1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Savaştan beter ölüyoruz
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Savaştan beter ölüyoruz

A+A-

Kendi evimizi temizlememiz gerektiği söylemi bir itiraftır aslında…
Biliyoruz, görüyoruz, kabul ediyoruz çünkü…
Evimiz kirli.
Bir itiraftır ancak çözüm değildir.
Ne zaman ki birileri o “kir”i kaldıracağını söylüyor, geliyor, kendi pisliğini de ömrümüzün ortasına döküveriyor.
Bok içinde yüzüyoruz, avuçlarımızda maaş çeki, gözlerimizde marka gözlük, aklımızda bin bir entrika ve marşlar okuyoruz, “dağ başını duman almış” diye…

*  *  *
"Evimiz" ayıplı, defolu, eğreti, pis yetmezmiş gibi…
Üstümüz, başımız da kirli…
İçimiz, dışımız da…


*  *  *

İnsanın yüreği burkuluyor ve tarifsiz bir yumru çöküyor midesine...
Nefes almakta zorlanıyoruz.
Yollara "bariyer" koyamayacak kadar biçarelik içindeyiz.
Çünkü “zenginliğin” çok daha çağdaş bir altyapı değil cebimizdeki para olduğu sanrısıyla yaşıyoruz.
Trafik yol güvenliğini değil içinde gezindiğimiz arabayı sanıyoruz zenginlik…
Okulu, hastaneyi, kaldırımı değil de maaşı, baremi, mesaiyi gördüğümüz gibi!

*  *  *

Bir sabah havaalanımızın askeri üsse dönüşmesi üzerinden milliyetçi masallarla avutuluyor, savaş senaryolarının korkutuculuğu üzerinden ürperiyor, aslında yollarda öldüğümüzü anlamıyoruz.
Garanti altında ölüyoruz!
Savaştan çok daha fazla ölüyoruz, çarpışmalardan çok daha kalabalık…
Mezarlıklarda toplaşıyoruz, gün be gün…
Beynimize dayanmış namlunun trafik, taciz, işsizlik, bayağılık, yüzsüzlük, hastalık, iktidarsızlık olduğunu göremiyoruz.
"İnsansız" da olsa bu adayı kendi güç dengeleri üzerinden "kuşatanlara" kul köle bir hayatın açmazında, ev başımıza çökerken, denizleri fethetmenin uyuşturucu etkisinde sendeliyoruz.


*  *  *

Kendi yanlışını bir başkasının yanlışıyla örtenler yumağında kaybediyor, samimiyetin tükendiği yerde sıradanlaşan hayatlarımıza ağlıyoruz.
İkiyüzlülük, çelişki ve samimiyetsizlik yönetenle yönetilen arasında ortak bir “eğri”ye dönüşürken öfkemize adres arıyoruz, ölümüze toprak, yasımıza ağıt…
Kendi konforlu korunağına kapanmış yığınlar, bu kocaman kepazelikteki rollerini asla kabullenmiyorlar.

*  *  *

"Evimiz" ayıplı, defolu, eğreti, pis yetmezmiş gibi…
Üstümüz, başımız da kirli…
İçimiz, dışımız da…

Görüyoruz!

Bu yazı toplam 2649 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar