1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Senin hikayendir anlatılan
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Senin hikayendir anlatılan

A+A-

Senin hikayendir anlatılan.
İsimleri değiştir, kendi adını yaz; tarihleri değiştir ve kuşakları, kentte ya da kırsalda, çocuklukta ya da en delikanlı çağında nerede olursan ol senin hikayendir bu…

Bir tarlada, ekinde, bir devlet dairesinde masa başında, bir elektrik direğinin ya da bir zeytin ağacının tepesinde; tezgahta, yürüyüşte, soluk soluğa bir koşuda, geçim telaşında senin hikâyendir bu…

Alnından ter boşalırken hayattan alacaklısın…
Senden alacaklıdır toplum, kim bilir…
Yakınına adalet uğramamış, bir tanıdığın yoksa hiçbir işin olmamıştır…

Buralarda mahrumsun…
Öksüz büyümüşsün belki…

Bir ülken var, bir ülken yoktur.
Bir kimliğin var, bir kimliğin yoktur.
Sözünü, sesini, sevincini kursağında bırakmışlardır, bir yumru dayatmışlardır boğazına ve senin hikayendir bu, bir başka ıssızlıkta, bir başka yalnızlıkta, bir ötekine benzeyen…

Evladına hasretsin, uzaktadır…

Korkuyorsun, “kaçıp gitmesin çocuklarımız” diye…
“Baba biz güneye niye geçemiyoruz, buralıyız biz de” diyen gözler avuçlarına sığınmıştır.
“Niye biz dünyaya gidemiyoruz” diyen isyanlar içine koşmuştur…
Dışlanmışsındır, itilmişsindir, örselenmişsindir…

Yolsuzluğun, çürümüşlüğün, bencilliğin, bireyciliğin, köhneliğin, fesatın ve arsızlığın ortasında bir yerde, nereye gitsen ayaklarına dolanan gelecek belirsizliği sıkmıştır boğazını…

Gidecek yeri olmayana sahip çıkan gün doğumu gibi senin hikayen… Bir ameliyat masasında sonlandırılan yasak bir bebeğin doğmamış sızısı gibi… Kulluğu, köleliği, itaati onuruna yediremeyen bir firarinin isyanı gibi… Bir ergenin dudağındaki ilk ruj, yüreğindeki ilk aşk, soluğundaki ilk yas gibi…

***

“Muhtaç ettirip, yardım etmek, planlanmış cinayettir” sözleri yankılanmıştır kulaklarında…
“İşimi hallet” diye dilenmek zorunda kaldığın… “Beni de gör” diye sıranı beklediğin… “Bu kadar da olmaz” diyerek hep yanıldığın bir öfkedir, bir kaygıdır, bir huzursuzluktur ve anlatılan senin hikâyendir.

Umudunu ve düşünü yüklediğin arşenin tınısı yankılanıyor bu yurdun duvarlarında, surlara çarpıyor sırların…

Senin hikâyendir yoklukla da yazılsa bollukla da…
Ucu, bucağı, ötesi, berisi gri…

***

Özlediğimiz ne çok insanı toprağa bıraktık, ne çok ayırdık, parçaladık bu yurdu ve ne kadar birbiriyle aynı hikayelerimiz…
Memleket dedikçe hep bölünen…

Kötülüğün, nefretin, hıncın diline benzemeyen; alçaklığın ve kalleşliğin yöntemlerini onaylamayan, samimiyetsizliğin ve riyakarlığın gömleğini giymeyen senin hikayen bu...

“Ah biz de çok masum değiliz” diyen…
“Böyle olmamalıydı” diye ilenen…
“Yine de ayağa kalkacağız” diye bilenen…

O güzel kitabın ilk sözleri gibi…
“De te fabula narratur.”
Anlatılan senin hikâyendir.
Bu ülke sensin…
Sen hep varsın ve senin varlığınla değişecek hayat…
Seninle kurulacak yeni bir düzen, yeni bir gelecek seninle inşa edilecek…

Yeter ki çoğal, çoğalt iyiliği, gürleştir sesini, kalabalık ol, hayal et, kendine güven…
Anlatılan senin hikayendir, bil, sen değiştirebilirsin yine…
 

 

Bu yazı toplam 2755 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar