‘Sen bana fazla iyisin’
Tufan hocayı dinliyorum.
“İyiymiş” diyorum.
Hatta bizim buralar için fazla iyi (!)
“Böyle bir hükümet hiç fena olmaz.”
***
O nedenle de “olmaz” gibi geliyor zaten!
Dedim ya, “fazla iyi…”
Öylesine içselleştirdik ki olumsuzu, yanlışı, kötülüğü…
Güvensizliğimiz büyüdükçe, iyiye dair umudumuz kayboldu.
***
“Sağlıkta Kriz Masası” oluşacak da aşıyla ilgili çalışma yapacak, yol haritası çıkaracak, bir “eylem planı” koyacak ortaya…
Ya da ekonomi planlanacak…
Özel sektöre destek yaratılacak yeniden, yükseköğrenimde öğrenci adaya taşınacak…
Tümü için “uzlaşı” aranacak önce!
“Birlikte” başarılacak bunlar!
Parti temsilcisi, sendikacısı, uzmanı, akademisyeni…
“Keşke” diyorum.
Yine de ulaşılmaz bir düş gibi geliyor.
***
Peki ya “istihdam” konusu…
“Geçici” ya da “mevsimlik” işçi dahil tüm istihdamları iki dudak arasından kurtarmak için “yasa” öneriliyor.
Daha geçen hafta “yalancı imza”yla istihdam yapılmadı mı?
Bu insanların “siyaset” namına partizan istihdam ve etnik milliyetçilik dışında bildikleri bir halt yok.
Senelerdir bu topluma yudum yudum içirdikleri zehir bu!
Şimdi ellerinden almak istiyorsun.
Hiç verirler mi?
***
“Fırsat eşitliği” falan ne kadar da güzel geliyor kulağa…
Müdürler siyasi olarak atanmayacak...
Peki, müdürlük bekleyen onlarcasını ne yapacağız?
Bu insanlar sana hükümet kurdururlar mı hiç!
Kendi atadığı müdürü dahi görevden alan bir siyasi gelenekten söz ediyoruz; yenisine de “kıyak emeklilik” sunmak için!
Hele hele “yurttaşlık yasası!”
Oy depolarını kuruturlar mı öyle kolay…
***
“İyiymiş” diyorum.
Keşke olsa…
Hayatta kabul etmezler, biliyorum.
Yanılmak istiyorum çok fazla…