Seçime neredeyse 15 gün kaldı. 15 gün sonra sandığa giderek yeni dönemde ülkeyi yönetecek parti ya da partileri seçeceğiz.

Her seçim kritiktir. Ama bu seçim gerçekten çok ama çok önemlidir. 2022’ye girdiğimiz bu günlerde ülke batmıştır. Evet yanlış duymadınız bu ülke, bir şirket gibi batmıştır.

Buradaki fark şirketler battığı zaman iflaslarını ilan eder ve şirkete kayyum atanır. Amaç şirketin alacaklılarının mağdur olmamasıdır.

Devletler de tıpkı şirketler gibi batar. Ama devletler iflasını ilan ederek, devlet yönetimine kayyum atanmasını talep etmezler.

KKTC devleti de batmış durumdadır. Hem de bütün kurumlarıyla beraber batmıştır. Devleti batıran son 3 yıldır ülkeyi yöneten zihniyettir. Ersin Tatar, Ersan Saner ve Faiz Sucuoğlu hükümetleri devleti batırdılar.

Buna rağmen halktan yeni dönem için tek başına iktidar istiyorlar. Anlaşılan UBP zihniyeti bu devlete inanmadığı için battığına da inanmıyorlar. Nasılsa açığı Türkiye kapatacak diye düşünüyorlar.

Hep söylerim “bu yapı sürdürülemez”. Bu yapının değişmesi gerekir. Devlet kurumları kökten yenilenmelidir. Kamu reformu başta olmak üzere tam gün eğitim, tam gün sağlık sistemi yaşama geçirilmelidir.

Ulaşım, haberleşme ve enerji politikaları gözden geçirilmeli, bu alanlarda dünyanın çok gerisinde kalan teknoloji yenilenmelidir.

Bunun için sistem değişikliği şarttır. Bu sistem Kıbrıs Türkünü 50 yılda yolun sonuna getirdi. Yolun sonundan dönebilmemiz bizi yok etmekte olan yürürlükteki sistemin yerine bizi yok olmaktan kurtaracak yeni bir sistem yaratmakla mümkündür.

Kıbrıs Türkü çok zor koşullarda bu adada varoluş mücadelesi verdi. 1974’den sonra önce federe devlet, 1983’te de bağımsız devlet ilan etti. Ama bu devleti dünyanın saygın devletleri arasına koymayı beceremedi. Aksine Türkiye’nin alt yönetimi olmaktan kurtulamadı.

Bunda elbette Türkiye’deki iktidarların da günahı var. Ama asıl suçlu bu ülkeyi yönetenler ve onları seçen bizleriz.

Biz devlet kurduğumuzu zannettik. Ama kurduğumuz devlete sahip çıkmadık. Devlet yasalarla yönetilir. Yasaları Yasama Organı yani Meclis yapar.

 Yasaları uygulayacak olan da devletin kurumlarıdır. Bu kurumlar yasaları uygulamakta yetersiz kalırsa, ya da çok sık gördüğümüz gibi “seçimde bana oy verirsen istediğini yapabilirsin” zihniyeti yasaların yetersizliğini değil, uygulamanın yetersizliğini gösterir.

Partizan istihdamlar, nüfus yapısını değiştirmek için dağıtılan vatandaşlıklar, ayağını yorganına göre uzatmak yerine bol keseden dağıtılan paralar hep Kıbrıs Türkünün yok oluşunu hazırladı.

Bu gidişe şimdi dur deme zamanıdır. Önümüzdeki seçim bunun için bir fırsattır. Bu ülkede gerçekten değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek siyasi partileri iktidara taşımalıyız.

Aksi durmda son dönemde hızlanan yok oluş süreci kısa zamanda tamalanacak ve bu ülke bizim olmaktan çıkacak. Bunu hatırlatmak istedim.

Çünkü gerçekten bir dönüm noktasındayız ve bir karar vermeliyiz. Ya hiçbir şey olmamış gibi yaşamımızı bugün olduğu şekliyle sürdürmeye devam edeceğiz, ya da bu gidişe dur diyerek değişim ve dönüşümü gerçekleştireceğiz.

Birincisi bizi hızla yokoluşa götürecek. İkncisi ise yeniden doğuşu gerçekleştirmemizi sağlayacak.

Seçim sizin.