1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Şehbal Hamzaoğulları; “Ruhuma işlemiş sanat vizyonum var”
Şehbal Hamzaoğulları;  “Ruhuma işlemiş sanat vizyonum var”

Şehbal Hamzaoğulları; “Ruhuma işlemiş sanat vizyonum var”

Şehbal Hamzaoğulları... Kültür Dairesi müdürü olarak önemli bir görevi üstlenmiş durumda… Uzun zaman sonra bu göreve sanatla doğrudan ilişkili birinin atanması kuşkusuz beklentileri de artırdı

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Şehbal Hamzaoğulları bugüne kadar daha çok Yücel Köseoğlu’nun kızı olarak tanındı, bundan da hep gurur duydu. Yirmi beş yıl devam eden öğretmenlik mesleği yanında, sanatla hep iç içe bir hayat yaşadı. Şimdi Kültür Dairesi müdürü olarak önemli bir görevi üstlenmiş durumda… Uzun zaman sonra bu göreve sanatla doğrudan ilişkili birinin atanması kuşkusuz beklentileri de artırdı. Çalışkan kişiliğiyle bilinen Hamzaoğulları, kısa sürede pek çok proje geliştirmeyi başardı. O anlattıkça, ben de heyecanına ortak oldum. En önemli projelerinden biri, Lefkoşa Suriçi’ne açılması planlanana fotoğraf müzesi… Görkemli bir Osmanlı Konağı içinde hayata geçmesi planlanan bu müze kuşkusuz toplumun en önemli kazanımlarından biri olacak. Bunun yanında Kıbrıs’ın somut olamayan kültürel mirasına ilişkin İngilizce ve Türkçe dillerinde hazırlanan yeni bir kitap, kültürümüzü yaşatmak anlamında önemli bir eksikliği ortadan kaldıracak.       

“BABAM HER ZAMAN İDOLÜMDÜ”

Tiyatro sanatçısı Yücel Köseoğlu’nun kızı olarak dünyaya gelmek elbette Şehbal Hamzaoğulları için bir ayrıcalıktı. Sanatla, sanatın içine doğmaktı…

“Babamın sanatın içinden biri olması, özellikle Bayrak Radyo Televizyon Kurumu’nda çalışması, küçük yaştan bizim de sanat ve sanatçılarla birlikte olmamıza olanak sağladı. Yaşar Ersoy, Osman Alkaş, Deniz Çakır ve daha pek çok sanatçı evimizin bir bireyi gibiydi. Bunun yanında sadece tiyatro sanatçıları ile değil, babamın sanatın her alanından pek çok yakın dostu vardı. Çocukluğum, ilk gençliğim böyle bir ortamda geçti. Babam dil tarih mezunuydu, her zaman idolümdü. Onun etkisiyle edebiyat ve sosyal yönüm çok gelişti. Şiirler okudum, tiyatro oyunlarında oynadım. Daha sonra Ankara’da sanat tarihi eğitimi almamın da tüm bunlarda etkisi büyük oldu. Böylece hem sanattan kopmadım, hem de öğretmen olma şansı yakalayarak, gençlerle iç içe geçen bir mesleğim oldu. Babam çok özgürlükçü bir insandı. Kardeşimi de beni de mesleklerimizi seçerken hiç yönlendirmedi. Her zaman mutlu olacağımız meslekleri seçmemizi önerdi.”

“SIRF MÜDÜR OLMAK İÇİN MÜDÜR OLMAK İSTEMEDİM”

Yirmi beş yıl boyunca sanat tarihi öğretmenliği yapan Şehbal Hamzaoğulları sanattan hiç kopmadı. Öğretmenlik yıllarında sanatla hep iç içe oldu. Şimdi de Kültür Dairesi Müdürlüğü görevi ile ülke sanatına destek olma görevini üstlenmiş bulunmakta…

“Çok uzun yıllar halk danslarında, milli günlerde sunuculuk görevi üstlendim. Pek çok seslendirme yaptım. FOGEM’in fondan gelen tüm kadın sesleri bana aittir. Hatta FOGEM’in yeni şölen seslendirmelerini de Serkan Soyalan ile birlikte bu yıl da ben yapacağım. Geçmişte devletin pek çok resmi törenini, hatta askerin devir teslim törenlerini bile sundum. Ayrıca Lirik Şiir grubunun da kurucu üyesi oldum. Çeşitli edebiyat derneklerinde çalıştım. Kültür Dairesi müdürlüğü görevi bana ilk teklif edildiğinde babamın bundan çok mutlu olacağını, benimle gururlanacağını düşündüm. Sırf müdür olmak için müdür olmak istemedim. Zaten yirmi beş yıllık bir öğretmenlik geçmişim var, açıkçası bu görevin bana maddi olarak katacağı çok da bir şey yok. Ben bir şeyler yapmak için bu görevi üstlenmek istedim. Yoksa benim önüm kesilecekse, suya sabuna dokunamayacaksam bu görevi almak istemedim. Bakanımız attığım her adımda yanımda olacağını söyledi, öyle de oluyor. Açık söylemek gerekirse kültür sanatın her alanından çok fazla anladığımı söyleyemem. Mutlaka bu konulara benden daha vakıf insanlar vardır. Mesela seramik hiç bilmediğim bir alan. Şimdi bu alanı da öğreniyorum. Öğrenmeye çok açık, ilgili ve meraklıyım. Ruhuma işlemiş bir sanat vizyonum var. Bu benim yetiştirilmemden kaynaklanıyor. Enerjim ve zamanım çok, mesai mevhumum yok. Her an her yerde bulunacak olanağa sahibim. Sağduyumu kullanarak doğru işlere imza atmaya çalışıyorum.”

“MÜDÜRLERİN ESAS GÖREVİ KIT KAYNAKLARI EN İYİ ŞEKİLDE DEĞERLENDİRMEKTİR”

Kültür aslında çok geniş bir kavram. Ancak bizim bir tane Kültür Dairemiz var. Tek bir daire ile bu denli geniş alana yetmek mümkün oluyor mu, diye insan düşünmeden edemiyor.   

“Aslında bakarsanız bana göre de kültür daire değil, bakanlık olmalı. Tabii bakanlığın ismi Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı olarak geçiyor ama taktir edersiniz ki eğitimin tek başına pek çok sıkıntısı var. Dolayısıyla kültür kısmı, biraz ikinci planda kalıyor. Bütçemiz diğer dairelere göre daha iyi ama her alana yetebilmek için buraya gelen daire müdürlerine de büyük görevler düşüyor. Ben de maddi manevi olarak elimden geleni yapıyorum. Hem yetki, hem de ekonomik anlamda daha da ileriye gitmek için mücadele etmeye devam ediyorum. Hiçbir şey yeterli ve mükemmel değil. Her arzu ettiğimizi yapamıyoruz zaten devlet olarak olanaklarımız da belli. Ben bu olanaklar ile ne kadar çok iş yapabilirim, nasıl yeni yollar bulabilirim diye düşünüyorum, ona göre planlar yapıyorum. Bence müdürlerin esas görevi kıt kaynakları en iyi şekilde değerlendirmek olmalı.”

“DEFNE DERGİSİ DÜZENLİ OLARAK DÖRT AYDA BİR YAYINLANACAK”

Kültür Dairesine dair en somut, en eski çalışma Defne dergisi. Öncelikle uzun zamandır haberdar olmadığımız bu derginin akıbetini Hamzaoğulları anlatıyor.  

“Defne dergisi çok güzel bir dergi. Ancak ben içeriğinin değişmesi, biraz daha farklı niteliklere sahip olması gerektiği kanaatindeyim. Defne dergisi yapılan tüm kültür, sanat faaliyetlerini duyuran bir dergi niteliğinde. Bir anlamda ajanda görevi görüyor. Fakat ben göreve geldiğimde derginin bir buçuk yıldan bu yana yayınlanmadığını öğrendim. İlk olarak bu bir buçuk yılı kapsayan çok kalın bir dergi hazırladık. Önümüzdeki günlerde yayınlanacak. Defne dergisi bence belli bir düzen içinde yayınlanmalı. Bundan böyle dergi her dört ayda bir düzenli olarak yayınlanacak. Sadece geçen dört ayda yapılan faaliyetleri içermekle kalmayacak, bazı röportajlara da yer verecek. Kültür sanat insanlarımızı evlerinde ziyaret ederek görüşmeler yapacak. İçeriğinde bazı yenilikler olacak.”

“DERNEKLERE BİR MİLYON TÜRK LİRASI YARDIM BÜTÇEMİZ VAR”

Biz bu güne kadar Kültür Dairesi’nin daha çok folklor dernekleriyle birlikte projeler ürettiğine tanıklık ettik. Şehbal Hamzaoğulları ise göreve gelmesinin ardından bu derneklere yapılan yardımlara sınırlamalar getirdiğini açıklamıştı. Bu konuya bizim için biraz daha açıklık getiriyor.   

“Derneklere yardım tüzüğü çerçevesinde bizim bir milyon Türk liramız bulunuyor. Bu güne kadar bu yardımın yüzde yetmişi folklor derneklerine gidiyordu. Oysa kültür sanatın içinde tiyatro, edebiyat, bale, opera, sinema projeleri, seramik, resim, heykel, fotoğraf gibi alanlar da var. Dolayısı ile ben göreve gelince halk dansları derneklerine yapılan yardımları yüzde otuz beşe indirdim. Böylece her alana yardımcı olacak imkâna sahip olabileceğimizi düşündüm. Elbette her alanda, her projeye yardımcı olmuyoruz ama gerçekten alanında nitelikli projeler üretenlere yardımcı oluyoruz. İyi çalışan bir komisyonumuz var. Burada sanatın her alanından temsilciler var. Benim de bu komisyonda bir oyum bulunuyor. Çok adilane çalıştığımızı düşünüyorum.”

“SAHNEMİZ YOK DİYE HİÇ Mİ BİR ŞEY YAPMAYACAĞIZ”

Şehbal Hamzaoğulları’nın göreve geldiği günden bu yana benim bildiğim, üzerinde çalıştığı birkaç projesi bulunmakta. Devlet Opera ve Balesi kurma çalışmaları bunlardan biri. Projeyi ve sahnemiz olmadan bu çalışmaların nasıl sergileneceğini soruyorum.

“Ben bu görevi kabul ettiğimde hedefim Dairenin işleyişini devam ettirmekten öte mutlaka yeni, kalıcı bir şeyler yapmaktı. Devlet Opera ve Balesi çalışmaları önceden başlamıştı. Ben de yarım bırakmak istemedim. Gelir gelmez yasal süreci devam ettirmeye karar verdim. Düşündüm ki ben burada hancı değil yolcuyum. Eğer ben bu projeyi birim haline getirirsem, benden sonra gelenler de devam etmek durumunda kalacak. Böylece bu proje atıl kalmayacaktı. Doğrudur bizim sahne sıkıntımız var. Geldiğimden bu yana sahne için çalışıyorum. Önümüzdeki günlerde bu konuda Türkiye ile bir protokol imzalanması gündemde. Ayrıca tüm paydaşlarımızın katılacağı bir çalıştay da düzenleyerek her alana hizmet edebilecek bir sahne için görüş alacağım. Ama sahnemiz yok demek hiç bir şey yapmayacağız demek değil. Geçtiğimiz günlerde Yakın Doğu sahnesinde, Devlet Senfoni Orkestrasıyla Aşk İksiri operası sahnelendi. İnsanlar çok ilgi gösterdi. İlk olarak bizim hedefimiz devlet operasını kurmak. Yurt dışında pek çok Kıbrıslı Türk opera sanatçımız var. Öncelikle bu birimi oluşturacağız. Koordinatör olarak da Tuğrul Enver Töre ve Sermin Dikmen Töre ile sözleşme imzaladık.  Yasal süreci başlatıyoruz. Kendileri Zorlu Töre’nin oğlu ve gelini. Mimar Sinan Üniversitesi Opera bölümünde eğitim aldılar. Samsun Devlet Opera ve Balesinde çalıştılar. Şunu özellikle belirtmek isterim ki biz işimize siyasi bakmıyoruz. Kim olursa olsun, sanatımıza hizmet edebilecek kriterlere sahipse birlikte çalışmaya hazır olduğumuzu, her zaman söylüyoruz. Bale kısmını da yurt dışından sağlayacağız. Zaten Antalya Opera ve Balesi bize kostüm, dekor konusunda yardıma hazır. Hizmet alımı şeklinde sanatçıları ile birlikte performanslar sergilemeyi hedefliyoruz. Bir yerden başlamak lazım diye düşünüyorum. Olan imkanlarımızla toplumumuza operayı, baleyi sevdirmek istiyorum.”

“LEFKOŞA SURİÇİ’NDE FOTOĞRAF MÜZESİ AÇMAK İÇİN ÇALIŞMALAR BAŞLADI”

Beni çokça heyecanlandıran bir diğer önemli proje fotoğraf müzesi projesi… Lefkoşa Suriçi’ne açılacak müzenin toplumsal hafızaya da önemli katkılar sağlayacağını düşünüyorum. Hamzaoğulları’nın da bu konudaki heyecanını gözlemliyorum.  

“Çok seneler önce Altay Sayıl’ın tüm fotoğraf arşivini Kültür Dairesi’ne bağışladığını öğrendim. Ancak tozun, toprağın içinde duruyordu. Bir de çok eski, körüklü bir fotoğraf makinesi daire tarafından satın alınmıştı, o da bir kenarda duruyordu. Ben de bunları görünce neden bir fotoğraf müzesi açmayalım diye düşündüm. Fotoğrafçılıkla ilgili tüm derneklerle bir araya geldim. Onlar da çok heyecanlandı. Selen Otopark’ın karşısında çok güzel bir Osmanlı konağı var, orada bir fotoğraf müzesi açmayı hedefliyoruz. Bu konuda çalışmalara başladık. Kısa zamanda bu müzeyi hayata geçirmeyi arzu ediyorum. Tabii müzede sadece Altay Sayıl’ın koleksiyonu olmayacak. Farklı fotoğrafçılardan bir şeyler almayı hedefliyoruz. Ayrıca içinde interaktif projelerin de yapılabileceği bir müze planlıyorum. Öncelikle Eski Eserler Dairesi ile görüştüm. İlk olarak söz konusu Konağı restore edeceğiz. Daha sonra adım adım projeyi şekillendireceğiz.”

“KIBRIS’IN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASI BİR KİTAPTA TOPLANACAK”

Son olarak Kıbrıs Türk kültürünü yaşatmak adına atılacak adımları konuşuyoruz. Şehbal Hamzaoğulları bu konuda da güzel bir haberi bizimle paylaşıyor. 

“Çok güzel bir haberim daha var. Somut olmayan kültürel miras UNESCO tarafından ortaya atıldığından bu yana dünyada bu alanda çalışmalar yapılıyor. Ancak biz Kıbrıslı Türkler maalesef bu konuda pek bir şey yapamadık. Çok değerli bir araştırmacımız, kültür dairemizin de eski müdürlerinden Candaş Yolga Kıbrıs’ın somut olmayan kültürel mirasıyla ilgili bir kitap yazmış, ancak yayınlayamamıştı. Şimdi Kültür Dairesi olarak bu kitabı yayınlıyoruz. Çok mutluyum. Bunun müjdesini verirken ben de, Candaş bey de ağladık. Bu kitap tüm yurt dışı gezilerimizde hediye edebileceğimiz, bize yakışan bir kitap olacak. Ayrıca dünyanın önde gelen kütüphanelerine de gönderilecek. Kıbrıs Türk kültürünü, sanatını, somut olmayan kültürel mirasını yaşatacak bir eser olacak. Kültürümüzü ancak bu şekilde, yazılı eserler halinde yaşatabiliriz. Bunları bizden sonraki nesillere de yazılı olarak aktaracağız. Kitap İngilizce ve Türkçe olarak iki dilde yayınlanacak. Ciltli, muntazam bir kitap olacak.”      

 

 

        

             

                                                

Bu haber toplam 4683 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 409 Sayısı ISSN 2672-7560

Adres Kıbrıs 409 Sayısı ISSN 2672-7560