Savaşlar, Şekerler
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
Nazım Hikmet
‘Savaş yaşamadınız ki hiç, siz bilmezsiniz savaşın ne acı bir şey olduğunu. Gençsiniz diye hep bu barış, barış diye tutturmanız. Bizim neler çektiğimizi bilmiyorsunuz yokluk yıllarında, can korkusuyla!’ diye başlar bazen cümleler. Federal Çözüm istencimi dile getirmiş, bir önceki kuşağın muhalefetine toslamışımdır.
Yaşanan acıları kimsenin görmezden gelmemesi oysa bütün çabam. Her iki toplumun acılarını paylaşması, yaralarını sarması, artık kimsenin ölmemesi, öldürmemesi. Çatışma kültüründen uzaklaşıp, birlikte yaşamayı, üretmeyi, paylaşmayı öğrenmesini istiyorum iki toplumun. Tüm derdim bu benim.
Erkek çocuklarına oyuncak silah alınmasına, vurdulu kırdılı filmlere, hayatımızın her alanında, her geçen gün daha da yükselen şiddete karşı duruşum da bundan benim. Ne alakası var demeyin, çok alakası var. Bir gün içerisinde kaç defa psikolojik şiddetle karşı karşıya kalıyoruz, bir düşünün. Sabah evdeki kahvaltı masasından başlayarak kaç defa sesinizi yükseltiğinizi sayın bir ne olur. Trafikte, işyerinde, öğlen yemeğinde, akşama sinema’da, tiyatro’da sürekli bir didişme içindeyiz. Kimin sesi daha yüksek çıkıyorsa, o kazanıyor hep kuyrukta, sokakta, ticarette. Televizyondaki yarışma programları dahi çatışma üzerine kurulu. Sürekli bir kavga, hep bir kavga...
Bizim kültürümüzle, coğrafyamız ile sınırlamıyorum bu sorunu. Bir çeşit ormana dönüşmüş tüm Dünya. Herkes sınırlarını belirlemiş, kendinden olmayanı yaklaştırmıyor. Güçlü olan zayıfı eziyor, başına vurup ekmeğini alıyor. ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ dercesine dünya seyrediyor. Savaştan kaçan aileleri sınırlarına yaklaştırmıyor orman bekçileri. ‘Kalın olduğunuz yerde ölün, bize ne?’ daha güzel nasıl söylenir ben bilmiyorum.
Doğru hiç savaş yaşamadım ben, yaşamak da istemiyorum. Keşke annem, babam da yaşamasaydı. Aylan, Galip, Fatima, Daniel, Abraham, Nina, Yiannis, Maria da yaşamasaydı. Savaşın kötülüğünü bilmem için ille ki yaşamam mı gerekiyor?
Can korkum olmadı hiç evet, ama canını kurtarmak için savaştan kaçan aileleri anlayabiliyorum ben. Bir kadının kendini güvende hissetmediği evini terk ederken neler yaşadığını hissedebiliyorum. Bir babanın çocuklarının canını kurtarmak adına, günlerce küçücük bir gemide havasızlık, açlık ve susuzluk çekmek için neden kelle başı 2500€ ödediğini görebiliyorum. Gideceği toprakları hiç tanımadan, kendini nelerin beklediğini bilmeden, çoğu zaman bulacağı hayatın çok kötü olacağını sezerek, yine de sadece nefes alabilmek için kuruş kuruş ‘kurtuluş parasını’ biriktirirken aklından geçenleri düşündükçe yüreğim sıkışabilir benim. Savaş yaşamadan da empati kurabilirim bu yıkıma maruz kalanlar ile.
Bodrum’da kıyıya vuran bebek bedeni karşısında hissettiğim çaresizlik ve öfke elbette minik Aylan’ın babasının duygularının yanından bile geçemez. Yine de beni tüm dünyaya, insanlığa, savaşlara ve bencilliğe karşı isyan bayrağı açmaya itebilir, fazlasıyla.
Kendi çocuklarınıza sarılırken, ya bizim başımıza gelseydi bu bela diye düşündünüz mü hiç? Aylan’ın annesinden babasından ne farkımız var ki, hasbel kader doğduğumuz coğrafya dışında? Canımızı kurtarmak adına aynı yollara başvurmaz mıydık böyle bir durumda? Herşeyimizi terk edip, insancayı geçtim sadece yaşama hakkına sahip olmak için yollara düşmez miydik biz de üçer beşer?
Savaşın acısı her kimi yakarsa yaksın, yüreğimde hissedebilmem için savaş görmeme gerek yok ki. Savaşa gitme oğlum diyen Neşe Yaşın’ı sevebilmem için can korkusuna ihtiyacım hiç yok. Çocuklara ölüm yerine Matematik, Felsefe köylerini lâyık gören Aziz Nesin önünde pekala saygı ile eğilebiliyorum, organize şiddeti tanımadan.
Savaşlar olmasın artık, hiçbir yerde hiçbir zamanda
Şeker de yiyebilsin çocuklar.
Mülteci çocukları şeker, süt, bir öğün yemek için yardımımıza ihtiyaç duyuyorlar. Mülteci Hakları Derneği yardıma koşuyor, siz de omuz vermek ister misiniz?
Derneğin Türk Bankası Merkez Kurumsal Şube 2000055320 numaralı TL hesabına para yardımı yapabilirsiniz.
Mültecilerin temel ihtiyaçlarının karşılanması için dernekle 2284910 numaralı telefondan veya [email protected] e-posta adresinden iletişime geçebilirsiniz
Mültecilerle tanışmak, hikayelerine ortak olmak ve onlara zaman ayırmak için MHD gönüllüsü olabilirsiniz.
Savaştan kaçanlara el uzatmak için savaşı tanımaya gerek yok!
6 Eylül 2015
Çatalköy