1. YAZARLAR

  2. Birikim Özgür

  3. Sayın Eroğlu’nun tavrı ne olacak?
Birikim Özgür

Birikim Özgür

Sayın Eroğlu’nun tavrı ne olacak?

A+A-


CTP-DP hükümeti sistemdeki tıkanıklıkları aşıp her ihtiyaç hissedildiğinde hızla reform yapılabilecek bir siyasi zemini inşa etmek için kolları sıvamıştır.
2000’li yılların ikinci yarısında pek çok reform tartışmaya açılmış ancak sivil irade noksanlığının yanı sıra Anayasa, meclis içtüzüğü ve benzeri engellerle karşılaşılmıştı. 2009 sonrasında değişim ihtiyacı yok farz edilince değişimin tabana yayılması hızlanmış, sivil toplum düzeyinde talepler yükselmeye başlamıştı.
Yeni hükümetle birlikte ne mutlu ki Anayasa değişiklikleri tartışmaya açıldı. Siyasi Partiler Yasası ve Seçim ve Halkoylaması Yasası gibi gündemde yer tutan yasaların akıbeti de kısa sürede belli olacağa benziyor. Meclis içtüzüğü için de aynı şey geçerli. Bu 3-4 konuda hükümet programının gerekleri yerine getirilecek, siyasetteki sistem kaynaklı tıkanıklıklar büyük ölçüde aşılacak ve ülkede normalleşmeyi hedefleyen vizyoner hükümetlerin reform yapma imkânları artırılmış olacaktır.
Gelinen aşama Cumhurbaşkanı’ndan beklentileri de farklılaştırmıştır. Tüm bu konularda yaşanacak tartışmaları Sayın Eroğlu izlemekle yetinmemeli, sürece öncülük etmelidir. Kendisinden beklenen budur. Uzunca bir süredir sistem tıkanıklığına ilişkin tartışmaları sessizce izlemesi, Cumhurbaşkanlığı makamının hakkını veremediği izlenimini doğurmaktadır.
İç dinamiklerimizin öncülüğünde gerçekleştirilecek normalleşme hamlelerine Sayın Eroğlu’nun nasıl baktığı gerçekten de merak konusudur çünkü bugüne kadar bu gibi konularda tek bir cümle dahi kurmamıştır. Üç buçuk yıldır Kıbrıs sorununa ilişkin bildik pozisyonunu sürdürmekle yetinmiş ve Türkiye ile ilişkileri de eski milli dava paradigmasına hapsetme çabalarıyla iştigal etmiştir.
Bu gibi tespitler basit bir mantıkla “CTP içinde UBP ile koalisyonu arzulayanlar var” şeklinde değerlendirilmemelidir. Sayın Eroğlu’nun tavrı netleşmediği sürece sağcı partilerin içinde yer alacağı her hükümet oluşumuna ilişkin benzer kaygılar yaşanacaktır ancak bunlar partiler arasında ortak paydaları genişletip iyi niyetle çalışmanın önünde de bir engel değildir.
Normalleşme çevresel faktörlerle uyumlaşma demektir. Eğer iç düzenlemelerimize yoğunlaşıp normalleşeceksek bunu AB kriterlerine ulaşıp kendi insanımızın özgürlüklerini artırmak, demokrasimizi güçlendirmek ve sivilleşmeyi sağlamak için yapacağız. Aynı şekilde normalleşme, Türkiye ve diğer ülkelerle ekonomi odaklı çağcıl ilişkiler kurulması, doğru yöntemlerle ülke gelirlerinin artırılması ve benzeri hedefleri içermektedir. Vizyon budur.
Sayın Eroğlu bu vizyonu benimsemediğini çağrıştıran yaklaşımlar sergilemekte, ulusal dava nedeniyle Türkiye’nin bize finansman sağlama zorunluluğu olduğu noktasından hareketle tutum belirleyerek çarpık ilişkilerin devamını gözetirmiş gibi bir izlenim yaratmaktadır. Örneğin kendisini eleştirenlere daha geçtiğimiz gün Yeşilırmak’ta şöyle bir cevap vermiştir:
“Kıbrıs konusu milli bir davadır. Son zamanlarda buna sık sık vurgu yapma zorunluluğu hissetmekteyim çünkü akıl karıştırmaya çalışanlar vardır”.
Kastettiği, Türkiye ile ilişkilerin farklı bir zemine oturması gerektiğini, ekonomik işbirlikleri üzerinden meseleye yaklaşmak gerektiğini, devekuşu gibi başımızı kuma gömmek yerine doğru konulara odaklanıp başımızın çaresine bakmamız gerektiğini söyleyenlerdir. Kendisine yapılan eleştiriler de bu gibi konularda Cumhurbaşkanı’nın sergilemesi gereken yüreklendirici tavra ilişkin beklentilerden kaynaklanmaktadır.
Şu tespiti yapmanın zamanı gelmiştir:
Ulus devletler döneminde varoluşumuzun Kıbrıs’ta ortak egemenlik hakkına sahip çıkmamıza bağlı olduğunu gören ve bu yönde siyaset yürütenlerin evlerinde bombalar patlar, kapılarının önünde mitingler düzenlenerek “Özgür Güney’e” naraları atılırdı. Bugün de normalleşmeden söz ederek Sayın Eroğlu’nun bu konudaki sessizliğinden hoşnutsuzluk getirenlere bir farkla ama özünde benzer söylemlerle saldırılmaktadır. Bu çok yanlıştır.
CTP geçmişte böylesi çirkinliklere geçit vermediği gibi bugün de kuru gürültüye pabuç bırakmayacak, varoluşumuz için şart olan ulus-ötesi döneme adaptasyonu ve Kıbrıs’ta çözümü sağlamak üzere siyasi faaliyetlerini sürdürecektir. Bu faaliyetlere Cumhurbaşkanlığı makamından beklentileri tartışmak da dâhildir...

Bu yazı toplam 1985 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar