Saray neden sessiz?
Cumhurbaşkanlığı neden sessiz?
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun 'New York'a giden kafilesinde kızı Aslı Eroğlu'nun da bulunduğunu dün yazmıştım.
Yazımda bazı sorular da sormuştum.
Cevap alamadım.
Bugün tekrarlıyorum:
Aslı Eroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Heyeti'ndeki görevi nedir?
Aslı Eroğlu ABD'ye hangi sıfatla gitmiştir?
Aslı Eroğlu'nun resmi bir görevi yoksa uçak ve otel masrafları devletten mi ödenecektir?
***
Neyse devam edelim.
Konuyla ilgili dün Akademisyen Ulaş Gökçe bir yorum yaptı.
Gökçe heyette neden Dışişleri Bakanı Özdil Nami'nin olmadığını sorguladı.
Haklı!..
İşte Gökçe'nin yazdıkları:
“Sevgili Mert Özdağ makalesinde CB Eroğlu'nun yurtdışı gezisi sırasında kızı Aslı Eroğlu'nu yurtdışına götürdüğünü duyurup Cumhurbaşkanına Aslı Eroğlu'nun hangi sıfatla bu geziye katıldığını soruyor. Pek çok ülkede yurtiçi ve yurtdışı gezilerinde Başbakan veya Cumhurbaşkanları eşleriyle seyahat ederler. Eşleri yoksa veya gezi için müsait değilse gezilere ve hatta resepsiyonlara kızları veya oğullarıyla katılabilirler. Sanırım 70'li yaşlarında bir CB'nin yurtdışı ziyaretine ailesinden birini refakatçi alması doğaldır. Tabii CB açıklama yapınca bu ziyaretçinin 'extra' olup olmadığını öğreneceğiz. Ama ben Özdağ'ın yayımladığı heyet listesine baktığımda Özdağ'dan farklı şeyler görüyorum. Özdağ da aynı şeye bakıyor, ben de aynı şeye bakıyorum ama tamamen farklı şeyler görüp, farklı sorular sorma gereği duyuyorum. Örneğin şunlar: BRT ve CB Basın Bürosu görevlileri dışında New York'a neden gazeteciler götürülmüştür? Bu gazeteciler seçilirken hangi kriterler kullanılmıştır? Görüntü alıp haber yapacak gazeteciler dışında bu gazetecilerin gezideki görevi ne olacaktır? 15 dakika sürecek ve tamamen formaliten oluşak bu görüşmeye neden 11 kişi götürülmektedir? Bu 11 kişi arasında bir ben, bir de Mert Özdağ eksikken neden Dışişleri Bakanı bu heyette kendine yer bulamamıştır?”
***
Ulaş Gökçe'den farklı düşünmüyorum.
Daha önce de yazdım, RES-TUR meselesi ve Aslı Eroğlu'nun Saray'daki "danışmanlık" konusunu...
Bu bir devamı niteliğinde...
Gazeteciler konusunda belli ki bir tercih yapıldı, saygı duymaktan başka şansım yok.
Eroğlu'nun Dışişleri Bakanı Özdil Nami konusundaki tavrı zaten biliniyor...
Bırakın Nami'yi hükümetin “CTP” tarafına tavrı var, öfkesi var, rahatsızlığı var…
Anlayacağınız olayın bütünü bir yanlışlar zinciri...
Gazeteci seçimi Derviş Eroğlu'nun kendi tercihi…
Dışişleri Bakanı'nı müzakerelerden dışlaması da kendi tercihi, ancak yanlış…
Kızını “danışman” diye Saray’da örtülü şekilde görevlendirmesi de kendi tercihi.
***
Dün yazımla ilgili Saray’a yakın çevrelerden tepki aldım: “Sana ne?” dediler.
Aslı Eroğlu Saray’da danışman olacak, devlet kasasından ABD'ye gidecek ve bana ne ha?
Olur mu öyle şey!
Cumhurbaşkanı benim de başkanım değil mi?
Haa Saray odaklı çevrelerin Cumhurbaşkanlığı'na sorduğum sorulara da bir yanıtı oldu: “Seni sallamaz, cevap vermeyecek”…
Olsun, sallamasın, Nisan’a ne kaldı ki!..
Bu halk Saray'ı öyle bir 'sallayacak' ki, yer yerinden oynayacak.
Benden söylemesi…
---------------------------------------------------
Soygun olayları eskisi kadar ‘izlenme’ rekoru kırmıyor, reyting yapmıyor... Alışkanlık oldu, günlük olay, sıradan... Ama dünkünü diğerlerinden ayıran özellik “acı” olması... Evet, bildiğiniz acı!.. Soyguncu soygunda doğranmış biberle döviz bürosu sahibini etkisiz hale getirmiş! .. Acı acı...
Aslında memleketin hali çok acı... Hem de çok...