Sen Hiç Jenga Oynadın mı?
Sen Hiç Jenga Oynadın mı?
Mustafa Öngün
[email protected]
“Bu memlekette sistem yok” söylemini defalarca işitmişizdir. Klişe olduğundan olacak, pek fazla dile getirmesem de, “evet, burada gerçekten de sistem yok, düzen yok” gibi düşünceleri kafamdan defalarca geçirdiğimi hatırlıyorum. Ancak zamanla insanın aklından geçenler de değişiyor. Kıbrıs’ta yaşadıkça ve iş hayatına girdikçe bu söylemin oldukça yanlış olduğu kanısına vardığımı söyleyebilirim. Burada sistem de var, düzen de. Hem de en mükemmelinden. Evet, yanlış duymadınız, Kıbrıs’ın kuzeyinde mükemmel bir sistem ve düzen var. Aksini düşünenler büyük bir yanılgı içindeler. Biraz sabredip yazıyı okursanız sanırım siz de benimle hemfikir olacaksınız.
Bir analoji yaparak anlatmayı denersem sanırım işim daha kolay olacak. Hatırlarsanız Jenga diye bir oyun vardı – sanırım hala var. Hatırlamayanlarınız için kısaca anlatacak olursam, küçük ve eşit boyda üst üste sıralanmış tahta parçalarından oluşan bir blok düşünün. Oyuncuların amacı, bu bloğun içerisinden sırayla birer tahta parçası çekip üste koymak ve bloğu yıkmadan mümkün olduğunca yükseltmek.
Oyunu oynayanlarınız bilecektir, bu oyunun sonsuza kadar sürmesi imkânsız. Ancak oyunu çok iyi oynamayı becerirseniz, kule devrilmeden hemen önce mükemmele yakın bir blok oluşturabilirsiniz. Bu da oyuna trajikomik bir tat veriyor: Mükemmele ulaştıktan hemen sonra kaçınılmaz olarak kule yıkılıyor ve bu durum oyunun sonlarında korku ve pasiflik hali yaratıyor (bkz. Resim 1).
Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulan sistem Jenga oyuncuları tarafından kurulmuş mükemmele yakın bir kuleye benziyor. Belli ki, oyuncular oldukça iyi bir oyun sergilemişler. O kadar ki, daha önce hiç rastlanmamış kadar yüksek ve mükemmel bir Jenga yaratmışlar. Artık herhangi bir parçayı oynatmak neredeyse imkansız. Sistem o kadar bir mükemmel ki, en küçük bir değişiklik bile yıkımla sonuçlanabilir. Bu yüzden tıpkı Jenga’nın sonralarına yaklaşırken olduğu gibi ortama sessizlik, korku ve panik hakim.
Jenga’nın bu son halindeki her parça bir kurumu, bir sektörü veya bir partiyi temsil ediyor. Sağlık parçasını mı çekeceksiniz? Tıpkı Jenga’nın sonlarındaki gibi hemen diğer oyuncular devreye giriyor, heyecanlanıyor ve “hayır yapma, yıkacaksın!” diyor. Elektrik parçasını mı çekeceksiniz? Yine diğer oyuncular devreye giriyor ve “hayır!” diye haykırıyor. Güven artırıcı önlemler parçasını mı çekeceksiniz? “hoooop, vallahi kuleyi yerle bir edersin” naraları yükseliyor. Üniversite mi? Eğitim mi? Tepki yine aynı, değişmiyor: “bir parçaya bile dokunursan bütün Jenga çöker.” Neden mi? Çünkü blok artık mükemmele yakın.
Anlayacağınız Jengada son noktadayız. Kule mükemmel bir şekil almış, nereye dokunsak devrilecek, bütün oyuncular heyecanlı, herkes korku dolu gözlerle birbirine bakıyor. Millet buz kesilmiş ve kilitlenmiş. Birisi bir hamle yapıp kuleyi devirecek, bunu herkes biliyor, ama kimse sorumluluk almak istemiyor. Aksine tıpkı Jenga’nın sonundaki gibi teoriler üretiliyor: “Bence şu parçayı alıp buraya koy”, “benim dediğim gibi oynarsan bir süre daha idare ederiz” gibi sözler havada uçuşuyor, ancak kimse hamle yapmıyor. Neden mi? Çünkü herkes içten içe biliyor, sistem o kadar mükemmel tasarlanmış ki, eğer bir parça bile yerinden oynarsa yıkılacak ve oyun en baştan başlayacak.
Oyuna baştan başlasak aslında pek de bir şey kaybetmeyeceğiz, ama yine de herkes nedensiz yere hamle yapmaktan çekiniyor.
Öyle bir Jenga oyunu düşünün ki, oyuna tekrar başlamak en büyük günah olmuş; kimse tekrardan başlamak istemiyor…
Geçen gün bir arkadaşım, “sen hiç Jenga oynadın mı?” diye sormuştu, ama ben, “oynamaz olur muyum? Hem de dünyanın en uzun Jengasını oynuyorum” diyememiştim. Bu yazı vesilesiyle demiş olayım…
Jenga’ya devam…
-----------------------------
29/04/2014 tarihinde GazeddaKibris.com sayfasında yayınlandı.