1. YAZARLAR

  2. Ongun Talat

  3. Seçim muhabbetine giriş
Ongun Talat

Ongun Talat

Seçim muhabbetine giriş

A+A-

 

Azınlık hükümetinin istifasının ardından aylardır yılan hikâyesine dönen erken seçim yolculuğunun son düzlüğüne girdik. Artık kapıya dayanan seçimle ilgili daha somut şeyler konuşabiliriz.

“UBP bu istifayla neyi hedefledi?” sorusundan başlayalım...

Aslında bu sorudaki özne yanıltıcı olabilir. Çünkü ortada UBP’yi oluşturan ve şu anda kurultay nedeniyle geçici olarak ihtilaf halinde olan daimi ittifak güçlerinin ortak bir kararı yok. Daha doğrusu ortada bir karar da yok. Ortada Ersan Saner’in çaresizliği var.

Ersan Saner kurultaya başbakan olarak gidecek ama askıda bir başbakan olarak... Bu durum Saner’in olsa olsa “B planı” olabilirdi. “A planı” ise kesinlikle tam manasıyla görevde olan bir hükümetin başında kurultaya gitmek olmalıydı, bu olmadı... 

UBP aklı açısından ise kurultay sonrası hemen bir erken seçime gitmek kulağa oldukça mantıklı geliyor. Önce kongreler ardından kurultay heyecanı ile aktifleşen örgütler UBP’nin başkanın kim olacağından bağımsız olarak en büyük avantajı olacak.

Hemen herkesin ön kabulünü kazandığı gibi hükümeti kurma görevinin tevdii UBP kurultayından sonraya kalacak. 

Peki yeni seçilecek başkan ne yapacak? Bir erken seçim hükümeti kurabilecek mi? 

Bunun da ötesinde acaba seçimleri 2023’e kadar erteleyecek bir hükümet modelini sırf taktiksel bile olsa teklif etmek için CTP ve HP’nin kapısını çalar mı?

Beri yandan erken seçim tarihi ne olacak? Ve bir de bu tarih ne zaman belirlenebilecek? Yoksa tarih Anayasal takvimin zorlaması doğrultusunda mı belirlenecek?

Tüm bu bilinmeyenler için ortaya farklı tahminler atabiliriz.  Fakat ben bu aşamada bunun çok da anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Çok değil bir hafta sonra tablo daha da netleşmeye başlayacak.

Bu gerekçeyle bu soruları atlayarak, daha uzun vadeye yayılacak başka bir sorunun yanıtını aramaya başlayalım.  Öyle ya da böyle “üç vakte kadar” gerçekleşecek seçimlerde ne olur? Seçmenin oy davranışları nasıl şekillenir?

Yanlış anlaşılmasın, seçim sonrası nasıl bir Meclis aritmetiği oluşacak gibi yarı kahince tahminlerde bulunma gayesinde değilim. Bu konudaki tahminlerimi ikili sohbetlere saklayarak, içinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisindeki gözlemlerimi aktarmaya çalışayım.

An itibarıyla seçmen davranışları bakımından iki başat eğilimin söz konusu olduğunu düşünüyorum. 

Bunlardan birincisi “gücün yanında olma” eğilimi.. Bir diğeri ise daha çok demokrat ve sol seçmende ağırlığını bulan “boykot” eğilimi..

Bir yanda üleşim düzeninin bekçisi olarak UBP’yi görmeye devam eden, dağıtımdan pay koparma hevesindeki seçmen profili... Diğer yanda siyasi, ekonomik ve kültürel bağlamlarda kendisini giderek daha çaresiz hisseden başka bir profil...

Bir yanda çökmüş olan bir protokol düzenine rağmen Türkiye’den en iyi parayı UBP’nin koparacağına inanmaya devam eden kitle... Diğer yanda sorunlarının çözümü için hiç bir partiye güvenemeyen, siyasetten ümidini kesmiş başka bir kitle...

Şu anda avantajlı konumda UBP’ymiş gibi görünebilir. Kuşkusuz her iki eğilim de UBP’nin işine geliyor... 

Oysa henüz bu eğilimlerin süreç içerisinde nereye doğru evrileceğini bilmiyoruz. Bu nedenle şimdilik yazının başındaki “giriş” nitelemesine uyalım...

Bu konuda resim ortaya çıkıkça yeni değerlendirmeler yapmak üzere, seçim muhabbetinin devamını ertelemiş olalım.

Nasıl olsa bu pilav daha çok su kaldırır...

 
 

Bu yazı toplam 1935 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar