Savaş Durumunun Kadının Gündelik Hayatındaki Yansımaları
Her ne kadar savaş eril bir zihniyetten çıkmış olarak görülse de buradaki erilliği bir cinsiyet üzerine yıkmak doğru değildir.
Melis Güvenir
[email protected]
Yakın bir zamanda patlak veren Rusya-Ukrayna Savaşı ile pek çok gözardı edilen konu gün yüzüne çıktı. Bunlardan bazıları AB ve NATO gibi ulusüstü kurumların varlıkları ve yetkileri üzerineyken bazıları ise ırksal tartışmalardı. Bugün bu konuları bir kenara koyarak savaşın kadın üzerindeki yıkıcı etkilerini ve günümüzde de bu etkilerin gündelik hayatta nasıl yer bulduğunu ele almaya çalışacağım. Analizimi ise feminist bakış açısıyla savaş ve savaş sonrası militarist devletlerin dayattığı ve idealleştirdiği cinsiyet rolleri üzerinden temellendireceğim.
Feminist teori, kadınların ve erkeklerin ekonomik, siyasi ve sosyal hayatta eşit haklara sahip olmasını vurgularken, cinsiyetçilik doğal olarak var olan rollerin (stereotiplerin) bulunduğunu ve bu sebeple de kadın ve erkeğin eşit olamayacağını ifade eder.
Kadının savaş ve savaş-sonrası rolünün ve pozisyonunun kaynağı ile erkeklere dayatılan hegemonik erkeklik rolünün devlet tarafindan idealize edilip üstünleştirilmesinin kaynağı aynıdır ve birbirini tamamlamaktadır. Militarist devletin beslendiği en büyük kaynak kadındır. Globalleşmeyle beraber her geçen gün biraz daha küçülen ve sınırsızlaşan dünyamızda mücadele ruhunu ve militarizeleşmeyi sürdürebilmek için neden bulmak giderek zorlaşmakta. İşte bu yüzdendir ki militarize toplumlarda akla gelebilecek her şey politik olarak algılanıp durum yeterince kavranmadan tehdit olarak görülmektedir.
Bu durumdan en çok da kadınlar etkilenerek savaşın acı yüzü, travmaların odağı olarak görülüyorlar. Güçsüz ve saldırıya açık, kendini korumaktan aciz, erkeğin silahı ve koruması sayesinde hayatta kalma ihtimali olan kadınlar hem saldıran taraf hem de koruyan taraf açısından zaferin sembolüdür aslında. Cephe gerisindeki savaşın en büyük zarar görenleri olarak güçlü ama ezilen kadınların yaşadıkları, erkek bakışıyla anlaşılması mümkün olmayan, anlamak da istenilmeyen savaş deneyimleridir. Şiddetin, savaşın, işgalin temsili gibidir savaştaki kadın.
Her ne kadar savaş eril bir zihniyetten çıkmış olarak görülse de buradaki erilliği bir cinsiyet üzerine yıkmak doğru değildir. Savaşın kaynağı militarist erkekliktir. Erkekler üzerindeki bu ruhsal yıkımın en büyük örneği ise ideal olanla var olan özellikler arasındaki kimlik çatışmasıdır. Ulus-devletin hegemonik erkeklik modeli çok küçük yaşlardan itibaren dayatılmaya başlanmaktadir. Milli Egitim Müfredatı adi altında meşrulaştırılarak dinsel kavramlar ile (şehitlik,cihat vb.) pekiştirilen ve devletin bekasi için erkeklere düşen vazife olarak temellendirilen bu toplumsal roller ile çocuk yaşlardan normalleştirilmeye başlanmaktadır.
