Seçimler Diye Diye
Seçimler Diye Diye
Naci Taşeli
Seçim süreçleri, propaganda ve medya bağlamında kamuoyu için haber ve bilgi bombardımanın yaşandığı dönemler olageliyor. Bu süreçte doğruları ve saptırmaları (spekülasyon) yakalamak ise gerçekten oldukça zor.
Bu gibi kaygılardan yola çıkarak hazırladığımız bu yazı dizisiyle, seçimler için son haftaya girilirken kamuoyunda, basınımızda ve sosyal medyada yer alan seçim sistemi, seçmen sayıları, karma ve mühür oy gibi konularla ilgili rastlanılan hatalı ve birbiriyle çelişkili haberlere/yorumlara belli bir oranda açıklık getirmek ve geçmiş seçim sonuçlarından da yararlanarak okurlarımızı seçim sitemimiz hakkında bilgilendirmek istedik. Bu dönemde kamuoyunda sıkça tartışılan/tartıştırılan mühür ve karma oy tartışmalarına da teknik bir yaklaşım getirmeye çalışacağız.
Seçmen Sayımızdaki Artış “Normal” mi?
Seçim sürecinin başladığı Haziran ayının ilk haftasında Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Nevvar Nolan, BRT’ye yaptığı bir açıklamada “Son milletvekilliği genel seçimi 2009 yılında yapılmıştı. 4 yıllık süre içerisinde seçmen sayısında 11 bin kusur artış olmuştur. Normal olduğu iddiaları bana öyle gelmiyor” demişti. Bu yüzden kısaca bu konuya da bir açıklık getirerek daimi semen listeleriyle nüfus sayımız ve seçmen sayımız gibi kavramlara değinerek başlamak istiyorum.
Daimi seçmen kütüğü, yasaya göre ülkemizde belirli bir adreste ikamet eden tüm yaşlardaki KKTC yurttaşlarının kayıtlı olduğu bir liste. Bu listeye yeni yapılan vatandaşlıklar (ikamet şartı aranmakta) ve seçmenlerin doğan her çocuğu da eklenmekte ve tüm seçmenler ile potansiyel seçmenler (yani 18 yaşından küçükler) dahil olmaktadır. Bu listeler seçimler için önemli.. Önemli çünkü ilçelerin çıkaracağı milletvekili sayıları nüfus sayılarına göre değil bu sayılara göre belirleniyor. YSK’nın 3 Haziran 2013 tarihinde yaptığı 28 numaralı duyuru şu şekildeydi: “Yüksek Seçim Kurulu, değiştirilmiş şekliyle 5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 52’inci maddesinin vermiş olduğu yetkiye dayanarak 28 Temmuz 2013 tarihinde yapılacak Milletvekilliği Erken Genel Seçimlerinde her ilçenin nüfusunu ve çıkaracağı Milletvekili sayısını aşağıda gösterildiği şekilde saptadığını ilân eder.
Tablo-1
Sandık Seçmen Listeleri ise, o seçimlere özgü olarak Daimi Seçmen Kütüğü’nde yer alan ve yasaya göre 18 yaşını 28 Temmuz 2013 tarihi itibarıyla dolduranlar (yani oy kullanacak olan seçmenlerden) ve her sandıkta en fazla 300 kişinin yer aldığı (tüm dünyada geçerli bir kural olan, bir günde bir sandıkta oy kullanabilecek en fazla insan sayısı) listelerdir. Bu listeler son kesin hali, düzeltilmiş şekliyle 8 Temmuz’da ilan edildi. Ancak YSK tarafından bu yazının kaleme alındığı 10 Temmuz itibarıyla henüz bir açıklama yapılmamıştı.
2009’da da ilk açıklanan seçmen sayısı 159 bin 906 olmuş daha sonra Sandık Seçmen Listelerine yapılan başvurular sonucunda 161 bin 596’ya ulaşmıştı. Bu öngörüden hareketle son seçmen sayısının yaklaşık 174-175 bin olmasını bekleyebiliriz.
Yıllara Göre Seçmen Sayılarımız
24 Haziran 1976 tarihinde yapılan ilk milletvekili seçimlerinden itibaren çeşitli seçimlerdeki seçmen sayılarımız ve yıllık artış oranları Tablo-2’de gösterilmiştir.
Tablo-2
Tablodan da rahatlıkla gözlenebileceği gibi 1976’da 75 binlerde olan seçmen sayımız 1980’li yılların başında yapılan toplu vatandaşlıklarla ciddi bir artış göstermiş daha sonra 1990’lı yılların başında ise %1’lere kadar gerilemiştir. 1990 yılların sonlarında ve 2000’li yılların başında tekrar çok yüksek oranda artış gözlenen (özellikle 2003 seçimleri öncesi) seçmen sayımızdaki artış hızı son yıllarda bir miktar gerilemiştir.
Yıllara Göre Kullanılan Oy-Geçerli Oy Oranları
Seçimlere katılım oranları da, özellikle son yıllardaki seçimlerden önce yapılan boykot çağrılarıyla sıkça gündeme gelen bir konu olduğu için Tablo-3’de verilmiştir. 1975 yılından beri yapılan Milletvekilliği seçimlerinde kullanılan oy oranları yanında iptal edilip geçersiz sayılan oy oranlarını da ekledik.
Tablo-3
1990 yılında yapılan seçimleri, 12 CTP ve TKP milletvekili boykot edip meclise katılmamıştı. Mecliste boş bulunan bu yerler için yapılan 1991 ara seçimlerindeki gerek %33’le oy kullanmayarak gerekse %22 ile oyunu bilinçli şekilde geçersiz kılarak yapılan boykot “çok güçlü bir boykot” olarak göze çarpıyor.
1975’ten İtibaren Oy Dağılımı
1975’ten itibaren yapılan Cumhuriyet Meclisi seçim sonuçlarına göre dört büyük partinin oy eğrileri aşağıdaki grafikte verilmiştir. Geçmiş yıllarda TKP ve BDH’nın aldığı oylar da TDP oyları olarak toplanmıştır. 1990 yılında yapılan seçimlere tek çatı altında katılan CTP ve TKP oyları oranlanarak hesaplanmıştır.
Oylar Nasıl Sayılıyor, Nasıl Hesaplanıyor?
Seçim sistemimiz birçok ülkede olmayan bir şekilde seçmenimize çeşitli demokratik seçenekler sunuyor. Seçmenimiz, bir partiye oy verebileceği gibi, birkaç parti veya bağımsız adaylar arasında da karma oy kullanabiliyor. Seçenekler şöyle:
1- Bir partiye mühür vurma (tercih kullanmadan)
2- Bir partiye mühür vurma ve parti içinde tercih kullanma
3- Partiler ve/veya bağımsız adaylar arasında karma oy kullanma
Peki oylar nasıl hesaplanıyor? Geçmiş seçim sonuçlarını hatırlayanlar, özellikle Lefkoşa ve Mağusa’da partilerin aldığı 2-3 yüzbinlerde oyları anımsayacaklar. O kadar nüfusumuz yokken nasıl 100 binlerce oydan bahsediliyor? Bu durumu küçük ilçelerimizden Güzelyurt örneğinde biraz açalım: Güzelyurt’ta bir seçmenin A Partisi’ne mühürle oy verdiğini düşünelim. Bu durumda A Partisi, bu bölgede milletvekili aday sayısı kadar yani 6 oy almış oluyor. Bu seçmen ikinci seçenek olarak, parti içinde de 3 tercih kullanabilir, ancak altını çizerek belirtelim, tercihler partiye ek bir oy kazandırmıyorsa da, parti içi sıralamada etkili oluyor.
Seçmenin üçüncü seçeneği karma oy kullanmak. Yine örnekleyecek olursak, Güzelyurt’ta seçmen A Partisi’nden 3 kişi, B Partisi’nden 2 kişi ve bağımsız adaylardan 1 kişi gibi seçim yapmış olsun. Bu durumda A Partisi=3, B Partisi=2 ve bağımsız aday da 1 oy almış oluyor.
Kısaca özetlersek, bir partiye vurulan mühür, o partiye bölge milletvekili sayısı kadar oy getiriyor. Mühre ek olarak aynı partiden yapılan tercihler ise, sadece parti içi avantaj sağlıyor, ilgili partiye diğer partilere kıyasla ek veya daha az avantaj sağlamıyor. Karma oydan bir partiye gelen oy sayısı ise adaylara verilen “tik” sayısı kadar hesaplanıyor. Bu da, partilerin aldığı oy sayısını, kayıtlı seçmen sayısının kat kat üzerinde gösteriyor.
Partilerin Kaç Milletvekili çıkaracakları nasıl belirleniyor ?
Ülkemizde %5 ülke barajlı D’Hont sitemi uygulanıyor. Partiler her mühürden, aday sayıları kadar oy alıyorlar. Ayrıca her karma oydan da 1’er oy alıyorlar.
Bu durumu aşağıdaki tablodaki basit örnekle açıklayalım. 6 milletvekilinin seçileceği Güzelyurt ilçesinde 11 bin seçmenin geçerli oy kullandığını varsayalım. 3 parti ve 1 bağımsız arasında, seçmenlerin oyları şöyle kullanılsın:
A Partisi: 4,400 mühür ve 800 karma oy
B Partisi: 3,000 mühür ve 800 karma oy
C Partisi: 1,100 mühür ve 400 karma oy
Bağımsız Aday: 2,000 oy (yasa gereği mühür kullanılamıyor-tümü karmadan)
A partisinin oyu, aldığı her mühür aday sayısı kadar yani 6’yla çarpılarak (6 x 4400) 26,400 ve karmalardan aldığı 800 oyla toplam 27,200 olarak hesaplanıyor.
Tablo-4 Mühür ve Karma Oyların Partiler için Hesaplanması
Diğer partilerin ve bağımsız adayın oyu da benzer şekilde hesaplandıktan sonra, seçim sistemimize göre oylar önce 1’e sonra sırasıyla 6’ya kadar bölünüyor ve bir sonraki tablo (Tablo-5) elde ediliyor. Bu tablodan en yüksek 6 rakam (tabloda taralı alan ile gösterilmiştir) dikkate alınarak milletvekili sayıları belirleniyor.
Tablo-5
Bu durumda; A partisi 3, B partisi 2 ve C partisi de 1 milletvekili kazanmış oluyor.
Partilerin bu ilçeden çıkardıkları milletvekili sayılarını biraz daha yorumlayalım. Görüldüğü gibi A Partisi %53’e yakın oy almasına rağmen ancak 3 milletvekili çıkarabiliyor. C partisi ise % 13’le 1 milletvekili çıkarmış durumda. Oysa kamuoyunda Güzelyurt için %16.67’lik (yani 1/6) bir bölge barajı olduğu söyleniyordu. Bölge barajı diye bir şey yok aslında, herhangi bir parti %8’le bile milletvekili çıkarabilir ancak bunun gerçekleşme olasılığı düşük.
Bağımsız Adaylar:
Bir de kamuoyunda tartışılan bağımsız adayların seçilme şansına değinelim. Örneğimizde de görüleceği gibi, bağımsız adayın çok iyi bir oy almasına karşın (11 bin seçmenden karma yapan 2 bin kişinin tamamının oyu) seçim sitemimize göre seçilmesi hemen hemen olanaksız. Çünkü sisteme göre bağımsız adaylara mühür vurulamadığı için ancak karma oy kullananlar bağımsızlara oy verebiliyor.
Bu örnekte bağımsız adayın seçilebilmesi için 11 bin seçmenden en az 6,811 kişinin mühürünü bozup sadece bu bağımsız adaya oy vermesi gerekiyor. Bu da bağımsız adayın seçilebilmesi için seçmenlerin en az % 62’sinin karma oy kullanıp hepsinin de bu bağımsız adayı da işaretlemesi gerekiyor.
Adaylar Nasıl Sıralanıyor?
Yine yukarıdaki örnekle anlatacak olursak; her aday, her mühürde 1’er oy almış oluyor. Ayrıca karma oylar da, her aday için bir oy demek. Bunun dışında partiye “ek bir katkısı” olmayan Mühürle birlikte tercih oyu almış adaylar da her tercih için bir oy alıyor. Bu 3 oyun toplamı adayların parti içinde sıralamasını belirliyor ve partinin çıkardığı kadar aday seçilmiş oluyor.
Daha iyi anlaşılması için, 2009 yılında Mağusa ilçesinde UBP adaylarının ne kadar oy aldıkları ve nasıl sıralandıklarını Tablo-6’da verelim. (Herhangi bir yanlış anlaşılmaya sebep olmaması için adayların açık isimleri kullanılmamıştır.)
Tablo-6
Son sütunda verdiğimiz yüzdelik oran, mühürle birlikte tercih kullanan seçmenler için ilgili adayın aldığı tercih (yani tik) oranıdır. UBP, 2009 seçimlerinde Mağusa ilçesinde 6 MV kazandığı için bu listede sırasıyla ilk altı aday Meclis’e girebilmiştir. 12’inci sırada yer alan aday yüksek karma oy almasına rağmen tercih oyu düşük olduğu için sıralamada aşağılarda yer alabilmiştir.
Sırası gelmişken, çok yaygın olan bir yanlış varsayıma da açıklık getirelim. Listelerde ön sıralarda olmak hiçbir avantaj sağlamıyor. Örneğin Lefkoşa’da bir partiye mühür vurup tercih kullanmayanların ilk 8 için otomatik tercih yapmış sayıldıkları yanlış. Belki tercih kullananlar için, ilk sıradakiler “psikolojik” bir çekim oluşturabilir ancak son sıralardakilerle birinci sıradakinin arasında hiçbir fark yok. Nitekim 2003’te Mustafa Akıncı seçime 16’ıncı sıradan girip meclise giren birinci BDH milletvekili olmayı başarmıştı.
Mühür mü, Karma Oy mu Daha Fazla Kullanılıyor?
2005 seçimlerinde seçmenimizin yukarıda bahsettiğimiz 3 seçenek arasında oyunu nasıl kullandığına aşağıdaki grafikte görebilirsiniz.
Grafikten de görüleceği gibi seçmenin %91’i oyunu beğendiği partiye mühür olarak kullanmıştı. Mühür kullanan seçmenlerin yaklaşık dörtte üçü (2005’te tam olarak %77) ise mühür kullandıktan sonra oy verdiği partinin adayları arasında tercih yaparak yasanın kendine verdiği ek demokratik hakkı kullandı. Bu oran 2009 seçimlerinde daha da artarak % 78’in de üzerine çıkmıştır.
2003 seçimlerinde % 7’lerde olan karma oy kullanımı 2005’te %9’lara kadar çıkmıştı. Son yapılan 2009 seçimlerinde ise bu oran yaklaşık % 8.5 civarındaydı. Ancak seçim sisteminin anlattığımız özellikleri gereği karma oy seçmenin üç demokratik seçeneğinden bir olsa da en az (% 7 ile 10 arası ) kullanılanı. Bunun nedeni ise “karma oyun” belirleyici olmaması ve seçmenin oyunun boşa gittiği duygusuna kapılması. Tablo-6’daki örneğimizde de görülebileceği gibi karma oydan adayların aldığı oyların 8-10 katını parti içi tercihlerden alma potansiyeli bulunuyor. Bir de, yine yasa gereği örneğin Girne’de karma oy kullanan bir seçmen, 5 ile 10 arasında oy kullanabilir; böylece hesaplamada tam oy hakkını kullanmamış olabilir. (Girne’de mühür kullanan seçmen partiye 10 oy vermiş oluyor).
Karma oy konusunda özetle şöyle diyebiliriz, “Karma oy kullanarak sadece partilere oransal katkı yapılır ancak seçilecekleri yine de mühür vuranlar belirler."
Peki bu oransal katkı ne kadardır?.
Partilerin mühür oylar ve karma oylardan ne kadar oy aldıklarıyla ilgili aşağıda bir grafik ve Tablo-7’yi vermek yerinde olacaktır.
Grafikten görüleceği gibi karma oy kullananlardan gelen katkı partiler için ancak yüzde 1-2 civarında oluyor. Ama küçük partiler için bu yaşamsal da olabilir. Örneğin 2005’te BDH karmalardan gelen oylarla % 5’lik seçim barajını aşabilmişti.
Tablo-7 Partilerin Mühür ve Toplam Oylardaki Yüzdeleri (2005-2009)
Bu tablodan da görüleceği gibi örneğin DP, 2009’da mühürlerin % 9.8’ini alırken karmalarda %13’e tırmanmış ve dolayısıyla oyunu artırmıştır, buna karşılık mühürlerin % 47‘ine yaklaşan UBP karma oylar hesaba katıldığında %44’e gerilemiştir.
Tercihlerde Durum:
Parti içinde tercih oyu almak seçilmek için en önemli unsur olduğunu anlatmıştık. (Bak. Tablo-6) Kullanılan toplam tercihli mühürlerde adayların aldıkları tercih oranı, adayın parti içindeki popülaritesinin de bir göstergesi. Bu listenin başında da parti liderlerinin gelmesi çok doğal. İşte 2003, 2005 ve 2009’un tercih şampiyonları:
Parti içi En Fazla Tercih Oyu Alanlar – 2003
Tablo-8
2005 seçimlerinde CTP’nin o zamanki başkanı, 2.Cumhurbaşkanı Talat, Lefkoşa’da CTP’ye mühür vurup tercih kullanan 10,648 seçmenden 10,098’zi -yaklaşık %95’i – tarafından tercih edilmiş ki bu rakam da seçime katılan 346 adayın arasında en yükseğiydi. Aktif siyasetten ayrılan Akıncı da 2003 ve 2005’te yüksek tercih almıştı. 2009 seçimlerinde bu rakamlara yanaşan olmadı. 2009’un tercih şampiyonu ise Serdar Denktaş olmuştu.
Karmalarda Durum:
Parti içinde tercih oyu almak seçilmek için çok büyük bir unsur olması yanında karma oy da adayları bir adım öne çıkarabilen bir başka unsur. Karma oy kullanımının ilçelerdeki seçmen sayıyla doğrudan ilişkili olması dolayıyla en çok karma oy alan adaylar doğal olarak Lefkoşa ve Mağusa gibi büyük ilçelerde oluyor.
Milletvekili Seçilebilmek İçin Kaç Oy Gerekiyor?
Ülkemizdeki ilçelerin çıkaracakları milletvekili sayıları o ilçedeki seçmen kütüklerindeki sayıya göre YSK tarafından seçimden önce belirlendiğini daha önce belirtmiştik.
Ülkemiz küçük bir ülke, nüfusumuz da az, üstelik meclisimizde de 50 sandalye var. Bu nedenle ilçelerimiz arasında, büyük nüfuslu ülkelerde görülen, bölgeler arası dengesizlikler oluşmuyor. Üstelik D’Hont sistemi büyük partilere çok küçük avantajlar sağlayan ama genelde alınan oy kadar temsiliyet sağlayan bir sistem olarak biliniyor.
Tablo-9’da, 2009 Genel Seçimleri’nde partilerimizin çıkardıkları her bir milletvekilinin kaç oyla kazanıldığını gösteriyor.
Tablo-9
Tablo-10’da ise, yine 2009 seçimlerinde her ilçede milletvekillerinin seçilmesinin ortalama kaç seçmenin oyuyla gerçekleştiğini gösteren rakamlar var.
Tablo-10
9 ve 10 numaralı tablolardan görüleceği gibi, 2009 seçimlerinde ülke genelinde milletvekili seçilebilmek için gerekli oy, ortalama 2 bin 459 olarak gerçekleşmiş. 122 bin civarında geçerli oy kullanıldığı ve 50 milletvekili seçildiği göz önüne alındığında rakam -büyük partilere bir miktar avantaj sağlasa da- oldukça adil görünüyor. Bizdeki seçim sisteminde, geçmiş yıllarda Türkiye’de karşılaşılan %35 oy ile %65 milletvekili sayısına ulaşmak olanaksız.
Yine de derinlemesine incelenirse, partiler arasında ve ilçeler arasında bazı farklılıklar oluyor. 2009’te Güzelyurt’ta ortalama 2,718 oyla bir milletvekili seçilirken bu rakam İskele’de 2,179 olarak gerçekleşti. Ancak 2013 seçimleri öncesinde İskele’nin 6 olan milletvekili sayısı 5’e düşünce bu seçimde bu ilçede de seçilmek için nispeten daha fazla bir oy gerekecek.
Partiler arasında bir kıyaslama yaptığımızda ise fazla oy alan partilerin diğer partilere göre avantaj sağladığı rahatlıkla söylenebilir. Ayrıca 2005 seçimlerinde CTP, % 44.50 ile ancak 24 milletvekiline ulaşabilirken, UBP, 2009’da %43.97 ile 26 MV kazanması da dikkate değer.
Ülke Yüzdeleri
Ülkemizdeki seçim sisteminde oyların nasıl sayıldığı ve toplamların nasıl hesaplandığını önceki bölümlerde anlatmıştık. % 5 ülke barajı var ve bu oranın altında kalan partiler, ilçelerden milletvekili kazanmaları halinde bile Meclise milletvekili gönderemiyorlar. Seçim sistemimizde bu oranların hesaplanması için ilçelerden alınan oylar alt alta toplanıyor. Ama burada çok dikkat çeken bir durum şu: Örneğin, Lefkoşa’da her seçmenin 16 oyu varken bu oy sayısı Güzelyurt’ta 6 olduğu için toplamlarda bazı önemli farklılıklar oluşuyor.
Konuyu daha iyi açıklayabilmek için 2009 seçim sonuçlarını ve partilerin oy sayıları ve yüzdelerini veren Tablo-11’e bir bakalım.
Tablo-11
YSK web sitesinden alınan rakamlardan oluşturulan bu tabloda görüldüğü gibi ülke yüzdelerini belirlemek için yüz binlerle ifade edilen ilçelerdeki oylar toplanıyor. İşin hoş tarafı tüm partiler tarafından da, “partilerin oy gücü”nü en iyi temsil eden bu ülke yüzdelerinin, YSK’nın açıkladığı bu rakamlar olarak “mutlak doğru” olarak kabul edilmesi.
Oysa, bakıldığında oy sayısı olarak net bir şey ifade etmeyen bu sayıları kullanarak ilçeler bazında daha anlamlı rakamlara ulaşmak mümkün. Burada bence takip edebileceğimiz en “adil” yöntem rakamlarda örneğin, Mağusa’da 175,636 olarak ifade edilen oyu 13’e bölerek 13,510 veya Lefkoşa’da 174,547’yi 16’ya bölerek 10,909 gibi gerçek seçmen sayılarına ulaşabiliriz. Böylece karma oy kullanan seçmenlerin oylarını oransal olarak mühüre de çevirmiş oluyoruz. Yani 10 karma oy hakkı olan Girne’de, karma oy kullanan bir seçmen (A partisinden 6 kişi, B partisinden 2 kişi ve C partisinden 2 kişi şeklinde oy kullanırsa) sırasıyla A partisi için 0.6, B ve C partileri için 0.2 mühür vermiş oluyor.
Bu hesaplamaları ı tüm ilçe ve partilere yayarak partilerin aldıkları mühür ve karmadan elde ettikleri mühür karşılığı oyların toplamını oluşturan Tablo-12’deki rakamları elde edebiliriz.
Tablo - 12
Yani toplamda 620 bin oy yerine UBP’nin elde ettiği 54,574 oy çok daha anlaşılır gibi duruyor. Aslında realitede de partilerin aldıkları oylar bunlar.
Bu tabloda ilk dikkat çeken şey partilerin oy yüzdelerindeki farklılıklar. Dikkat edilirse 2009 seçimlerinde YSK tarafından % 6.22 olarak ilan edilen ÖRP oylarının % 6.85 olarak ilan edilen TDP oylarından daha fazla olması. Bunun başlıca sebebi ÖRP’nin yoğunlukla oy aldığı İskele ilçesindeki oyara karşılık TDP’nin Lefkoşa’da nispeten daha fazla oy alması. Aslında Lefkoşa’daki seçmenin 16 olan oyuyla İskele’deki seçmenin 6 olan oylarının, yani başka bir deyişle”elmalarla armutları” aynı sepette sayılması.
Mevcut seçim yasasına göre yapılan bu hesaplama sonucunda seçmenin realitede %5’in üzerinde oy almasına karşın ülke barajına takılacak bir parti olabilir. Böyle bir durum ise yeni bir hukuk mücadelesi de başlatabilir. Ayrıca karma oy seçeneğinden dolayı oluşturulan bu hesap yöntemine göre bağımsız adayların da seçilmesi olanaksız hale geliyor.
Yani Lefkoşa'da oy kullanan bir seçmen, şu andaki sistemde 1 mühür verdiğinde bir partiye 16 oy vermiş oluyor ve partiye 16 oy yazılıyor. İskele'de bir seçmen mühür verdiğinde ise 5 oy vermiş oluyor. Bu aslında hem doğru değil, bir seçmen bir oy prensibini sarsıyor, hem de hesaplamayı karmaşıklaştırıyor. Ayrıca yukarıda anlatıldığı gibi barajın nasıl hesaplanması gerektiğini de tartışmalı hale getiriyor.
Sanırım tüm partilerin ve sivil örgütlerin gündeminde olan seçim yasasının değişiminde her seçmenin tek bir oyu olacağı bir düzenleme de mutlaka düşünülmelidir.