1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Seçim sisteminde bağımsız adaylar
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Seçim sisteminde bağımsız adaylar

A+A-

Oy kullanma biçimimizin, yani mühür ya da karma eğiliminin siyaset arenamızın temizlenmesi ve sistemin daha verimli hale gelebilmesinin ana belirleyeni olabileceğine inanmadığımı anlatmaya çalışmıştım geçtiğimiz hafta köşemde. Oyumuzu nitelikli kişilere dağıtırken, siyasi programları göz ardı edemeyeceğimizi, aksi halde ideolojik anlamda tutarsız bir tabloyu tercih etme riskimizin bulunduğunu ifade etmiştim. Ve bu sebeple ‘azami müştereklerde buluştuğumuz bir siyasi partiye oy verip, o partinin nitelikli adayları arasından tercih yapmalıyız’ demiştim.
Bunun üzerine bir dostum bana şöyle bir soru yöneltti:
“CHP’ye mühür mü, bağımsız Sırrı Süreyya’ya oy mu?”
¬¬¬¬***
Bu sorunun yanıtı benim açımdan çok net; tıpkı soruyu soran dostumunki gibi benim de tercihim bağımsız Sırrı Süreyya.
Ama nasıl bir seçim sisteminde?
Cevabımla beraber, bu soruyu da gündeme getirmek durumundayım çünkü Kuzey Kıbrıs’ta yürürlükte olan seçim sistemi içerisinde ne bu sorunun ne de benim verdiğim cevabın bir hükmü var. Kuzey Kıbrıs’taki seçim sistemi bir siyasi parti ile tek bir bağımsız aday arasında tercih yapmamıza izin vermiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi ve Sırrı Süreyya Önder’in siyaset yaptığı coğrafyada ise sistem, seçmenin CHP ve Önder arasında seçim yapmasına olanak tanıyor.
Bizden farklı olarak, karmanın ve tercihin olmadığı, sadece mühür vurulan bu sistemde bağımsız adaylar da bir anlamda partiler gibi muamele görüyor ve isteyen, tek bir bağımsız adaya mühür vurarak oyunu kullanabiliyor.
Böylelikle ülke barajını aşması zor olan siyasi partiler/hareketler, bağımsız adaylara mühür uygulamasından faydalanarak meclise girebilme şansını elde ediyorlar.  
Türkiye’de meclise hangi partilerin kaçar milletvekili sokacağı, D’hont denen nispi temsil sistemi ile belirleniyor. Karma ve tercihlerin etkileri dışında bizde de aynı sistem kullanılıyor. Fakat bizdekinden farklı olarak, Türkiye’de ülke barajı %10.
Avrupa’da ise %7 oranında bir baraja sahip Rusya dışında en yüksek baraj oranı %5 ve bu seviyedeki ülke sayısı da oldukça az.
D’hont sistemi, aynı anda pek çok siyasi partinin meclise girmesine olanak verdiğinden, en demokratik sistemler arasında gösteriliyor. Ancak Türkiye’de uygulanmakta olan ülke barajının oranı o denli yüksek ki, D’hont’un demokratlığı sonucun da demokrat olmasına pek yetmiyor. % 10 ülke barajı nedeniyle Türkiye’de küçük siyasi partilerin mecliste temsil edilebilmeleri neredeyse imkansız. Son milletvekilliği genel seçiminde de zaten meclise sadece üç parti; Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi girebildi. Şu anda mecliste Barış ve Demokrasi Partisi de var ancak BDP ülke genelinde barajı aşamayacağı için seçime yukarıda ifade edilen şekilde, yani bağımsız adaylarla girebildi. Seçimi kazanan bu adaylar daha sonra BDP’ye katıldı ve söz konusu parti bu şekilde meclisteki yerini alabildi. ( Bu parti Kürt nüfusun yoğun olduğu birçok ilde % 70, % 80, % 90 oranında oy alabiliyor ancak ülke barajı nedeniyle meclis dışında kalıyordu)
Bizim seçim sistemimizde bağımsız adaylara oy verebilmenin tek şartı karma oy kullanmak ve en az oy verdiğimiz bölgenin milletvekili sayısı kadar karma tercih yapmak. Benim soru işaretim de tam bu noktada: birden fazla ideolojiye aynı anda oy vermek, sisteme ve siyasete ne derecede faydalı? 
***
Siyaset dünyamızdaki sorunların önemli sebeplerinden birinin de seçim sistemi olduğu, hemen herkesin kabulü.
Birçok kişi/kesim yeni yöntemler üzerine fikir beyanında ve önerilerde bulunuyor. Bir kesim seçimin beş farklı bölgede farklı listelerle yapılmasının bölgeciliği de beraberinde getirerek toplumsal siyaset üretimini zorlaştırdığını savunarak, tek bölgeli ve tek listeli seçim önerisini ortaya koyuyor. Diğer bir kesim ise merkezileşmeyi daha da güçlendireceği ve bunun da halihazırda antidemokratik unsurlar barından aday belirleme süreçlerini daha da olumsuz etkileyeceğini öne sürüyor ve tam aksine, İngiltere benzeri, yerelliğin çok daha fazla öne çıktığı, merkezin gücünün azaldığı, dar bölge ve çoğunluk esasına dayalı sistemin benzeri bir sistem öneriyor.
Kısaca özetlemek gerekirse, 650 seçim bölgesine ayrılan İngiltere’de her parti her bölgede tek aday gösteriyor ve tek bir kişi seçimi kazanıyor. Fakat bu sistem de ciddi anlamda eleştirilen bir sistem çünkü seçilen adaylar dışındaki adayların aldığı oyların tümü çöpe gidiyor. Yani bir partinin en çok oyu alması, parlamentoda en fazla milletvekiline sahip olacağı anlamına gelmiyor. Ve sistem küçük partileri meclis dışında bırakıyor. Ancak İngiliz halkı bu sitemin değişip değişmemesi konusunda Mayıs 2011’de yapılan referandumda % 69 oranıyla ‘Hayır’ dedi ve dar bölgeden yana oy kullandı.
***
Öyle görülüyor ki ülkemizde uygulanmakta olan seçim sistemi 28 Temmuz’dan sonra da tartışma konusu olacak. Yeni oluşacak meclis sistem üzerinde değişikliğe gitmek için uzlaşıya varırsa, hangisinin en demokratik, en işlevsel ve toplum çıkarına olduğu üzerine de elbet kafa yorulacak.
Ve her nasıl bir sonuç üzerinde uzlaşılırsa uzlaşılsın, bağımsız adayların da bu sistem içerisinde rekabet edebilir konuma yükseltilmesi büyük önem arz ediyor.
İşte o zaman bağımsız adayların kalitesi artacağı gibi, hiçbir siyasi partiyi oy vermeye değer bulmayan ve mevcut yapıda tek alternatif olarak karmayı görenler de önemli bir seçeneğe sahip olacak.
Ama en önemlisi, güçlü ve toplumun geneli tarafından kabul gören bağımsız adaylar, siyasi partilerin korkulu rüyası haline gelecek ki bu hem listelerine koyacakları adayların kalitesine hem de seçmene verdikleri sözleri yerine getirmenin önemini anlamalarına yarayacak.

Bu yazı toplam 2415 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar