Seçim “yerel” değil!
Sandığa gideceğiz, oy vereceğiz ve yerel yöneticilerimizi seçeceğiz.
Bu seçimi sadece “yerel” kabul edersek yaşadığımız onca kirliliğe, yokluğa, kötülüğe ve demokrasi yoksunluğuna haksızlık ederiz.
Her seçim bir “hesaplaşma” değil midir?
Ortada hesaplaşmamız gereken bir siyasi zihniyet var.
Bir adaya oy verirken, onun temsil ettiği siyasete, birlikte aynı yolu yürüdüklerine ve anlayışına da onay veriyorsunuz.
***
Adaylar kişisel özellikleri yanı sıra siyasi bir anlayışı da temsil ediyorlar.
Bunu görmezden gelemeyiz!
Eğer görmezden gelirsek, Maria’nın yasaklanan adaylığını onaylamış oluruz.
Şehit ailelerinin kilitlenen dudaklarını da görmezden geliriz o zaman…
Kurultay dağıtan, bakan atayan, biat ve talimatla hayatlarımızı örseleyen aklı da onaylarız…
Partizan istihdam ve yandaşlıkla çökertilen belediyelere tek tek bakınız.
Tümü siyasi bir zihniyeti temsil ediyor aynı zamanda…
***
Sandıklar “yerel seçim” için kurulmuş olabilir…
Ama aynı zamanda “yurttaşlık” politikasına da oy vereceğiz.
Kirli paranın, kirli siyasetin, kirli ilişkilerin “yüzünü” yıkamanızı istiyorlar.
O nedenle bu seçim “yerel” değildir sadece!
***
Yol, su, kaldırım, festival, park, bahçe önemlidir elbette.
Hem de çok önemlidir.
Sadece bu değil…
Bir de “zihniyet” var hesaplaşılması gereken…
İnsan olmanın onuru önemlidir, en önce…
"Yumurta dıştan bir güçle kırılırsa yaşam son bulur, içten bir güçle kırılırsa yaşam başlar. Zira gerçek dönüşümler hep içten gelir" sözünü unutmayalım.
İşte o nedenle “içten” bir güçle, iradeyle, sesle, haysiyetle direnmenin de seçimidir bu!
“Yerel” değildir sadece!
İki yüzlü dış siyaset!
“İki devletli politika” denen politikasızlığı göstermek için hep şu soruyu yöneltirim.
Hangi iki devlet?
Yanıtsız kalırlar…
Bir yanda “KKTC” derler…
Yarım ağız, tanınmamış…
O’nu dahi söyleyemezler çoğu zaman…
İkincisine gelince yeni bir devlet daha kurarlar, “Rum Yönetimi…”
Kıbrıs Cumhuriyeti diyemezler bu kez!
Hem kuzeyde devlet kurarlar, hem güneyde, iki devletçiler!
***
Kıbrıslı Türklerin siyasi varlığına dair elde ettiği tüm kazanımlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki kurucu ortaklığından kaynaklanır aslında…
Türkiye’nin adadaki varlığı dahil!
Neyse…
“KKTC Dışişleri Bakanlığı” Kıbrıs’taki diplomatik misyonlara mesaj gönderdi.
“Yerel Seçimleri izlemek için gözlemci gönderebilirsiniz.”
Hangi misyonlar bunlar?
Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki misyonlar!
Aslında tanımıyorlar ama tanıyorlar.
Bir de “mahcubiyet” var!
Seçimler seçim değil, demokrasi katledilmiş, parti kurultayları dahi dağıtılmış, Dışişleri Bakanı’nın kendisi Ankara’dan emirle ve zorla atanmış…
Şimdi güya “demokrasi” gösterisi yapacaklar dünyaya!
Geliniz, görünüz, “muhtar seçiyoruz” biz (!)
Ah bir de Maria’ya sorsalar ya…
Alış-verişte soyuluyoruz!
“Bu diş macununda korkunç soygun var” diyor okurum…
“Güneyde 3 Euro, kuzeyde 8 Euro…”
Elbette kur farkı nedeniyle adanın kuzeyi çok daha cazip…
Euro kazananlar için!
Enflasyonla mücadele en önemli gündem olmalıdır.
Hayat pahalılığı canımızı yakıyor ve bunun sonu sadece yoksullaşma değil rüşvettir, yasa dışı işlerdir, kayıt dışılıktır, çürümedir.
“Maliye” üzerinden kurgulanan siyaset kasayı doldurmak için fonlara, harçlara, vergilere yükleniyor.
Yüklendikçe de hayat pahalığı büyüyor.
Türk Lirası’nın altında ezildiğimiz yetmezmiş gibi…
Aman dikkat!
Yerel seçimlere yönelik propaganda değil niyetim...
Genel bir farkındalık için özellikle paylaşmak istedim.
Lefkoşa, Marmara Sokak’ta önceki gün yüzleştiğim bir manzara…
(Tam da sokak levhasının altında…)
Kaldırım üzerinde körler için yapılmış bir düzenleme…
Bir kör eğer buradan yürürse, önündeki çukura düşecek!
Kimi çağdaş düzenlemeleri “göstermelik” yaparsak eğer…
Korumazsak…
Denetlemezsek…
Takibini yapmazsak…
Sonucu böylesi dramatiktir o zaman…