Sen Ne Yaptın Be Kardeşim?
Hiç çocuk besledin mi?
Kaşık elinde arkasında dolaştın mı?
Uyukusuz kaldın mı?
Güldüğünde dünyalar senin oldu mu?
Hasta olduğunda, üzüldüğünde cehennemi yaşadın mı?
Sevdin mi?
Hani öylesine yanağından bir makas alırcasına değil, uyukusuz kalırcasına, yüreğin titrercesine, sökülürcesine...
Sen hiç ağaç diktin mi be kardeşim?
Ya çiçek?
Çapaladın mı, avuçların kızarana kadar?
Su verdin mi?
Dokundun mu meyvesine, çiçeğine? Dokundun mu?
Yaz sıcağında verdiğin suyu kana kana içtiğini görünce sevindin mi? Dünyalar senin oldu mu?
Hade ağaç dikmedin, çiçek ekmedin, kendiliğinden biten semizotuna da mı su vermedin? Bakmadın...
Yap be kardeşim, bunu olsun yap...
Bir şeyler yap...
Sevdiğin için, insanlık için, doğa için...
Ter dök, emek ver...
Hem de karşılıksız...
***
Ya bir dostuna, arkadaşına...
Tanımasan bile bir yoldaşına, selam vermek için baktın mı gözlerine tebessüm ederek?...
Baktın mı? Söyle...
Nedir senin için “dostluk”, “kardeşlik”?
Nedir?
Düşün...
Çevirme başını.
***
Koştun mu hiç “özgürlüğün” peşinden?
Hani öyle nefes nefese kalırcasına...
Yakalamak istedin mi, uzattın mı ellerini?
Vardın mı tadına?
Hoflanma özgürlükten. Hoflanma...
Oynama, kıvırma, iki yüzlülük yapma... Söyle kendine.
Ama öyle fısıldayarak değil.
Kulakların da mı korkuyor kendi sesinden...
Tısma, haykır be kardeşim artık; haykır...
“Özgürlük” diye...
“Ben varım” diye...
Ne olacak, ne kaybedersin ki?...
Nesiller duysun sesini.
Coğrafyanda yankılansın, zaman anlar seni...
Haykır be kardeşim.
Bir defa olsun “özgürlük” diyebilmenin özgürlüğünü yaşa.
Bu gücün var.
Ölsen de gam yemezsin...
***
Bırak artık “dünyaları ben yarattım” edasıyla söylenmeyi...
Bırak! Kandırma kendini.
Yütme hayatı.
Doğayı...
Dostlukları, sevgileri, özlemleri...
Yütme...
Sen ne yaptın be kardeşim bugüne kadar? Ne yaptın?
Varolabilmek için ne yaptın?
Direndin mi?
Demokrasi için...
Söyle be kardeşim; söyle “Ne yaptın?”
Yapmadıysan eğer bir şey, mırıldanırsın sadece...
Kulakların dahi duymaz olur kendi sesini.
Yok ki haykıracaksın...