni Gözlemci dergisine dalıyorum bu kez. Farklı yaşlardaki çiftlerin fotoğraflarını kıyafetlerini değiştirerek basmış bu hafta. Kadın kıyafetleri içindeki erkeği hiç yadırgamıyorsunuz ilk bakışta, ne de kıravatlı kadını.
Doğa değil kültür kaynaklı diyor aramızdaki farklar ve fiziksel farklılığı dahi kadınların daha az protein tüketmesine bağlıyor. Kayda değer hiçbir bilimsel çalışma aksini kanıtlayamamıştır diyen yazı evrim teorisi ile tamamlıyor tezini. Etkileniyorum.
Kadınlara dağıtılan kırmızılı beyazlı güllere takılmıyorum bugün ben. Başımızın tacı kadınlarımız cümlelerine kızmıyorum. Tadım kaçmıyor kadınlar ‘şerefine’ verilen yemeklere, ‘onurumuza’ kalkan kadehlere. İyiyim.
The Independent gazetesinin 8 Mart özel sayısına burnumu gömene kadar iyiyim ben. Kadınsanız işte hayatınız diye küresel istatistikler seriliyor birden önüme:
• Dünya’da her 3 kadından biri dayak yiyor veya tecavüze uğruyor hayatında en az bir kere.
• Cinayet kurbanı kadınların %38’i eşleri tarafından öldürülüyor.
• Dünyada 130 Milyon kadın sünnet edilmiş.
• 2014 yılında 14 Milyon çocuk gelinlik giyecek, kendilerinden onlarca büyük yaşlardaki adamların evine gönderilecekler okul yerine.
• 85 Milyon kız çocuğu okulu hiç tanımayacak.
• Hergün 1440 kadın doğum sırasında hayatını kaybedecek.
• Kadınlar çocuklarını yalnız büyüten ebeveynlerin %83’ünü,
• Okuma yazma bilmeyen nüfusun %67’sini, sefalet çekenlerin %70’ini oluşturacaklar.
• Güçlü ve şanslı olanlar yüksek kademe yöneticilerin %24’ü olurken,
• En güçlüleri ancak %12’lerde kalacak, dünyayı yönetmeye soyunanlar arasında.
• Malvarlıkları %1 olan kadınlar, her an kendilerini sokakta bulma tehlikesini enselerinde hissedecekler bu yıl yine.
• Üretime %60 katkı koyup, gelirin %11’ini kazanacaklar!
Acıtıyor değil mi?
Umarım...
İsyan dalgaları dövüyor benim yüreğimin kıyılarını. Niye sorusu kemiriyor beynimi.
Anlamıyorum, ben bu adaletsizliği...
Utanıyorum bir yandan. Şanslı! kadınlardan olduğum için utanıyorum.
Çünkü içimizde güçlü olanlar, kavga vermeyi erken yaşta öğrenenler sürekli mücadele ederek, üç katı, beş katı çalışarak bir yerlere geliyorlar benim ülkemde.
Yukardaki istatistiklerden kurtuluyorlar belki, zor bela. Ya diğerleri?
Bu yüzden belki de gül dağıtılıyor 8 Mart’ta, özür niyetine. Biz ettik, siz etmeyin der gibi.
Affedilebilir mi?
8 Mart 2014
Marsilya