1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Serdar Denktaş açıkladı: “Türkiye’nin KKTC’ye verdiği krediler, Türkiyeli yurttaşlara verilen mülklerin tazminatıdır”
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Serdar Denktaş açıkladı: “Türkiye’nin KKTC’ye verdiği krediler, Türkiyeli yurttaşlara verilen mülklerin tazminatıdır”

A+A-

Kıbrıs sorununun 6 temel başlığından biri “Mülkiyet” başlığıdır. Kimilerine göre en önemli başlık mülkiyettir. Ben aynı görüşte değilim. Benim için en önemli başlık “Yönetim ve Güç Paylaşımı” dır. Ancak mülkiyet başlığının da diğerleri kadar önemli ve çetrefilli olduğunu biliyorum.

Çünkü mülkiyet kuzeyde ve güneyde hemen herkesi etkileyecek bir konudur. Rum toplumu bu açıdan biraz daha rahattır. Kuzey’de mal bırakan Rumların sayısı bellidir. Bıraktıkları toprak miktarı da bellidir. Gittikleri yerlerde Türk mallarında oturuyor, ya da kullanıyor olsalar bile tapu almamışlar, başkasına satmamışlardır. Dolayısıyla Rumlar açısından bir karmaşa yoktur.

Ama Kıbrıs Türk toplumu açısından bu iş içinden çıkılmaz haldedir. 3-5 kere el değiştiren, üzerine birden çok kişiye satılan çok katlı apartman dikilen araziler var.

Bu bağlamda bu konu hemen her bir bireyi etkileyecek bir konudur. Bu doğrudur. Ama bu doğru var diye görüşme sürecinde bu konuyu es geçmek, görüşmemek, görüşseniz bile çözüm önerisi sunmamak olmaz.

Hele bu konuya “kan döktük aldık, bizimdir” mantığı ile yaklaşmak hiç olmaz.

Geçtiğimiz Cuma gün DP Genel Başkanı Serdar Denktaş mülkiyet konusunda uzun bir açıklama yaptı. Denktaş açıklamasının başında görüşme masasında gizlilik içinde mülkiyet konusunun konuşulmasının insanları huzursuz ettiğini belirterek “İnşaat sektörü bu huzursuzluk içerisinde tamamen duraklamış ekonomik hayat olumsuz etkilenmiştir” dedi.

Denktaş mülkiyet konusunda insanımızı rahatlatacak bir öneri ortaya koyacağını söyledi. Ama yazının bütününde böyle bir öneri  olmadığı görülüyor.

Kıbrıslı Türklerin mülklerinin 1950’lerden beri gasp edildiğini iddia eden Denktaş Kıbrıslı Türklerin mülklerinin iddia edildiği gibi güneydeki Türk mallarının 450 bin dönüm değil, 600 bin dönüm olduğunu iddia etti. Bunun da kapılar açıldıktan sonra Rum tapu dairesine giderek ölçüm yaptıran vatandaşlardan aldığı bilgiye dayandırdı.

Kim, ne zaman, nerede bu ölçümü yapmış, ölçümü yapan Rum tapu dairesinin bu konuda verileri var mıymış, bu ölçümü yaptıran yurttaşlar KKTC tapu dairesini bilgilendirmiş mi, açıklamada bu sorulara herhangi bir yanıt yoktur.

Denktaş açıklamasında 1964-1974 arasında yaşanan olayları gündeme getirerek Türk mallarının değer kazanmaması için Türk köylerine elektrik, yol su götürmediklerini iddia etti ve “Tüm bu yaşananların gerçek sorumlusu olan Rum-Yunan ikilisi bizlere yaşattırdıkları kayıpların tazminatını ödemekle karşı karşıya bırakılması gerekirken, bizlerin görüşme masasında suçlu pozisyonunda oturmamız kabul edilebilecek bir yaklaşım değildir” dedi.

Birincisi Türk köylerine elektrik götürülmemesinin sorumlusunun kimler olduğunu insanımız biliyor. TMT’nin Rum elektrik teknisyen ve mühendislerini Türk köylerine sokmak istememesi ve elektrik hatlarını çekecek teknisyenlerin de Rum olması nedeniyle 70’li yılların başına kadar Türk köyleri elektriksiz kalmıştı.

Bundan daha önemlisi Denktaş bu ifadesiyle “Rum-Yunan ikilisinden savaş tazminatı isteyelim” demeye getiriyor. Biz bu konuyu masaya getirirsek Rumlar da 1974 sonrası için savaş tazminatı gündeme getirir.

Böylece çözüm müzakereleri çözüm bulma hedefinden sapar ve başka mecralara doğru yol alır.

Serdar Denktaş uzun açıklamasında malların hangi yıl değerlerinin baz alınması konusunda da çelişki içindedir. 1974 değeri esas alınırsa olmaz, 1960 değeri alınırsa yine olmaz diyor. Ama neyin esas alınacağını söylemiyor. Aksine yine Rumların ödemesi gereken tazminatlardan bahsediyor. Bunu da “1964’den itibaren mülklerin bir kısmı için kullanım kaybı” istiyor.

Kullanım kaybı aslında Rum tezidir. Rumlar da 1974’den sonra kuzeyde kalan Rum malları için kullanım kaybı istiyorlar. Hatırladığım kadarıyla “Annan Planı’nda kullanım kaybını herkes kendi kurucu devleti’nden istesin” deniyordu. Aksi büyük bir kaosa neden olabilir.

Açıklamada eşdeğer mallarla ilgili Denktaş  “çok net olarak bilinmektedir ki bir kısım insanımız bıraktığı malın altında karşılık almışken bir kısmı da bıraktığı mal değerinin çok üstünde mülk almıştır” dedi. Eşdeğer mal diyerek kendi insanımız kandırdığımızı, haksız yere bir kısım insanın mal-mülk zengini yapıldığını itiraf ediyor.

Tahsisten mal sahipliği konusuna da değinen Serdar Denktaş bu konuda tam anlamıyla hem KKTC’yi, hem de TC’yi töhmet altında bırakacak açıklamalar yapmıştır. Tahsisten hak sahibi olan Türkiye’den gelen yurttaşlara verilen koçanların durumu ile ilgili “Türkiye'nin vermiş olduğu ve hala vermekte olduğu krediler, bu mülklerin karşılığı olarak kabul edilmiştir” diyerek önemli bir gaf daha işlemiştir. Hatta kredilerin hala borç olarak durduğunu ve bahse konu mülkler için tazminat ödenmesinin gündemde olduğunu iddia etmiştir.

Rum tarafı mülkiyet görüşmelerinde “kullanıcı hakkını” kabul etti. Ama Rum tarafında konu hala tartışılıyor. Özellikle tartışılan da “Kıbrıslı Türklerin kullanımında olan mallarla ilgili sorun yok, ama Türkiye’den getirilenlere verilen mülklerde kullanıcı hakkı olmaması gerekir” diyorlar. Serdar Denktaş bu açıklamasıyla gafil muhbirlik yapıyor.

Açıklamasının sonunda ise mülkiyetle ilgili müzakere edilmesinin ekonomiyi her bakımdan kötü etkilediğini, yerel bankaların sıkıntıya gireceğini iddia ederek “her şeyden önce, bankalarımız, kuzeydeki mülk sahipleri ve ekonomimiz emniyet altına alınmadan bu konunun müzakeresinin devam ettirilmesi son derece yanlıştır” diyerek baklayı ağzından çıkarıyor ve hepsi için “devlet garantisi” istiyor. Bu garanti olmadan mülkiyet konusunda müzakere edilmesi yanlıştır diyor.

Denktaş’ın mülkiyet önerisi de baba Denktaş’tan bu yana hiç değişmedi. “Global Takas” . Denktaş “insanımızı önce birbirine sonra da karşı toplumla kavgaya sokmayacak tek formülün bu olduğunu söylemekteydik” diyerek az önce eşdeğercinin hakkını alamadığını itiraf eden Denktaş bu adaletsizliği yasallaştırma hevesini ortaya koyuyor.

Liderler “bireyin mülkiyet hakkına saygı” hususunda anlaştılar. Liderler bu konuda uzlaştığına göre mülkiyet konusu da bireysel olarak çözülecek. Birey “Takas, iade ya da Tazminat” tan hangisini talep ederse edecek, eşit sayıda Türk ve Rum ve bir yabancıdan oluşacak “Mülkiyet Komitesi” de “Toprak Kriterleri” ne bakarak karar verecek. Böylece kişiler karşı karşıya gelmeyeceği gibi, henüz üzerinde mutabık kalınmayan ve görüşülen kriterler belirlendikten sonra herkes bu kriterleri bilecek. Kimse kimseyi kandıramayacak.
Mülkiyet konusunun önemini vurgulayan Denktaş bu konunun her kesimle tartışılması gerektiğinin ve kendilerinin bunu yapmaya başladıklarını iddia etti ve ardından da “masada Kıbrıs Türk tarafını temsil etmekte olan heyetin, tüm olayların tek suçlusunun bizler ve Türkiye olduğu inancından kurtulması halinde…” dedi.

Bu nasıl bir nitelemedir. Dün sizin gibi düşünmeyenleri vatan haini olarak niteliyordunuz. Çok şükür o günleri geride bıraktık. Ama anlaşılan siz hala o yılların özlemi içindesiniz. Masada Kıbrıs Türk tarafını temsil etmekte olan heyet bu halkın büyük çoğunluğunun desteğini alarak o masaya oturmuşlardır. Ne sizden izin alarak, ne de sizin gibi düşünenlerden icazet dilenerek. % 60’dan fazla oy alarak o masaya oturmuşlar ve bu halkın tümünü en iyi biçimde temsil etmektedirler. Bu konuda en küçük bir kuşkunuz olmasın.

Görüşme süreci ile ilgili halkımızın içine kuşku tohumları ekmek yerine, çözüm sürecini olumlu etkileyecek ve insanımızı kurduğunuz ve itiraf ettiğiniz bu adaletsiz düzenden kurtaracak adımları atan görüşme heyeti için yaptığınız kabul edilemez niteleme nedeniyle özür dileseniz daha yararlı olur.  

 

Bu yazı toplam 2983 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar