1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. ‘Serbest dalışta yasal düzenleme şart’
‘Serbest dalışta yasal düzenleme şart’

‘Serbest dalışta yasal düzenleme şart’

Su Altı Derneği Başkanı Yrd. Doç. Dr. Fuat Türköz Çiner’le ‘deniz kazalarını’ konuştuk

A+A-

“Zıpkınla balık avlamak adına temel şart olan sağlık kontrolü eksikliklerle başlıyor. Böylece daha suya girmeden ilk risk alınmış oluyor.”  


--------------

Simge Çerkezoğlu

Kuşkusuz deniz, derinliklerinde kaybolduğumuz ve tüm derdimizi unuttuğumuz yeri doldurulmaz eşsiz bir armağan gibi hayatımızda yer alıyor. Ama nasıl oluyor da doğanın bize sunduğu bu nimet bir anda felakete dönüşebiliyor. Yaşanan kazalar kaderden mi yoksa ihmalden mi yaşanıyor?
KKTC Sualtı Derneği Kurucu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Fuat Türköz Çiner, son zamanlarda sıklıkla karşılaştığımız deniz kazalarını YENİDÜZEN’e değerlendirdi. “Denizle şaka olmaz” sözünü yeniden anımsarken, yaşanan kazaların  kaderle değil sistemsizlik ve ihmale açıklanması gerektiğini kavradım…

• Su sporları yaparken en önemli sıkıntı nerede başlıyor?
• Denizlerle çevrili adada su sporları kuşkusuz en çok ilgi göstereceğimiz alanlardan biri. Bunları avlanmaya yönelik olan zıpkın dalışı ve tüplü dalış olarak iki gruba ayırabiliriz.  Her iki disiplinin de hayati önemi çok fazla. Sonuçta insan suyun altında belli bir süre geçiriyor. Bu süre içinde de bazı şeylere dikkat etmesi gerekiyor. Her iki sporu da yapacak kişilerin öncelikle ciddi sağlık denetiminden geçmesi gerekiyor. Alınacak ilk tedbir kişinin bu sporlara uygun olup olmadığını sağlık açısından değerlendirilmesi olmalı. Oysa bu açıdan bakıldığında her iki branşı da kapsayan herhangi bir kural bulunmuyor. Bu anlamda ülkemizde şu anda faaliyet gösteren federasyonlar var. Bu federasyonların altında da kulüpler bulunuyor. Su altında zıpkınla balık avlama sporu Avcılık ve Atıcılı Federasyonu’na bağlı bir spor dalı olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısı ile zıpkın satın almak için federasyondan üyeliğinize dair bir belge sahibi olmanız şartı aranıyor. Federasyona üye olmak için ise sağlık kontrolünden geçmeniz gerekiyor.  Aslında, zıpkınla balık avlamak adına temel şart olan sağlık kontrolünde sorun başlıyor. Böylece henüz suya bile girmeden ilk risk alınmış oluyor.  

• Tüplü dalış için de bunlar geçerli mi?
• Tüplü dalışta malzemeyi istediğiniz yerden alabiliyorsunuz. Zaten oksijen doldurmak için kullanılan cihazlar çok maliyetli, bunun yanında taşıma aracına, bota da ihtiyacınız var.  Biraz daha maddi yükü fazla olan bir spor olduğu için dalış okulları olarak anılan ancak yasada yeri belirli yeri olmayan bir meslek grubu ortaya çıkıyor. Kişi yurt dışından aldığı bröve ile dalış okulu açmak gibi bir imkana sahip oluyor. Aslında bunun bir geçerliliği yok. Bu piyano öğretmeni olmak gibi değil. Sizi iyi yetiştiremezse en kötü ihtimalle sınavdan kalır ve kızarsınız. Burada ise iyi yetişmeseniz bunun bedelin canınızla bile ödeyebilirsiniz.  Burada herhangi bir sağlık kontrolü şartı da aranmıyor.

‘NEFESİ HESAPLAMAK ÖNEMLİ’

• Zıpkınla balık avlamayı biraz daha detaylandıra bilir miyiz?
• Zıpkın olayında kişi suyun üstünde nefesini tutup suyun altına iniyor.  Kendi nefesi ile inişini gerçekleştiriyor, aşağıda belli bir süre geçiriyor. Bu süreyi avlak alanında araştırma yapmak için, avlağı görmek için veya onu avlamak için harcıyor. Dolayısı ile avlak alanına indiği zaman avlağını gördükten sonra nefesi yetmiyorsa geri çıkarak, bir an önce yeniden geri dönmek istiyor ki balık hareketli kaçmasın. Zıpkıncıların aldıkları nefes kendi nefesleri ama aşağıya indikçe her on metrede bir dışarıda aldıkları hava yarıya düşüyor. Dolayısı ile aslında zıpkınla avlanan birisinin dışarıda nefesini tutma kapasitesine ilişkin yaptığı hesap su altında yarı yarıya azalıyor. Dışarıda nefesini üç dakika tutabileceğini hesaplayan bir zıpkın avcısı aslında su altında o sürenin bir buçuk dakikaya tekabül ettiğini hesaplayamıyor. Bu da yapılan en büyük hatalardan biri olarak karşımıza çıkıyor.  

• Bu durumda zıpkınla avlanan birisinin de vurgu yeme ihtimali olduğunu söyleye bilir miyiz?
• Zıpkınla yapılan dalışlarda vurgun olma ihtimali düşüktür ama ona benzer hadiseler yaşanır. Vurgun olması demek sizin aşağıda başka bir gazı solumanız demektir. Zıpkıncılıkta böyle bir şey söz konusu değil ancak sıkıntı bilincini kaybetmek ile oluşabiliyor.
Elbette kimse bayıldı diye ölmez ancak vücut kara adaptasyonlu çalışıyor. Oysa denizde birisi bayıldığı anda ne olduğunu anlamıyor. Üzerine oksijensizlik süreci de eklenince dalgıç dibe batmaya başlıyor, boğularak can veriyor. Oysa bayıldığı an dibe batmadan hemen çıkma notasındayken fark edilir ve kurtarılabilirse hava ile buluştuğu için baygın olmasına rağmen beyin ölümü gerçekleşmez, böylece hayatta kalmak mümkün oluyor. Zıpkınla balık avlarken en az iki kişinin birlikte bu sporu yapması çok önemli. Birisi dalarken diğerinin yukarıda gözlemcilik yapması gerekiyor. Her dalışta mutlaka kişinin kendi inebileceği derinliği iyi hesaplaması gerekiyor. Çoğu zaman kişi düşündüğü kadar derine dalamıyor. Ya da dalsa da çıkmak için nefesi ona yetmeyebiliyor. Aslında sporcular zıpkınla balık avlamayı spor olarak görmüyor. Çoğu zaman para kazanma kaynağı olarak kullanılıyor. Ya tuttuğu balığı kendisi yiyor ya da satıyor. Zıpkın boyları gittikçe büyüyor. Derinlik gittikçe artıyor. Tekneyle daha içerilere giriliyor.
Belli kurallara bağlanması gerekiyor. Kişilerin zıpkın kullanabilecek kadar sağlıklı olması da bir ayrıcalık olarak görünüyor.

***

“Disiplini ve zıpkın kullanma tekniğini çok iyi bilen bir çocuğumuz aramızdan ayrıldı”

• İnsanların zıpkından yaralanabilecekleri söyleniyor…
• Hatta ve hatta zıpkın yaralanmalarında insanlar hayatlarını bile kaybedebiliyor. Bizde henüz öyle bir şey olmadı. En azından bu noktada bilinçli bir kullanım olduğunu söyleyebiliriz. Şahit olduğumuz örneklerde esas sorunun girilen derinlik artıkça kişinin kendine olan hâkimiyeti,  kararlar alma üzerindeki yetisi ve heyecanını kontrol etmesinin azaldığını gösteriyor. Çoğu zaman “dalmayı bilmezdi de boğuldu” ifadelerini çok duyuyoruz. Oysa geçtiğimiz haftalarda çok yetenekli babası bu alanda gelmiş geçmiş en iyilerinden birisi olan, disiplini ve zıpkın kullanma tekniğini çok iyi bilen bir çocuğumuz aramızdan ayrıldı. Sudaki değişken aslında hiç bilinmeyen bir değişkendir. İnilen suyun o günkü soğuk akıntısı, balıkla olan mücadelesi, çıkışta eline dolanma ihtimali olan herhangi bir şey… Sonuç olarak birçok şey bu faktörleri etkileyebilir. Zıpkıncı için en tehlikeli nokta çıkış noktası… Dolayısı ile çıkışta sorun yaşanırsa bayılma oluyor …

***


• Eğitimden söz edebilir miyiz? Verilen eğitimler yeterli mi?
• Zıpkıncıların Kulübü, Federasyon ve yasal yükümlülükleri var. Fakat zıpkın alırken sağlık beyanında bulunan bu kişilerin eğitimli olduklarına dair hiçbir bilgi sorulmuyor. Oysa dünyada bunun eğitimi var. Hayati bir risk alıyorsunuz. Tüplü dalışta ise federasyon yok, kulüpler yok, birlikler yok ancak tüplü dalış yapacaklar için belirli bir eğitim süreci var. Bu eğitim dalış okullarında veriliyor. Teorik ve pratik bilgiler veriliyor ama bunların da belli bir kaidesi yok. Okullar kendi kendilerini denetliyorlar. Oysa Türkiye’de tutum daha katı; onlar konuya hem turizm hem de güvenlik olarak bakıyor.  Tüm kulüpler sualtı federasyonuna bağlı bulunuyor. Tüm Türkiye’de geliri en çok olan federasyon bu federasyon ve zıpkıncılar ile serbest dalışçılar da buraya bağlı. Bizim de yasal düzenlemelere ve denetlemeye ihtiyacımız var. Geçtiğimiz yıl tüplü dalış sırasında iki kişi hayatını kaybetti. Bir kişi ölürse kaza iki kişi ölürse ihmaldir. Bu olay da unutulmamalı ve tartışılmalıdır. Dalış okulları organizasyonsuz, her okulda birden fazla öğretmen bile yok. Buna rağmen de on tane okul var.  Hepsinin ayrı dolum sistemleri var. Bunları da denetlemek mümkün olmuyor. Sistem gerektiği gibi çalışmıyor. Sonuçta ise bu tip kazalar kaçınılmaz oluyor.

Bu haber toplam 4228 defa okunmuştur