Savaşların kaybedeni yoksullar
Birleşmiş Milletler’e (BM) göre Dünya’da halen 27 bölgede, 2 milyar insan nüfusunu etkileyen “çatışmalar” devam ediyor…
Bu 27 bölgeye ilaveten, örneğin Sırbistan – Kosova, Türkiye – Suriye, Türkiye – Irak, İran – Irak, Tayvan – Çin, Hindistan – Çin, Hindistan – Pakistan gibi “patlamaya hazır” bombaları da saymaya bilmem gerek var mı?
-*-*-
Evet, 2 milyar insan, yani Dünya nüfusunun dörtte biri, çatışmaların içinde yaşam sürüyor…
Tabii ki buna “yaşam” ya da “yaşamak” diyebilirseniz!
-*-*-
Etiyopya, Güney Sudan, Suriye, Yemen, Afganistan, Somali, Meksika, Nijerya, Filistin, Libya, Irak, Lübnan gibi ülkeler çatışmaların en çok vurduğu noktalar…
Myanmar da öyle…
-*-*-
BM raporlarına göre 2021 yılında çatışma bölgelerinden 85 milyona yakın insan göçe zorlandı.
Evlerinden, topraklarından edildi…
Ve 2022 yılı sonunda, en az 274 milyon insan; çatışmalar nedeniyle her türlü insani yardıma muhtaç hale gelecek.
-*-*-
Çatışmalardan en çok etkilenenler çocuklar ve kadınlar…
Yemen’de, Suudi destekli hükümet güçleri ile İran destekli Houthi’ler arasındaki savaşta en az 500 bin insan katledildi.
Bu ülkede açlık, en az savaş kadar tehlikeli…
Dört yaşındaki bir çocuk, açlıktan parmaklarını yedi bu ülkede…
Ve yine bu ülkede her 10 dakikada bir çocuk ölüyor…
-*-*-
Suriye’de 2011’den beri devam eden iç savaş nedeniyle 13 milyon 200 bin kişi evini terk etmek zorunda kaldı.
Bunların neredeyse 7 milyonu ülkeden kaçtı. 6 milyondan fazlası ülke içinde yerini değişti.
-*-*-
Eski adı Burma olan Myanmar’da 1948’den beri etnik kavga var…
1948, İngilizlerin bu ülkeyi terk ettiği yıl…
Ne ilginç değil mi?
Çekildikleri her ülkeyi parçalıyorlar…
Bu ülkede azınlık Rohingya Müslümanları gerçek anlamıyla etnik temizlik kurbanı…
-*-*-
Çatışma alanlarının en büyük kurbanları arasında kadınlar ve kızlar da var demiştik…
Tecavüz!
Evet bu bölgelerde en büyük suçlardan biri de bu…
-*-*-
Ve tabii ki ekonomik felaketler…
Şiddetin ortalama maliyeti, Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla’nın yüzde 50’si civarında…
Yani bir deyişle ülkenin her 10 lirasından beşi savaşa gidiyor…
-*-*-
Afganistan’da, ailesine ekmek almak için böbreğini satanlar var…
“Çocuklarım bari yaşasın” diyerek, çocuksuz zengin ailelere onları satanların sayısı artıyor…
-*-*-
Ve Türkiye, en başta Suriye olmak üzere, Irak’la ya da Irak’taki Kürt gruplarla, son olarak da Yunanistan’la resmen “hırlaşıyor”…
Haklıydı, değildi meselesini tartışmanın anlamı yok…
Savaşla, kavgayla tarihin hiçbir döneminde “kazanan” olmamıştır.
En basit örnek mi?
1974 Kıbrıs!
Kim kazandı?
“Türkler” mi?
Siz, 1974 sonrasında 48 yıl içerisinde geldiğimiz mevcut duruma “zafer” mi diyorsunuz?
-*-*-
Mevcut ekonomik şartlarda Türkiye’nin savaşa değil, barışa, dostluğa, turizme, ihtiyacı olduğunu söylemek, çok büyük bir bilimsel saptama yapmak olmasa gerek!
-*-*-
Bazı kişilerin servetlerine servet, iktidarlarına güç katmak amacıyla “savaş çığırtkanlığı” hatta “ilerisi” tavırlara girmesi, yönettikleri ülkenin yoksul insanları için “ölüm” olur…
Yoksullar ya savaşta ölürler, ya da savaşlar nedeniyle artan yoksullukları nedeniyle…
-*-*-
Barış ve çözüm, Kıbrıs için de esastır…
Bir ricam var; ne olur; sırf oturtuldukları koltukların dayanılmaz rahatlığı ve elde ettikleri “sözde itibar” yanında haksız kazançları devam etsin diye her türlü kışkırtıcılığı yapanlara izin vermeyelim…
-*-*-
Haaa unutmadan bir de “şükür” edelim…
Gerçekten, çok şükür ki, en azından şu anda durumumuz, Dünya’nın dörtte birinden daha iyi…
Ancak bu durum, bazılarının sürekli çalmasını ve Kıbrıs sorunu ile ilgili yalan söylemesini gerektirmiyor!
Bilmem anlatabildim mi?
Hukuken ve de fiilen Maraş!
KKTC Dışişleri Bakanlığı, neden en az ayda bir kez “Maraş bizimdir” diye açıklama yapar?
Elbette “aşağılık kompleksi” ile açıklayabiliriz bu durumu!
Nasıl mı?
Kardeşim, bir insan, kendi eviyle ilgili olarak, başkaları aksini söyledi diye “benimdir be benimdir” diye dövünür mü?
-*-*-
Eğer evin yasal tapusu seninse, aksini iddia edenlerin canı cehenneme!
Ama eğer tapunun sahte olup olmadığı konusunda şüphe varsa, haliyle hısıma akrabaya, veya bizim ülkedeki gibi “işgalci faşoya” şov yapmak lazım!
-*-*-
Hukuki anlamda gerçek, Maraş’taki mülklerin yasal sahibinin Kıbrıslı Rumlar olduğudur…
Veya, 1974 öncesindeki tapuların geçerli olduğu…
-*-*-
Ama, geçtim hukuki gerçeği, uluslararası hukukla alakalı doğruları; fiili anlamda “Maraş benim kontrolümdedir” demek de gülünçtür!
Çünkü, Maraş veya Kıbrıs’ın tüm Kuzey coğrafyası, fiilen de hukuken de Türkiye’nin alt yönetiminin kontrolünde değil midir?
Yani siz bana diyorsunuz ki, Tahsin Ertuğruloğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görevli bir kıdemli başçavuşun ya da TC Lefkoşa Büyükelçiliği 3’üncü sekreterlerinden birinin üzerindedir?
Çok şakacısınız!
Gül gül öldüm!
Siz dünyada eşi olmayan en güzel çiçeksiniz canım öğretmenim…