‘SEN UYU’
Mağusa’da bir röportaja gittim...
Hatırlarsınız, 12 Eylül darbesinin Kıbrıslı mağdurlarından bir bölümü ile konuşmuş, dergimizde yayınlamıştım.
Daha da genişlettim bu diziyi...
Diğer isimlere de ulaşarak...
Böylece tümü bir kitapta toplanacak, sizlerle paylaşılacak.
Umarım, son haftasına Ağustos’un, Işık Kitabevi’nin fuarına yetişeceğiz...
Yine ‘ilk kez’ anlatılanlar olacak bu kitapta...
Yeniden yüzleşeceğiz ‘demokrasi utancı’ günlerinin zulmüyle...
***
Şimdilik tüm bu röportajları ve kahramanlarımızı kitaba bırakalım, sürprizi bozmayarak...
Röportajın sonunda, yaşamdan konuştuk biraz, Mağusa’daki konuğumla...
Ve şu sözleri gitmedi aklımdan...
“Dedelerimiz, babalarımız, alın teriyle kazanıyordu... Çünkü ganimet yoktu. Çünkü bir yerlerden gelen ve dağıtılan paralar yoktu. Oysa ki 1974 sonrasındaki ganimet düzeni, bu toplumun ahlaki yapısını erozyona uğrattı. Artık çoğunluk, avantadan kazanmak istiyor, çalışmadan, emek vermeden... Asıl sorunumuz budur...”
***
Yalan mı?
Ve aslında, bu ‘avantadan kazanma’ kültürü değil mi uzun yıllardır siyaset kurumunu da çürüten...
Her kim ki ‘avanta düzeni’nin kapılarını açık tuttu sonuna kadar, ‘gözdesi’ oldu toplumun...
Öyle bir sistem ki, ‘avanta’, kapanın yanına kaldı...
Hak oldu...
“Sorgulanamaz” oldu!..
“Dokunulmaz” sınıfına girdi, baş avantacılar...
Ve bu anlayış, “her devrin insanları”nı yarattı...
Her renkten..
Her partiden...
Her ideolojiden oldular, her dönem...
***
Hangi “haksız” kazanım geri alındı ki, kolay kolay!..
“Torpille” işe mi girdiniz, kimse dokunmadı size bir daha...
(Bugün dahi öyle.. Örnek mi, Lefkoşa Belediyesi!..)
Kimse elinizden almadı, hatır gönülle sağladığınız “kredinizi”...
Kimse “yasa dışılığı”nıza söz etmedi...
Çünkü “ilk seçimler” yakındır mutlaka ve “avantacı” seçmen, sonucu belirleyecek kadar güçlüdür hâlâ...
***
Bu ülkede “avantacılar” ayıplanmadı hiç, gerisi ayplandı genelde...
“Sen daha uyu” diye!..