SEÇİM TAMAM, HÜKÜMET İŞ BAŞINDA!
Siyasi partiler ne düşünür, parti profesyonelleri konuya nasıl yaklaşır bilemem.
Ancak belki ilk seçim değil ama muhtemelen bundan sonraki ikinci seçimde artık çok daha açık şekilde ortaya çıkacak enteresan bir durum var, karşımızda.
Siyasi partiler ne düşünür, parti profesyonelleri konuya nasıl yaklaşır bilemem.
Ancak belki ilk seçim değil ama muhtemelen bundan sonraki ikinci seçimde artık çok daha açık şekilde ortaya çıkacak enteresan bir durum var, karşımızda.
Bu zaman da çok uzun değil.
Hele hiçbir hükümetin normal ömrünü tamamlayamadığı düşünülürse…
Ancak en sık seçim yapılan istikrarsız ülkelerden biri olarak, bundan sonra seçime bile ihtiyaç duyulmayacak bir başka istikrarsızlık alanına sürüklendiğimizi de düşünebiliriz.
Sadece istikrarsızlık değil, aynı zamanda iktidarsızlık.
Bugüne kadar KKTC uluslararası tanınmışlığı olmamış, ekonomik bağımlılık ve siyasi üretkensizlik karşısında hep tahakküm altındaydı. Bugüne kadar gelmiş geçmiş siyasette bulunan, bir köşesinden siyasete bulaşan herkes ortak olarak bunu tespit ediyor.
Bu tespitlerin önemli bir bölümünde keşkeler var.
Ama bugüne birilikte bakalım;
TC Yardım Heyetinin adadaki varlığı hep eleştirildi. DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, bu heyetin varlığının tartışılması ve ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.
Sağ siyaseti temsil eden bir siyasi partinin bu açıklaması gelinen aşamada son derece önemli ve anlamlıdır.
Ama biz daha TC Yardım Heyetinin varlığını bile yeterince yüksek sesle tartışma aşamasına gelmeden, iktidar sorunu, yardım heyetinin de ötesine geçip, önce Müsteşarlık, sonra da Bakanlık mertebesine ulaştı.
Öyle bir Bakanlık ki, aslında tek başına bir kabineye eşdeğerde.
Kıbrıs İşlerinden de sorumlu Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın son Kıbrıs ziyareti de buna son derece çarpıcı bir örnek.
Büyük bir ihtimamla karşılanan Atalay, sivil toplum örgütlerinden siyasi partilere kadar oldukça geniş yelpazede ilgililerle görüştü.
Sorunlarını dinledi.
Hele Ticaret Odası’nın Atalay’dan talepleri…
Bu talepler yerine gelse, zaten sorunların önemli bir bölümü ortadan kalkacak.
Kredilerden, fonlara kadar, KDV’den askeri kantinlerin çalışma alanlarına kadar türlü konu diler getirilmiş. Liste uzun…
Peki ya hükümet?
Aslında dile getirilen bu taleplerin hiçbir yeni değil. Örneğin askeri kantinler sorunu, on yıllardır aynı minvalde tartışılıyor.
TC Bankalarının daha fazla kredi kullandırması, çifte KDV uygulamasının ve stopaj vergisinin kaldırılması gibi konular da yıllardır dile getiriliyor.
Ama çözülemiyor... Çözülmüyor...
Şimdi yılların kronik sorunları, bu kez Beşir Atalay’ın karşısında.
Yani yıllardır farklı hükümetlerden talep edilenler, şimdi aslında bir yerde doğrudan muhatabından talep ediliyor.
Hani, bir süredir muhalefet “bu hükümet miadını doldurdu, erken seçim zamanı” diyor ya, sanki bir yerlerde o erken seçim yapılmış gibi!
Erken seçim yapılmış, oyunu kullanan kullanmış ve yeni hükümet tayin edilip göreve başlamış!
İşte biz böyle bir ortamda seçime giriyoruz.
Sizi bilmem ama benim hiç de demokrasi adı altında oy kullanasım gelmiyor bir süredir. Belki o demokrasi disiplini kapsamında kullanmaya devam edeceğiz.
Ama siyasi partiler seçime girme disiplininin ötesinde bu ortamda acaba nasıl bir siyaset izleyecekler?
Ne söyleyecekler?
Bir de merak ediyorum, özellikle son yıllarda yaratıcılığı gelişen seçim sloganları bu yeni dönemde ne olacak acaba?
Daha da önemlisi, Yardım Heyetiyle çalışan, Türkiye’nin Bakanıyla yönetilen bir yerde, kendi başına bağımsız bir iradeyle seçime girmek, iktidarla çıkmak için nasıl bir siyaset geliştirecek siyasi partiler?
Şimdilik yaz siestası, kimseden ses çıkmıyor.
Uzun derin ve huzurlu bir uykudayız, ama ya bu mahmurluk geçince?