1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Sebze Çorbasında Tuzum Olsun
Aslı Murat

Aslı Murat

Sebze Çorbasında Tuzum Olsun

A+A-

Seçimlerin gerçekleşmesinden bir ay sonra, nihayet kabine oluşturulabildi. Sanki evde hiçbir şey kalmamış da ordan burdan ele geçirilen çarık çürük malzeme ile çorba yapılabilmiş gibi. Faiz Sucuoğlu, pembe dizi kıvamında sürdürdüğü pazarlıkların ardından, kendince yaptığı manipülasyonlar sonucunda küçük partilere 1’er bakanlık vererek uzlaşıyı sağlayabildi. Tabi ki işi çok kolay olmadı. Çünkü koltuk sevdası, kendi vekilleri kadar YDP ve DP’lileri de sarmıştı. “Ne koparsak kârdır” anlayışına karşı Sucuoğlu, Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne yönelirmiş gibi yaparak, bir nevi göz dağı vermeye çalıştı.

Memleketteki sorunların çözülmesi adına, ilkeleri ve siyasi programı çerçevesinde hareket eden CTP yönetimi, süreci çok iyi okuyabildi. Ne UBP’nin ne de bugün kabinede yer alan partilerin ülkeyi düze çıkarma gibi bir gaileleri olmadığı çok açıktı. Sürecin bu kadar dallanıp budaklanması, bırakın bakanlıkları – onların altına yerleştirilecek kurumlarda bile çıkara dayalı al – ver taktiğinin güdülmesinden kaynaklandı.

UBP yönetimi, “tek sorun Kıbrıs meselesindeki farklılık” diyerek konuyu anlamsızlaştırmaya çalışsa da, hepimiz biliyoruz ki CTP ve UBP arasındaki tek ayrılık noktası çözümsüzlük değildir. Ama o da başlı başına bir etmendir. Çünkü bu adada Kıbrıslı Türklerin gerçek anlamda söz sahibi olmasını sağlayacak, uluslararası hukuka uygun tek çözüm federasyondur. “İki devletlilik” diye dillere dolanan uygulanamaz, teslimiyetçi köhne öneri, bizi Kıbrıs’ın kuzeyine hapsetmekte ve her geçen gün gençlerin göç etmesinin yolunu döşemektedir.

***

Kabinedeki kadın temsiliyetsizliği, eşitliği içine sindirememiş tektipçi karanlığın yansımasıdır...

Sucuoğlu başbakanlığında hazırlanan bakanlar kurulu listesi incelendiğinde, ilk göze çarpan nokta, kabinedeki kadın temsiliyetsizliğidir. Hükümeti oluşturan partilerdeki 3 tane kadın vekilden hiçbiri bakan olarak atanmadı. Bugüne kadar ilk defa 11 kadının Meclis’e girebildiği, siyasetteki kadın temsiliyetine dair umudun yeşerdiği bir dönemde, bunu kabineye yansıtmamak ve adeta bir “erkekler klubü – erkekler toplaşması” yaratmak kabul edilebilir değil.

Tabi ki bu listenin hangi cenderelerden geçtiğini bilemeyiz. Belli odaklardan onay alabilmek için kaç takla atıldı acaba? Seçim öncesi veya sonrası, kaç kere telefonlar çalıştı, kaç kere azarlandı malum siyasiler? Bir fotoğraf karesine sığabilmek için, hangi sözler verildi? Kim bilir...

Evet temel olan hükümet icraatlarıNI şekillendirecek politikalardır ama temsilde adaletin sağlanması da ortaya koyacağınız adımların habercisidir. Ben şunu anlıyorum: UBP – DP – YDP hükümeti bu toplum içindeki adaletsizlikle - pek çok konuda var olan eşitsizlikle mücadele etmeyecek, farklılıklara rağmen herkesin ihtiyaçlarını gözetecek bir plan ortaya koymayacak.

***

Hakkında şaibe iddiaları olan isimlerin yeniden bakan yapılmasının ardındaki motivasyon ve güç nedir?

Hepimiz biliyoruz ki, yakın geçmişte UBP’nin büyük ortak olduğu hükümetlerde, hâlâ gereği gibi aydınlatılmamış en az üç konu yaşandı. Niye üç diyorum, çünkü hepsi aynı kişi üzerinden ortaya çıktı ve o isim memleketteki en önemli bakanlıklardan birine görevlendirildi.

Olaylardan biri çoğumuzun “jet krizi” diye hatırladığı konu, bir diğeri ise sahte ada pass soruşturmaları. Biraz geçmişe gidip, o dönemlerde neler konuşulduğuna baktım. Pandemi kurallarının ada insanına çok sıkı uygulandığı, adeta kuş uçurtulmayan bir dönemde, Anex Tour ve Azur Airlines sahibi Neşet Koçkar ve yanındaki heyet, ellerini kollarını sallayarak adaya giriş yaptılar. Turizm ve Çevre Bakanı Ünal Üstel’in izni ile, o dönemdeki ihaleye yönelik “alan incelemesi” yapılacağı gerekçesi ile geldikleri iddia edildi. O kadar papara koptu ki kısa sürede geri döndüler.

Üstel düzenlediği basın toplantısında, “Bu insanlar yatırım için geldiler” dese de, kabinede yer alan bir diğer bakan Özersay’ın, “Kumar oynamaya geldiklerine dair şüphe var, bu konu araştırılmalıdır” demesi ile ortalık iyice karıştı. Çıkan krizin ardından Üstel “veremeyecek hesabım yoktur” diye kendini savunsa da görevden alındı. Cezai soruşturma başlatıldı ve yürütülen tahkikat neticesinde bir gümrük görevlisine dava okundu! Ne kadar manidar ve basit değil mi?

Polis teşkilatının buna dair rapor hazırladığını, Meclis kürsüsünden öğrendik. Serdar Denktaş rapora ilişkin, çoğu aydınlatılamamış hususu toplumla paylaştı. Peki sonra ne oldu? Konu kapatıldı. Üstel ardından Sağlık bakanı olarak atandı. O dönemde de sahte ada pass konusu ve yine karantinasız adaya giriş yapıp “bakanlıkta tanıdığım var” diye rahatlıkla sosyal medyada fotoğraf paylaşılan meseleler yaşandı.

Gelelim bugüne. Tüm şaibe iddilarına rağmen, hakkında hiçbir hukuki süreç yürütülmeyen (ne aklandı ne mahkum edildi) Üstel, bakan olarak göreve başladı. Hükümet programı okununca daha net bir şekilde tartışabileceğiz. Ama öncesinde bir kaç kelam edeceğim malzeme mevcut. Başbakan Sucuoğlu dün yaptığı açıklamada: “Özellikle ucuz uçak bileti anlamında çalışmalar var. Ortak ya da özel sektörün himayelerinde olacak olan yeni bir hava yolu şirketi şu anda gündemde. Türkiye’den büyük bir yatırımcı bu konuyla ilgili bizi ziyaret etti” diyerek isim zikretmeden kendince müjde verdi!

İnsanın ister istemez hatrına, “jet krizi” ile gündemimize düşen Azur Airlines geliyor. Kimi kesimler, Koçkar’ın AKP ile de sıkı bağları olduğunu da iddia ediyor.  

***

Kim kimi besliyor veya besleyecek? Bilinmez. İlerleyen günlerde tablo daha da netleşecek. Belki ilk etapta anlayamayacağız. Ama önümüzdeki süreçte atılacak her bir adımın Meclis’te muhalefet, dışarda ise toplum tarafından sürekli elekten geçirilmesi gerekecek. Aksi takdirde soruşturması başlatılıp yarım kalan, raporları nihayete erdirilemeyen meseleler ile karşı karşıya kalmaya devam edeceğiz. 

Son olarak,  vatandaşlık yasası için daha fazla zaman kaybedilmemesi gerekiyor. Çünkü malum koltuk, adeta pimi çekilmiş bomba edasında. Aman deyim...

Bu yazı toplam 1611 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar