1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. ŞAŞIRMAZSAN, ŞAŞIRT…
Tamer Öncül

Tamer Öncül

ŞAŞIRMAZSAN, ŞAŞIRT…

A+A-

Haziran’a fırtına ve yağmurla girmek ne kadar alışılmadık değil mi?
Ama bizi şaşırtmaz!
Biz ne “alışılmadık” şeyler gördük de şaşmadık!
Alışılmadığa, alışmak “vurdumduymaz” kimliğimizin yeni bir organı gibi büyüyüp durdu…
Binlerce insan “Lets Do İt” deyip; görünen(!) alanlardaki evsel atıkları temizlerken; çevrede inşaat atıkları büyümeyi sürdürüyor…
Her şeyi tüketip atma hastalığına tutulduğumuzdan; koca beton yığını evlerimizin bahçelerini beton ve garajlarla doldurduğumuzdan beri pisliğimiz de artıyor…
Yerel seçimlere sayılı günler kala, adayların “Laf Vaadleri” arasında geniş kapsamlı bir “Çevre politikası” bulamamak da şaşırtmıyor bizi…
Medyamızın da yardımıyla(!) tek çevre sorunumuz yol kenarlarındaki evsel atıklarmış gibi algılanırken; birileri dağları oymaya; denizlerimizi, havamızı kirletmeye devam ediyor…
Her yıl olduğu gibi bu yıl da TC bandıralı troller Karpaz’a demir atıyor!.. “Rüzgar yüzünden Karpaz’a sığındılar…” açıklamalarına da şaşırmıyoruz…
AKSA’nın denize döktüğü petrolün zararlarını çoktan unuttuğumuz gibi; henüz hiçbir ceza ödemediğini de unutuyoruz…
***
Statükonun büyük bekçisi Derviş bey, alışılmadık demeçlerine devam edip; “Statükodan Rum tarafının fayda, Türk tarafının zarar gördüğü” gibi laflar eder de yine şaşırmayız…
Değirmenlik’te ayin yapmaya çalışan beş on Maronit’in üstüne polis salanların: sabah akşam hoparlörlü arabalarla bar bar gezip; “Mübarek üç aylar” programına çağrı yapanlara ses çıkarmamalarına da şaşırmayız…

Şaşırmayı unuttuğumuza göre, ŞAŞIRTMAYI deneyelim, desem…
Çok zor…
Belirsiz gelecek; istikrarsız ekonomi; sağlıksız çevre ve benzeri bir çok nedenden ötürü DONMUŞ hayatlar yaşıyoruz…
Dünkü gazetelerde “Kıbrıs’ın (Güneyiyle/Kuzeyiyle) en mutsuz ülkeler arasında yer aldığını” okuduğumda da şaşırmamam bundan olsa gerek..

YAĞMUR

Kirlenmiş bir dünya bıraktı yağmur
yıkayacağına yolları sokakları.
Kirlenmiş bir dünyamız vardı zaten
ve yağmuru beklerdik yıkasın diye…
Yıllarca yuvarlayıp tepeler yarattığımız
tüm pisliğimizi yollara döktü yağmur.
Çıktı ikiyüzlü yüzsüzlüğümüz açığa
- kızarmamış, pişkin ve şaşkın…-
Yağmur iyi verdi dersimizi,
oh olsun bize! Şimdi hızla toplayıp
saklayalım bu müthiş pisliği
ve hazırlanalım sınava
bu utanç dolu derse çalışıp:
“En iyi nasıl örtülür pislik?”
-konumuz bu…-

Temiz bir dünyamız vardı oysa
kim çağırdı bu yağmuru
yıkasın diye sokakları?
Açık ettiniz beseriksizliğimizi,
oh olsun bize!.. Dersimizi
iyi aldık!.. Ama, öğrendik artık
sıçtığımız bokları daha iyi örtmeyi;
gayrı seller vız gelir bize…

T.Ö.

1 Nisan 1996 Lefkoşa

Bu yazı toplam 2288 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar