1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. ‘Savaşmayı reddedenler barışı kuruyor’
‘Savaşmayı reddedenler barışı kuruyor’

‘Savaşmayı reddedenler barışı kuruyor’

Seferberliği reddeden ve yargılandığı süre boyunca 10 gün hapis cezasına çarptırılan YKP Yürütme Kurulu üyesi Murat Kanatlı, vicdani reddin geniş şekilde yorumlanarak, alternatif sivil hizmet ile ‘beyin göçü ve işgücü kaybının’ önüne geçmenin mümkün oldu

A+A-

• “YASAL DÜZENLEME EKSİKLİĞİ”…“Vicdani reddin bir hak olduğuna şüphe edecek bizce bir durum yoktur. Yalnızca, Kıbrıs’ın kuzeyinde yasal düzenleme eksiktir. Yasa koyucu yani meclisin bu konuda adım atması ve vicdani ret hakkını tanıyan ve alternatif sivil hizmetini düzenleyen yasal düzenlemeyi mümkün olan en kısa sürede yapması gerekiyor”

• PROFESYONEL ASKERLİK…“Profesyonel askerlik biçimlerini tartışırken Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da yaşanan skandalları unutmamak gerek… ABD son dönemde çeşitli yerlerde şirketleşen özel askeri örgütlenmeleri kullanmakta ve bunların sivillere karşı işlediği suçlar çokça basına son dönemde yansımış durumdadır… Profesyonel askerliğin nereye evrileceği, şirketleşerek, askerliğin de özelleştirildiğinin farkında olarak bu tartışmaları yürütmemiz gerekir”


• “DÜŞÜNÜN BİR SAVAŞ VAR VE KİMSE GİTMİYOR!”….“Zorlu ve profesyonel askerlik biçimlerini bizler birlikte reddediyoruz ve çokça yazılan ve anti-militarist çevrede artık anonim bir hal alan şu cümlede aslında anlatmak istediğimiz her şey gizli; “Düşünün bir savaş var ve kimse gitmiyor! Ve savaşmayı reddedenler barışı kuruyor”

Ayşe GÜLER

Seferberliği reddeden ve yargılandığı süre boyunca 10 gün hapis cezasına çarptırılan YKP Yönetim Kurulu üyesi Murat Kanatlı, vicdani reddin geniş şekilde yorumlanarak, alternatif sivil hizmet ile ‘beyin göçü ve işgücü kaybının’ önüne geçmenin mümkün olduğunu savundu.

Kanatlı, vicdani reddin ‘düşünce, vicdan ve din özgürlüğü’ olduğunu vurgulayarak, Kıbrıs’ın kuzeyinde bu konuda yasal düzenlemenin eksik olduğunu, Meclis’in bu konuda adım atması ve vicdani ret hakkını tanıyan, alternatif sivil hizmetini düzenleyen yasal düzenlemeyi mümkün olan en kısa sürede yapması gerektiğine dikkat çekti.

Binlerce gencin askeri gitmemek için master, doktara iddiası ile yıllarca üniversitelere gittiğini, kimilerinin sağlığını bozarak muafiyet almayı denediğini ifade eden Kanatlı, kimilerinin ise askerlikten dolayı yurtdışında okumayı veya çalışmayı tercih ederek bedelli askerliğe yazıldığını dile getirdi.

 

“Gençlerin kimi askerlikten dolayı sağlığını bozuyor, kimi yıllarca üniversitelere gidiyor”…

• Askerlik konusunu gençliğin bir sorunu olarak görüyor musunuz? Neden?

• “Evet, hem de çok büyük bir sorundur, bunu askere gitmemek için gençlerin yarattığı gerekçelerin çeşidinden bile anlamak mümkündür… Binlerce genç askeri gitmemek için master, doktara iddiası ile yıllarca üniversitelere gitmekte… Kimi sağlığını bozarak muafiyet almayı denemektedir. Kimileri sırf askerlikten dolayı yurtdışında okumayı veya çalışmayı tercih etmekte ve bedelliye yazılmaktadır. Ancak yurtdışında o kadar uzun süre kalmaktadırlar ki, günün sonunda geri dönmemektedirler… Tüm bunlar hem işgücü kaybı, hem de beyin göçü olarak kendini ülkede hissettirmektedir… Bu nedenle vicdani reddin geniş şekilde yorumlanarak, alternatif sivil hizmet ile bu beyin göçünün ve işgücü kaybının önüne geçmek mümkündür diye düşünüyoruz.”


“Vicdani ret düşünce, vicdan ve din özgürlüğüdür…”

• Vicdani ret ve profesyonel askerlik konusunda ne düşünüyorsunuz?

• Vicdani ret konusunu sanırım Anayasa Mahkemesi’nin kararından okumakta yarar var. Bizim ne düşündüğümüzden daha çok bugün bulunduğumuz aşamada en üst mahkeme olarak Anayasa Mahkemesi’nin 13/2011 numaralı kararından okumak gerekirse, aynen şu yazılmakta:
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesinde yer alan düşünce, vicdan ve din özgürlüğü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası’nın yukarıda verilen 23. maddesinde sıralanan özgürlükler arasında yer almaktadır; Anayasa’nın 24. maddesinde de kişinin düşünce ve kanaatlarını açıklama hakkı olduğu ifade edilmektedir.

Büyük Daire olarak oturum yapan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ilk kez 2011 yılında, Bayatyan ile Ermenistan arasındaki başvuruda verdiği kararla, daha önce Avrupa İnsan Hakları Komisyonunun konu hakkında verdiği kararlardan ayrıldı ve vicdani nedenle zorunlu askerlik hizmetine karşı olmanın, Sözleşme’nin 9. maddesi kapsamına giren bir hak/özgürlük olabileceğini karara bağladı.
(…)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve İnsan Hakları Komitesi kararları, askerlik hizmeti ile ciddi ve aşılamayacak ölçüde çelişen gerçek ve derin dini veya diğer inançları nedeniyle kişinin askerlik hizmetine karşı olma hakkının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesi, keza bu maddeye oldukça benzer olan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 18(1) maddesi ile güvence altına alınan, dini veya diğer inançları açıklama, açığa vurma özgürlüğünü de içeren düşünce, vicdan ve din özgürlüğü kapsamında olduğunu ortaya koymaktadır.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, dini veya diğer inançları askerlik hizmeti ile çatışan ve inançları nedeniyle askerlik hizmetine karşı olan kişilerin, bir başka ifade ile vicdani retçi olarak tanımlanan kişilerin, askerlik hizmeti yerine sivil kamu hizmeti yapmalarına olanak sağlayan yasal düzenlemelere iç hukuklarında yer vermeyi, tavsiye kararı ile Avrupa Konseyine üye devletlerden beklemekte, istemektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Bayatyan ile Ermenistan arasındaki başvuruda verdiği ve sonraki başvurularda tekrarladığı karara göre, dini veya diğer inançları askerlik hizmeti ile aşılamayacak ölçüde çatışan kişileri, zorunlu askerlik hizmetinden muaf tutan, bu kişilerin askeri hizmet yerine sivil kamu hizmeti yapmalarına olanak sağlayan yasal düzenlemelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf bir devletin iç hukukunda görülmemesi ve bu eksikliğin doğal sonucu kişinin askerlik hizmetine zorlanması, kişinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesi ile güvence altına alınan düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne bir müdahale oluşturmaktadır.
(…)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında sıkıntı yaratan, Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülen maddelerdeki hükümler değildir; sıkıntı, eğer varsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, dini veya diğer inançları askerlik hizmeti ile aşılamayacak ölçüde çatışan ve bu nedenle askerlik hizmetine karşı olanlara askerlik hizmetinden muafiyet tanımaya açık, bu kişilerin askeri hizmet yerine sivil kamu hizmeti yapmalarına olanak sağlayan bir düzenlemeye Askerlik Yasası’nda veya başka bir yasada yer verilmemiş olmasındadır.

Vicdani retçi statüsünün ve bu statüye kabulle ilgili esas ve usullerin Askerlik Yasası’nda veya başka bir yasada düzenlenmemiş olması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bir eksiklik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf devletin Sözleşme altındaki yükümlülüğünü ihmali olarak görülmekte ve bu eksiklik nedeniyle askerlik hizmetine karşı olan vicdani retçilerin cezalandırılmaları, kişilerin Sözleşme’nin 9. maddesinde yer alan özgürlüklerine müdahale olarak değerlendirilmektedir.”

Bu tanımlamalarda açıkça görüldüğü üzere vicdani ret düşünce, vicdan ve din özgürlüğüdür. Kişi dini, ahlaki ya da politik gerekçelere askerlik kurumu içinde ve bir silahlı bir görevde olmayı reddeder… Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliğinin birçok kurumu ile Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Komitesi ve Konseyi bu reddetmeyi bir hak olarak görür ve üye devletlerine bu konuda sivil hizmeti düzenlemeyi önermekte, bu konuda adım atmayan ülkeleri hak ihlalinden mahkûm etmektedirler.

Vicdani reddin yalnız dini özgürlükler çerçevesinde olmadığını gene adı geçen anayasa mahkemesi kararında net olarak belirtilmektedir. Karardan aynen okursak:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2012 yılında karara bağladığı Savda ile Türkiye arasındaki başvuruda, Bayatyan başvurusundaki kararını tekrarlamış, inançları nedeniyle, ki din kökenli değildi, askerlik hizmetine karşı çıkan Savda’nın aleyhine ceza davaları getirilmesinin ve cezalandırılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesinde güvence altına alınan özgürlüklerine müdahale olduğu kararı yanında, vicdani ret statüsünü tanıyan yasal düzenleme yapmamakla Türkiye’nin, Sözleşme’nin 9. maddesi altındaki yükümlülüklerini yerine getirmediğine karar vermiştir.” Bu nedenle vicdani reddin bir hak olduğuna şüphe edecek bizce bir durum yoktur. Yalnızca, Kıbrıs’ın kuzeyinde yasal düzenleme eksiktir. Yasa koyucu yani meclisin bu konuda adım atması ve vicdani ret hakkını tanıyan ve alternatif sivil hizmetini düzenleyen yasal düzenlemeyi mümkün olan en kısa sürede yapması gerekir diye düşünüyoruz…

Bunun yanında kim vicdani retçidir tartışması da yapılmaktadır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin 2013 yılında onaylanan 24/17 kararı açıkça bunu 5. maddede dile getirmiştir,  “Sayısı giderek artan birçok Devletin sadece zorunlu askerlik hizmetine değil gönüllü askerlik hizmetine de vicdani ret hakkını tanıdığını göz önünde bulundurur ve Devletleri askerlik hizmeti öncesi, askerlik hizmeti sırasında ve askerlik hizmetinden sonra yapılacak vicdani ret başvurularını kabul etmeleri yönünde teşvik eder”

Yani tanımın belirttiği hali ile yalnız zorunlu askerlik değil profesyonel askerlik hizmeti öncesi, askerlik hizmeti sırasında ve askerlik hizmetinden sonrasında da vicdani ret hakkının tanınması için düzenleme çağrısı yapılmaktadır. Ayni Konsey kararı madde 9’da sivil hizmeti de tanımlamaktadır

Zorunlu askerlik hizmetinin bulunduğu Devletleri, vicdani retçilere, vicdani ret sebeplerine uygun, savaş harici (Non-combatant), kamusal yarar için ve cezalandırıcı olmayan çeşitli alternatif sivil hizmet seçenekleri sunma yönünde ısrarla teşvik eder”

Yani Kıbrıs’ın kuzeyinde yasa geçtiğinde uluslararası hukuk standartlarına uygun olabilmesi için çerçeveyi net olarak çizmektedir. Ayni Konsey kararı madde 12 bunun altını yeniden net olarak çizer.Vicdani retçilerin hizmet şartları ve ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklarıyla alakalı olarak Devletlerin, gerek yasal olarak gerek uygulamada, vicdani retçilere karşı ayrım yapmaması gerektiğinin vurgular.

Yani, bugün kimi yetkililerin ‘öyle bir vicdani ret yasası geçiririz kimse başvuramaz’ tipi açıklamalarına şimdiden itiraz etmemizin zemin olan ciddi bir Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi kararı vardır, beklentimiz, eğer yasal düzenleme olacaksa, bu belirtilenler çerçevesinde olmasıdır, zaten Anayasa Mahkemesi kararı uluslararası hukuka uygun bir yasal düzenlemeden bahsetmektedir… Her şeyin ötesinde konun bir yönü daha vardır, eğer kişi, alternatif sivil hizmeti de reddediyorsa o bir “total retçi”dir… Total retçiler yaşamlarını devletlerin kendilerine yaptığını her türlü dayatmayı reddederek yaşayan otonomist, anarşist grupların parçasıdır, bugün itibari ile düşünce sistemlerimizin parçasıdırlar… Bu nedenle total retçileri de gözeten bir yasal düzenlemenin de peşinde olmamız gerekir… Bizler bunun için de mücadele ediyoruz…

Profesyonel askerlik konusunu ise vicdani ret ile birlikte değerlendirmenin hata olacağını düşünmekteyiz… Vicdani ret talep eden kimi kesimler bunu dillendiriyor olabilir ama tüm kesimler değil…

Anti-militaristler için ordu biçimi önermek zaten doğru olmaz… Zorunlu ve profesyonel askerlik biçimleri savaşın devam ettirilmesi gereğine dayanmaktadır. Bizler, yaptığımız açıklamalarda savaşın kaynaklarını kurutalım çağrısını dile getiriyoruz, başka kaynak önermek bu yönü ile kendimizle çelişmek anlamına gelecektir…

Ayrıca profesyonel askerlik biçimlerini tartışırken Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da yaşanan skandalları unutmamak gerek… ABD son dönemde çeşitli yerlerde şirketleşen özel askeri örgütlenmeleri kullanmakta ve bunların sivillere karşı işlediği suçlar çokça basına son dönemde yansımış durumdadır… Profesyonel askerliğin nereye evrileceği, şirketleşerek, askerliğin de özelleştirildiğinin farkında olarak bu tartışmaları yürütmemiz gerekir…

Zorlu ve profesyonel askerlik biçimlerini bizler birlikte reddediyoruz ve çokça yazılan ve anti-militarist çevrede artık anonim bir hal alan şu cümlede aslında anlatmak istediğimiz her şey gizli;
“Düşünün bir savaş var ve kimse gitmiyor! Ve savaşmayı reddedenler barışı kuruyor”

Bu haber toplam 3316 defa okunmuştur