Ancak kadının savaş ve savaş-sonrası dönemde erkekten çok daha fazla yıkıma uğradığı aşikardır. Bunun sebebi ise militarist toplumların ataerkil sistemi beraberinde getirmesidir. Kadının savaş durumda yaşadığı ayrımcılığın yansıması günlük hayatta aynı şekilde ancak örtük olarak yer bulmaktadır. Erkekler toplumsal alanda sınıfsal olarak hemcinsleriyle bir savaş içerisindeyken kadın toplumsal alanda da özel alanda da savaş vermektedir. Bir diğer farkı ise bu savaşı hem erkeklerle hem de toplumsal normları kabullenmiş hemcinsleriyle vermekte olmalarıdır. Savaş durumunda namusu korunması gereken kadın imajı günümüzde hal ve hareketlerine dikkat etmesi gereken, gerektiğinde ne giydiğine, ne söylediğine, nasıl söylediğine bile karışılan bir pozisyonda hayat bulmaktadır. Çünkü özünde kadın bedeni yalnızca korunması gereken bir şeref olarak görülmemiş ve fethedilmesi gereken topraklar olarak yorumlanmıştır ve saldırıların ve savaşın yıkıcılığının odağı olmuştur. Devlet tarafından “koruma” görevi verilmiş erkeğin, “korunması” için kadının üzerinde meşru bir tahakküm hakkı bulmaktadır.
Kadın bedenine bu derece müdahale edilebilirlik onu giderek yalnızlaştırmış ve kadını toplumsal alandan itip özel alana hapsetmistir. Bu durumun günümüz kadınına yansıması ise toplumsal alanda kadın yer bulmuş olsa da özel alandaki bütün görevlerin hala daha kadınlardan beklenmekte olmasıdır. Öte yandan kadın toplumsal alanda görünürde yer bulmuş gibi görünse de hala daha karar alma mekanizmalarında yer alma noktasında, meslek seçimi vb. birçok konuda cinsiyetçiliğe maruz kalmaktadır. Kadın çoğu zaman yetersiz, duygusal, kırılgan ve manipüle edilebilir görülmekte ve karşılığında ciddiye alınmama, yok sayılma, görmezden gelinme, küçük görülme gibi pek çok psikolojik tacize uğramaktadır.
PEKİ DEĞİŞİM İÇİN NELER YAPILABİLİR? / ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
- Çocuk yetiştirirken cinsiyetin anatomik, toplumsal cinsiyetin ise sosyalleşme süreciyle inşa edilen kültürel pratikler olduğu hakkında onları bilinçlendirmek, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir şekilde yetiştirmek.
- Hükümetlerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önleyici politikalar gerçekleştirmeleri için hukuki düzenlemeler yapmak,
- Bireysel olarak günlük dilimize dikkat ederek, ayrımcılığa yol açan söylemleri azaltarak kullanmamaya gayret etmek,
- Bireylerin sorumluluklarının farkında olarak cinsiyet ayırt etmeden ev içinde de toplumsal alanda da iş bölümü yapmak,
- Toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele eden kurumları araştırmak ve gönüllülükte bulunmak bunlardan bazılarıdır.
“Biz kadınlara yöneltilen saldırıların çokluğu ve sertliği karşısında yılmayacağımız gibi; ne ‘sahici kadın’a yağdırılan çıkarcı övgülere kanıp aldanacağız, ne de paylaşmaya yanaşmadıkları alın yazısının erkeklerde uyandırdığı çoşkunluğa kapılacağız.” Simone de Beauvoir’
Kaynakca
Efthymiou, S. A. (2019). Nationalism, militarism and masculinity in post-conflict cyprus. Springer International Publishing.
Feminism and sexism. Introduction to Sociology Understanding and Changing the Social World. Retrieved March 25, 2022, from https://pressbooks.howardcc.edu/soci101/chapter/11-2-feminism-and-sexism/
Siyasi Düşünce: Milliyetçilik, 4:6. İletişim Yayınları. İstanbul: İletişim Yayınları, 2001.
18 Altınay ve Bora. Ordu, Militarizm ve Milliyetçilik (s. 150).
Bilge, P. D. Y., Baran, P. D. A. G., ÇETİNKAYA, A. R., Güner, P. D. H., Cansel, & Telepatia. (2021, January 5). Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Sağlamak için Neler Yapılabilir? Akademik Akıl. Retrieved March 25, 2022, from https://www.akademikakil.com/toplumsal-cinsiyet-esitligini-saglamak-icin-neler-yapilabilir/aylingorgunbaran/