*** SAVAŞTAN ETKİLENEN BEBEKLER...
Annesi Gazze’deki bombardımanda ağır yaralanan ve doğum esnasında ölen isimsiz bebeğin hikayesi: “Meryem’in oğlu...”
Gazze Şeridi’nde Hamas’ın İsrail’i bombalayarak ve bir müzik festivalini basıp sivil insanları kaçırarak provoke ettiği İsrail bombardımanları ve Filistin ile İsrail arasında süregelen savaştan en çok hastanelerde erken doğum bakım ünitelerinde bulunan yeni doğmuş bebekler etkileniyor. İsrail, Gazze Şeridi’ne elektriği, suyu ve yakıt aktarma imkanlarını kapatınca, bu durumdan en çok etkilenen hastaneler ve bu hastanelerde erken doğum ünitelerindeki minik bebekler oldu...
El Cezire TV kanalı, bu bebeklerden biri olan isimsiz bir bebeğin öyküsünü yayımladı. Gazze’de annesi doğumda ölen isimsiz bebeğe “Meryem’in oğlu” deniyor. Okurlarımız için El Cezire’den Linah Alsaafin ve Abdülkerim Abu Riaş tarafından kaleme alınmış olan bu haberini özetle derledik:
*** El Şifa Hastanesi’nin erken doğum yoğun bakım ünitesinde siyah saçlı bir bebek sırtüstü yatıyor, oksijene bağlı, altındaki bez, minik vücuduna göre büyük. Minik bileğinin çevresindeki pembe isim bileziğinde bir yazı var: “Meryem al-Harş’ın oğlu...”
*** 10 günlük bu bebek, bu erken doğum ünitesi başkanı Dr. Nasır Bülbül’e göre, “İsrail’in çirkin saldırganlığına karşı bir zafer sembolü...” Doktor şöyle anlatıyor: “13 Ekim’de Kemal Advan Hastanesi’nden bir çağrı aldık, bu hastane Gazze’nin kuzeyindedir... Çağrıda, çok kötü biçimde yaralanmış hamile bir kadının son nefesini vermek üzere olduğu belirtilmekteydi. Evine bir hava saldırısı olmuştu ve tüm ailesi, eşi dahil ailesinden 10 kişi öldürülmüştü...”
*** Ölmekte olan kadına sezeryan yapılmış, 32 haftalık hamile olan Meryem’in minik oğlu alınmıştı – bebek canlıydı ancak kalp atışları zayıftı... Bebek El Şifa hastanesine kaldırılmış ve derhal oksijene bağlanmıştı... Bu erken doğum ünitesinde 54 yeni doğmuş bebek daha vardı... Dr. Bülbül, “İyileşiyor bebek” diye anlatıyor... “Altı gün sonra onu solunum cihazından çıkardık ve üç gün sonra da serebral iskemiya denen beynin oksijensiz kalmasından ötürü ağır bir beyin hasarı olduğunu görebiliyoruz... Bu da annesinin o henüz doğmadan ölmüş olmasının sonucudur...” diyor.
*** Bebeği almaya gelen hiçbir akrabasdı olmamış, bu nedenle Dr. Bülbül ve ekibi ona bakıyorlar... “Ona her baktığımda kalbimi hüzün ve acı kaplıyor” diyor. Bu bebeğin doğumuna travmatik bir olayın yol açtığını ifade ediyor... “Ancak hayatta olduğu sürece bize güç ve umut veriyor, bu korkunç günleri aşacağımız yönünde” diyor. “Hatta gündelik hayatımızda karşılaştığımız korkunç şeylere dayanmak için bize sabır sağlıyor” diyor.
*** İsrail, Gazze Şeridi’ne 7 Ekim’de aynı gün Hamas ordusunun İsrail’e düzenlediği bir saldırıya karşılık vermek üzere hava saldırısı düzenlemişti. Gazze’ye yönelik hava saldırısı kesintisiz biçimde devam etti ve İsrail burayı tam bir ablukaya aldı, suyu, elektriği ve yakıt aktarımını da kesti. Doktorlar böylesi eylemlerin yıkıcı sonuçlarına dikkat çekerek solunum ünitelerine bağlı yüzlerce hastanın hayatını kaybedeceğine işaret ettiler. Hastanelerdeki yakıt da tükenmiş durumda ve bazı hastaneler kapanmış. El Şifa Hastanesi ise, güneş enerjisiyle çalışan jeneratörlerle döndürülüyor.
*** Gazze Şeridi’nin sağlık sistemi çökmenin eşliğinde bulunuyor ve bu enklavdaki 130 erken doğmuş bebeğin erken doğum ünitelerinde hayatta kalıp kalamayacakları bilinmiyor – sağlık bakanlığı eğer hastanelere yakıt ulaştırılamazsa, o zaman bu bebeklerin ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çekmiş bulunuyor. “Mekanik solunum cihazlarına güç verecek yakıt olmazsa, bu bebeklerin hepsi de beş dakika içerisinde ölür” diye anlatıyor Dr. Bülbül. Pazar günü bir açıklama yapan UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) Sözcüsü Jonathan Crickx, 120 yeni doğmuş bebekten 70’inin solunum cihazına bağlı olduğunu aktarmıştı... AFP Haber Ajansı’na bir açıklama yapan Crickx, “Bebekler solunum cihazına bağlıyken elektriği keserseniz, o zaman bu bebeklerin hayatından endişe ederiz” demişti.
*** Filistin için Tıbbi Yardım örgütü MAP da dünya liderlerine İsrail’den Gazze Şeridi’ne yakıt aktarımına ivedilikle izin vermesini talep etmelerini istedi. MAP’ın sözcüsü Melanie Ward da yaptığı açıklamada, “Gazze’deki kuşatma bu bebekleri öldürürken, dünya oturup seyredemez yalnızca” diyor. Gazze hükümeti medya yetkilileri de bir bildiri yayımlayarak Refah sınır kapısının daimi olarak açılması ve yaşamsal ve insani ihtiyaçlar için özellikle yakıtın Gazze’ye ulaşmasının zorunlu olduğunu belirtiyor. 34 insani yardım kamyonu Gazze Şeridi’ne varmış durumda ancak felaket düzeyindeki insani durum için bu devede kulak gibi kalıyor. Bildiride “Bugün 20 yardım konvoyunun daha gelmesi bekleniyor ancak bu, Gazze Şeridi’ne saldırı öncesi giren konvoyların yüzde 10’una tekabül ediyor” deniliyor.
*** Gazze’nin kuzeyindeki hastanelere onbinlerce Filistinli güvenlik kaygısıyla sığınmış ve İsrail askeri yetkilileri de buraları boşaltmaları için uyarıda bulunmuş durumda. Tedros Adhanom Ghebreyesus, Dünya Sağlık Örgütü’nün Genel Direktörü olarak yaptığı açıklamada, “Bu aşırı kalabalık hastanelerdeki hastaları güvenlik içerisinde oradan çıkarmak mümkün değildir” diyor. “Bu hastanelerin hayat kurtarıcı fonksiyonlarını yerine getirmesi gerekiyor, bu hastanelerin korunması gerekir” diyor. 17 gündür devam eden saldırılarda 5 bin Filistinli öldürülmüş ve bunların yarısı da çocuklardan oluşuyor, 15 bin kişi de yaralanmış. Enkaz altında da 830 çocuk olmak üzere 1,500 civarında “kayıp” var...
*** Dr. Bülbül, El Şifa Hastanesi’nde bulunan erkek doğmuş 55 bebeğin iki kilonun altında olan, 37 haftalık olmadan dünyaya gelmiş bebekler olduğuna dikkati çekiyor. Bebeklerden biri 26 haftalıkken dünyaya gelmiş ve 880 gram imiş. Yakıt sıkıntısından maada, bu erken doğmuş bebeklerin temel bakım ihtiyaçlarından da yoksun olduklarını anlatıyor Dr. Bülbül. “Doğumdan sonra ilk iki saat içerisinde bu prematüre doğmuş bebeklerin temel bir tedaviye ihtiyacı vardır, solunum yetmizliği sendromunu azaltmak için sentetik bir aktif madde kullanılır bunun için... Bu hayat kurtaran bir tedavidir bu olmaksızın, solunum cihazıyla ilgili komplikasyonlarla başedemeyiz, bunun sonucunda bebekler kuvözde daha uzun süre kalırlar ki bu da onları öldürebilecek bakteri bulaşma risklerini arttırır...” diye konuşuyor.
*** Dr. Nasır Bülbül, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları başlaması ardından hiç kesintisiz biçimde erken doğum ünitesinde çalışmaya devam ediyor El Şifa Hastanesi’nde. Bülbül, İsrail saldırısı başlamadan önce de ampisilin, gentamisin gibi antibiyotiklere ulaşımın yetersiz olduğunu, bunların kan zehirlenmesine yol açan tüm bakterilere karşı etkili olan antibiyotikler olduğunu hatırlatıyor. “Bu tedavilerin yokluğu da bizleri, İsrail hava saldırılarından daha çok üzüyor” diyor Dr. Bülbül.
*** Erken doğum bakım ünitesinde dört hekim çalışıyormuş ancak bunlardan üçü Gazze Şeridi’nin güneyinden El Şifa Hastanesi’ne gelmekteymişler – şimdi artık bu mümkün değil çünkü İsrail bombardımanları, yollara büyük zarar vermiş ve güneyden buraya ulaşmaları mümkün değil. Dr. Bülbül, 7 Ekim’den bu yana ailesiyle hiç görüşmemiş çünkü pratikte hastanede yaşıyor. İletişim ağları izin verdiği nadir zamanlarda ailesini iki-üç günde bir telefonla arıyor – ailesi Gazze Şeridi’nin orta kısmında bulunan Nuseyrat göçmen kampındaki evlerinde bulunuyorlar.
*** “Ben ve bir grup hemşire ile diğer tıbbi personel, tek bir gün bile istirahat etmedik, hepimiz de günlerdir, gecelerdir çalışıyoruz, çevremizdeki tüm trajediden etkileniyor olsak da” diyor Dr. Bülbül... “Bombardıman altında çalışmaya devam etmek zordur, kalplerimizde o kadar çok acı taşısak da başka seçeneğimiz yoktur, çalışmak ve bu bebeklerin hayatlarını kurtarmaya çalışmak zorundayız...”
(EL CEZİRE’nin 24.10.2023 tarihli haberini derleyip özetle Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN.)
Annesini kaybeden isimsiz bebek. Ona Meryem'in oğlu diyorlar...
*** FİLİSTİN’DEN BİR ŞİİR...
“Kimlik Kartı...”
Mahmud Derviş
Kaydet!
Arabım
Kartımın numarası ellibin
Çocuklarımın sayısı sekiz
Dokuzuncusu da yolda
yaz sonunda burda!
Kızıyor musun?
Kaydet!
Arabım
Taş ocağında çalışıyorum emekçi yoldaşlarımla
Çocuklarımın sayısı sekiz
Ekmeklerini
taştan çıkarıyorum
giysilerini ve defterlerini!
Sadaka dilenecek değilim kapında
Konağının girişi önünde
küçük düşürecek değilim kendimi!
Kızıyor musun?
Kaydet!
Arabım
Adım var yalnız, yoktur soyadım
Öfkeden köpürerek yaşayan
en sabırlı insanıyım bu diyarın
Zamanın doğuşundan
yılların başlamasından
selvilerden, zeytinlerden
otların yeşermesinden
daha eskiye uzanır köklerim!
Karasaban süren bir ailedendir babam
soylu efendilerden değil
Ve dedem bir çiftçiydi
ne nesebi vardı ne de şeceresi!
Kitap okumaktan evvel
güneşin yükselişiydi bana öğrettiği
Evim bir korucu kulübesi
dallardan ve kamışlardan
Rahatlatıyor mu seni bu durumum?
Adım var yalnız, yoktur soyadım
Kaydet!
Arabım
Saç rengi: Kömürkarası
Gözler: Kahverengi
Ayırıcı niteliklerim:
Başımda kefiye üstünde bir siyah çember
Ayalarım adeta sert bir kaya
tırmalar kim dokunsa
Adresim:
Sokakları adsız
unutulmuş bir köydenim, silahsız
Taş ocağındadır, tarladadır tüm erkekleri
Kızıyor musun?
Kaydet!
Arabım
Sen yağmaladın bağlarını atalarımın
Benim ve tüm çocuklarımın
sürdüğü toprağı sen yağmaladın
Bana ve torunlarıma
hiç bir şey bırakmadın
şu kayalıklardan başka!
Söylendiğine göre hükümetiniz
bunları da alacakmış, öyle mi?
Madem öyle!
Kaydet!
Kaydet ilk sayfanın ta en başına
Nefret etmem insanlardan
Hiç kimseye saldırmam!
Ama aç kalınca
toprağımı gaspedeni çiğ çiğ yerim!
Kolla kendini, kork benim açlığımdan
Kork benim öfkemden!
Kolla kendini!
Mahmud Derviş
https://www.antoloji.com/kimlik-karti-2-siiri/