Seçimden sonrası için doğrusunu seçmek şart oldu…
Dolayısıyla, Kıbrıslı Türkler doğru lider ile BMGS’yi çözüm sürecinde aktif tutabilir, BM Ölçütlerinde çözüm için sonuç odaklı ve süresi belli bir görüşme süreci başlatılabilir… Seçimden sonrası için doğrusunu seçmek şart oldu…
BM Genel Sekreteri (BMGS) geçen yıl Kıbrıslı liderlerle yaptığı yemekli Berlin Buluşmasından sonra üstlendiğini açıkladığı misyonunu bu hafta içinde yeniden hatırlattı ve “Diplomatik girişimlere başlamadan önce Kıbrıs’ın kuzeyindeki seçimleri beklememiz gerektiği konusunda fikir birliği vardı. Seçimler olur olmaz garantörler ve iki tarafın yer aldığı beş kilit aktörle siyasi süreci yeniden başlatmayı planlıyorum.” dedi.
Bu sözlerin şifresini çözmek pek de zor değil… BMGS diyor ki, yeni başlatacağı süreçte beş kilit aktör var, onlarla Kıbrıs sorunu çözüm sürecini başlatmayı planlıyor, bu konuda onlarla mutabık kalmış ama başlatmak için de Kıbrıs’ın kuzeyindeki seçimleri beklemenin gerektiği konusunda da bu beşli ve kendisi fikir birliğine varmış… Dolayısıyla diyor BMGS, seçimler olur olmaz, yani hiç zaman kaybetmeden bu beşliye yönelik diplomatik girişimlerini yapacak ve çözüm sürecini yeniden başlatacak… Berlin Buluşması sonrası yaptığı açıklamasında BMGS çözüm sürecinin bu defa farklı olacağı, öngörülebilir bir süreçte biteceğini ve çözüm odaklı olacağını da vurgulamıştı… Bir de neyi vurgulamıştı?! Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği ile ilgili olarak geçmişte alınan BM kararlarını… Ayrıca, Crans-Montana sonundaki altı maddelik belgesinin tarihini de Anatasiadis’e öğrertmişti; malum ya, Anastasiadis tarihi şaşırmıştı?!
BMGS’nin süreci yeniden başlatacağına dair bu açıklaması iki tarafta panik yarattı, Türkiye’de ve Güney Kıbrıs’ta… İkisinin de ortak yönü ve hatta ortak vizyonu var: “Hidrokarbonlarda istediğimizi karşı taraftan almadan Kıbrıs sorununa BM ölçütlerinde çözüm görüşmeleri başlamasın, Kıbrıs sorunu da çözülmesin”… Anastasiadis, “Tehdit altında görüşme olmaz” diye çıkış yaptı, ön şart koydu; tehdit dediği de Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetiminde açılması ve Türkiye’nin Doğu Akdenizdeki hidrokarbon arayışları, sondajları… Bilmiyor mu ki, Kıbrıs sorunu çözümsüz kaldığı sürece bu iki “Tehdit” dediği olaylar devam edecek?! Ama amacı, çözümsüzlük sürecinde hidrokarbonlarla ilgili kendi çıkarlarını azamide elde edebilmenin pazarlık kozlarını elinde tutmak… Sanki de şimdiye kadar tuttuğu ve kullandığı kozlar özünde Kıbrıslı Rumların, genelinde de Kıbrıs halklarının hayrına bir sonuç üretti… Dolayısıyla, BMGS’nin sözünü ettiği beş taraftan biri olarak Kıbrıs Rum liderliği süreç için stoba bastı…
Türkiye’nin konu ile ilgili yaklaşımı da, Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü tarafından açıklandı… Diyor ki, Kıbrıslı iki taraf arasında çözüm için ortak bir zemin ve vizyon yoktur ama yeni süreç başlatılacaksa Crans-Montana’da koptuğu yerden başlayamaz, Kıbrıs Rum tarafı Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde ve içerikte kabul edecek, elli yıl tüm ayrıntıları müzakere edilmiş ve konuşulacak birşeyi kalmamış olan federal çözüm temelinde konuşmayı Türkiye artık istemiyor, yeni sürece başlamak için önce diğer seçeneklerin ele alınması ve egemen eşitlik temelinde bir çözümün konuşulması gerekiyormuş… Ayrıca, tam tanımlanmamış bir zeminde ve geçmişin başarısız yöntemleriyle başlatılacak yeni bir sürece Türkiye katılmayacakmış… Bütün bunları konuşmak için de Türkiye’nin geçen yıl önerdiği gayrı resmi bir Beşli+BM toplantısının tertiplenmesini talep ediyor.
Türkiye’nin bu önerisinin yerine getirilmesinin BMGS’nin misyon olarak üstlendiği sürece bir zararı olmaz, sadece zaman kaybettirir… Tutun ki Beşli+ BM gayri resmi olarak bir araya geldi ve Türkiye tarafı federasyonu kabul etmeyeceğini, egemen eşit iki taraflı, yani iki ayrı devletli bir çözümün görüşülmesini istediğini söyledi; masadaki diğer taraflar demez mi “Beyefendi siz garantörsünüz, federasyon sizin konunuz değil, sizin konunuz yeni federal cumhuriyetin garantörlüğü ile ilgilidir. Federasyonun olup olmayacağına kararı Kıbrıslı taraflar verecektir”?! İşte bu toplantıda bulunması gereken Kıbrıslı Türk lider, federal çözümü benimsemiş ve içselleştirmiş ve öylesine bir siyasi gelenekten gelmiş bir kişi olmalıdır. Doğrusu bu… Türkiye’nin iki ayrı devletli çözüm önerisine Kıbrıs Rum tarafının ölümüne hayır diyeceği kesin; karşı öneri olarak da Kıbrıslı Türklerin veto hakkının da kaldırıldığı 1960 yapısına, yani üniter devlete dönüşü görüşmeyi önerirse, alacağı cevabın ölümüne hayır olduğu da kesin… Masada tarafların ölümüne hayır demediği ne kaldı?! Federal çözüm… Buyurun BM çözüm masasına…
Çok da saf olmamalı; Türkiye’nin önerdiği Beşli+BM gayri resmi toplantının stratejisi, bu toplantı vitrinde iken, perde gerisinde hidrokarbonlarla ilgili başka pazarlıklar yapmak… Ne diyor Türkiye Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü?! Kıbrıs Rum tarafı doğal zenginlikleri Kıbrıs Türk tarafıyla eşit olarak paylaşmak istemiyor diyor… Tespit doğru ama Kıbrıslı Rumların isteğine kalmadı ki Kıbrıslı Türkler, görüşme masasında hakkını almak için vardır; doğrusu bu ve bunun için de doğru lideri masaya gönderecek… Ama Türkiye tarafının açıklamasının şifresini de çözmek gerek… Hidrokarbonları eşit paylaşmaktan bahsediyor; halbuki Kıbrıs Türk tarafının talebi hidrokarbonları eşit paylaşmak değil, tamamını Kıbrıslı Türkler ve Rumlar birlikte yönetmek ve gelirini de federal devlet olarak kullanmak… Peki Türkiye niye “Eşit paylaşmak” fikrinde?! Paylaşılsın ki, Kıbrıslı Türklerin payını kendine alsın, şimdi olduğu gibi… Kıbrıslı Türklerin ve Rumların, Kıbrıs’ın hidrokarbonlarını ortak yönetmesi durumunda, Türkiye şu anda elinde tuttuğu KKTC lisanslı imtiyazlardan da olacak… İşte dananın kuyruğunun kopacağı aşama bu ve vitrinin gerisinde yapılacak olan pazarlık da bu… Bu pazarlığı da Türkiye kendisi veya kendine tabi bir Kıbrıslı Türk lider yapsın istiyor; bunun için Türkiye tüm ağırlığı ile 11 Ekim’de yapılacak olan KKTC CB seçimlerine kendi adayı ile, Tatar ile katılıyor… İşte bunun için Kıbrıslı Türkleri özne bilen, iradenin Kıbrıslı Türklerde olduğunu söyleyen ve o iradeyi kullanmaya talep olan bir lidere ihtiyaç var… Doğrusu bu…
Başa dönersek… BMGS Kıbrıs sorununu BM Ölçütlerinde çözmek mandası gereği KKTC CB seçimlerinden sonra inisiyatif alacak… Kıbrıs Rum liderliği bundan rahatsız, Türkiye rahatsız, Yunanistan Rumların yanında, İngiltere ise “Tazıya tut, tavuşana kaç” siyasetinde… Kıbrıs sorununu BM Ölçütlerinde çözmek için BMGS’nin yanında kim olmalı?! Kıbrıs Türk tarafı… Kıbrıslı Türklerin hayrına gelişmeler olabilmesi için doğrusu bu; Kıbrıslı Türkler 11 Ekim’de kendileri için oy kullanmalı, doğru seçim yapmalı ve seçimde doğru sonucu üretmeli… BM Ölçütlerinde çözüm sürecine evet diyen bir Kıbrıs Türk tarafı ve lideri varsa, BMGS’nin yapacağı daveti reddedecek cesur yorktur… BMGS ile aynı doğrultuda olan bir Kıbrıslı Türk lider de yoksa, BMGS’nin yapacağı bir davet de yoktur… Dolayısıyla, Kıbrıslı Türkler doğru lider ile BMGS’yi çözüm sürecinde aktif tutabilir, BM Ölçütlerinde çözüm için sonuç odaklı ve süresi belli bir görüşme süreci başlatılabilir… Seçimden sonrası için doğrusunu seçmek şart oldu…
Ne diyor Tufan Erhürman?! 11 Ekimden sonra, yeni Kıbrıslı Türk lider olarak, ekibiyle ve tüm birikimleriyle ve BM Ölçütlerinde federal çözüm vizyonuna ulaşmak için hazırmış… Hade hayırlısı… Doğruya doğru; doğrusu da bu…