Saray'ın içi, dışı
Ada yarısının kendi içine kapatıldığı şimdiki zamanları en güzel anlatan fotoğrafa üç isim sığdı.
Üçü de buralı değil…
Kıbrıs’ın en zor günlerine yönelik anıları ya da evlatlarına dair göç kaygıları yok.
Üçü de bu “statüko”nun ürünü ve geldiler, bu kanunsuzluk, bu düzensizlik, bu vasatlık halinin ortasına kondular.
Talandan, hileden ve yalandan örülü bu köhnelikte kendilerine yeni bir dünya kurdular.
İşte bu üçlü, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Saray ziyaretinde, rastgele bir karenin içinde buluştu.
Kendileri gibi nicesini temsil ettikleri birer rol model gibi!
Biri, AKSA'nın patronu.
Yandaş şirket…
Elektrik üretimi üstel marifetiyle hem de "ihalesiz" olarak emirlerine verilecek.
“Et, tırnak, ana, yavru, vatan, millet” diye diye Ada’daki serveti sevmişler.
Diğeri Taş Yapı'nın sahibi, Ercan Havaalanı’nın patronu!
Son 10 senedir her 20 temmuz, her 29 ekimde havaalanı açıyor, her bayramda doğrudan uçuş başlatıyor, vergi affına doymuyor.
Yıllar evvel kocaman bir çek karşılığı limanı kendisine teslim eden kişi de şimdilerde "Cumhurbaşkanı" olarak anılıyor.
En mühimi üçüncü şahıs…
O’nunki tam da “geçerken uğrama” hali…
İstisnai yurttaş (!)
“Bir kadın kocasının yatak davetine icabet etmek ZO-RUN-DA-DIR” demişti hani...
“Kocanın ihtiyacı karşılanacak” sözlerinin sahibi...
Fetvacı Müftü!
Üçlü ortakların göz bebeği…
***
Gazeteci Meltem Sonay’ın çektiği bu fotoğraf Kıbrıs’ın bir dönemine ışık tutacak; rantla, üfürükle hatta tükürükle anılacak.
"Çık dışarı"
Erdoğan, Tatar ve Üstel’i bir odada düşününüz…
Hayal ediniz bir an, baş başa...
“Sizi bu göreve kim getirdi” diye soruyor Erdoğan.
Gözlerinin içerisine baka baka…
Tatar’a soruyor…
Ve Üstel’e…
“Sizi bu göreve kim getirdi?”
Sizce diyebilirler mi, “Bizi Kıbrıslı Türkler seçti…”
Kıbrıslı Türk demezler ya…
“Kıbrıs Türkü seçti” diyebilirler mi?
Ya da “KKTC seçmeni…”
“Siz nasıl seçilmişseniz, biz de öyle seçildik” diyebilirler mi?
Diyemezler!
Erdoğan sorsa ve dese ki, “Sizi kim bu göreve getirdi.”
“Siz getirdiniz efendim, kim olacak” diyecekler…
Süklüm püklüm…
Gazeteci Serhat İncirli’ye “dışarı çık” dediler ya!
Bu aklıma geldi.
Ne yapacaklardı?
Yürüyüp de kendileri mi çıkacaktı dışarı…
Özgürlük ihlali
“Tatar’a oy veriniz” diyen de Serhat İncirli’ydi, o seçimde…
Öyle inanmıştı…
İnandırılmıştı…
Bunu demeye mecbur kalmıştı belki…
Ersin Tatar’ın sahibi olduğu TV’de ekrana çıkıyordu o dönem, her sabah…
Unutulmasın, aynı Ersin Tatar, Serhat İncirli’den “basın müdürü” olmasını istemişti.
O zaman iyiydi…
Şimdi kötü oldu, eleştiriyor diye…
“Sürekli basın kartı sahibi bir gazeteci, maaşlı Cumhurbaşkanlığı bürokratlarının oyuncağı değildir” dedi Gazeteciler Birliği, son derece haklı…
İmzamı atıyorum:
“Bu tavır, kabadır, etik dışıdır, kişi hak ve özgürlüklerinin ihlâlidir.”
Dahası…
Demokrasi ve özgürlüklere dair Türkiye’den kopyalanmış bir linç kültürüdür bu…
Utanç halidir.
‘KKTC tanınmadan’ (!)
“KKTC tanınmadan müzakereler başlamaz” dedi Erdoğan…
Öyleyse eğer başlamayacak.
Kıbrıs’ın kuzeyi Türkiye’nin vilayetine dönüşecek iyice; gençler daha fazla göç edecek, tam bir arka bahçe olacak buralar, uluslararası hukuktan, toplumdan, ekonomiden uzak…
Bir alt yönetim olarak ya Türkiye’nin kuyruğunda asılı kalacak, ya da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin…
***
“KKTC tanınmadan müzakereler başlamaz” dedi Erdoğan…
Öyleyse eğer başlamayacak.
Ya da…
Müzakereler başlayacak ama KKTC tanınmayacak.
***
“KKTC tanınmaz” çünkü Türkiye’nin de garantör olarak imzaladığı anlaşma Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “toprak bütünlüğü”nü garanti ediyor.
Bilmiyor mu bunu Erdoğan?
O “Garanti Anlaşması” ayrı devlet kurulmasını yasaklıyor.
Ya-sak-lı-yor!
Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinde “ayrı devlet” kurulamayacağını Avrupa Birliği ya da Birleşmiş Milletler değil öncelikle Türkiye garanti ediyor.
Kim bili, Türkiye belki de , Kıbrıs Cumhuriyeti’ni “garanti”den vazgeçecek.
Olabilir.
İyi de o zaman Kıbrıs adasındaki varlığını nasıl tanımlayacak?
Yok “garantör” kalacaksa eğer...
O garanti ettiği Kıbrıs’ta “ayrı devlet”in yasaklandığı gerçeğini nereye saklayacak?
Birleşmiş Milletler kararlarına hiç girmiyorum bile…
***
“KKTC tanınmadan müzakereler başlamaz” dedi ya Erdoğan…
Hele bir “gaz”da uzlaşsınlar…
Hele bir “petrolü” paylaşsınlar…
Görüşürüz o zaman…
Kim yaptı?
“Anayol yaptık…
Su getirdik…
Toplu konut yapacağız…
Hastanenin ihalesine yakında çıkacağız…
Elektriği kabloyla bağlayacağız.
Ercan Havalimanı’nın eksiklerini tamamlayacağız…”
Erdoğan söyledi bunları…
Halbuki geçenlerde “biz yaptık” demişti Ünal Üstel!
Hem de nasıl ballandıra ballandıra anlatarak…
“Yol haritamız barış üzerine endekslenmiştir”
Erdoğan konuşmasını önündeki yazılı metinden okudu, sesini fazla yükseltmedi, Kıbrıs meselesi ve Doğu Akdeniz’de yapıcı tutumdan söz etti.
Özellikle “eşitlik” vurgusu yaptı ve KKTC’ye de “tanınma” istedi.
Doğu Akdeniz’i ilgilendiren konularda “Kıbrıs Türk tarafının sunduğu önerilerin” halen masada olduğunu Tatar değil Erdoğan söyledi.
Basın toplantısına tüm gazeteciler çağrılsa, kimileri dışarı atılsa da iki soru alındı yalnızca… Biri TRT, biri BRT’den…
“Yunanistan’la ilişkiler” sorduruldu TRT’ye…
“Yol haritamız barış üzerine endekslenmiştir” diyerek söze başladı Erdoğan…
Savaşı anlattı!