1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. SERDAR DENKTAŞ’IN ÖZENDİĞİ PADİŞAH
Sami Özuslu

Sami Özuslu

SERDAR DENKTAŞ’IN ÖZENDİĞİ PADİŞAH

A+A-

Medya dendiği vakit Serdar Denktaş özel radyo ve televizyonların kurulmasında, yasal düzenlemelerde payı olduğu için övünür. O dönemlerde bakandı çünkü…

Lakin meclisten ilan etti ki TAK Müdürü’nü arayıp yayınlarına müdahale etti, bültendeki ‘Reddediyoruz Paltformu’ haberinin kaldırılmasını istedi.

Gerekçesini sevgili Aysu Basri Akter, sosyal medya hesabında çürüğe çıkardı!
TAK Yönetim Kurulu üyesi de olan Aysu, Serdar Denktaş’ın “Reddediyoruz Platformu’nun bildirisi imzasız ve kurumsal kağıtta değildi” iddiasına karşılık, “Hayır, imza da vardı, ayrıca bildiri Platform’un antentli kağıdıyla yollanmıştı” diye yazdı.

Böylelikle Serdar Denktaş’ın söyledikleri tamamen havada kaldı.
Zaten söyledikleri ‘külliyen uydurma’ olmasa bile, bir bakanın TAK Müdürü’nü arayıp “Kaldır şu haberi” demesinden daha çağdışı, daha antidemokratik bir tavır olamaz!

***
TAK Müdürü eliyle işlenen ‘sansür’ vakası, demokrasi tarihimizin yazıldığı herhangi bir kitabın ‘kara sayfası’nda yer alacak.
Olayın kendisi ve aktörleriyle birlikte…

Şimdilik iki isim biliyoruz: Biri “Kaldır şu haberi” dediğini söyleyen Serdar Denktaş, diğeri ise Serdar Denktaş’a direnemeyen ve TAK’taki sorumlu amire aynı ‘emri’ tebliğ edip “Hayır, kaldırmam” diye onurlu bir tavırla karşılaşınca evden sisteme girip o emri ‘kendi eliyle’ ifa eden TAK Müdürü Neriman Saygılı…
Başka isim ya da isimler, kurumlar da var mıdır ve saklanıyor mudur ‘sansür’ vakasında başrol, figüran, yönetmen ya da yapımcı olarak görev alan, bilinmez.

Bilinen şu var ki, 2016 yılında bu topraklarda 1800’lü yılların son döneminde meşhur ‘İstibdat Dönemi’nin mimarı, Padişah II. Abdülhamit’e özenenler var!

***
Bir ‘azınlık hükümeti’ olarak göreve gelen ve toplumun geniş kesimlerince kabul görmeyen, Ankara’nın Kıbrıs’a bakan bürokratlarının yazdığı reçeteleri bir eksiksiz, tartışmadan, hiçbirine ‘hayır’ demeden uygulamayı “Elçilik ve Yardım Heyeti’yle iyi geçinirsem koltukta oturma sürem uzar” diyerek uygulamaya kalkan Hüseyin Özgürgün-Serdar Denktaş ikilisi, tahminleri boşa çıkarmadılar, baskı ve demokrasi dışı eğilimler içine girdiler.
Zaten tersi düşünülemezdi.

Bu toplumu ekonomik bakımdan ileriye değil geriye götüren, sosyal ve kültürel bakımdan Osmanlılaştırmayı hedefleyen, Cumhurbaşkanı’nın çözümcü iradesine karşın ilk fırsatta kesin taksim, hatta ilhak yönünde adım atmaya müsait bir görüntü veren UBP-DP hükümeti, tüm bunları kolayca hayata geçirebilmek için ‘topuz’ kullanmayı deneyecek.

‘Topuz’ bir sembol tabii…
Kitleleri susturmak, sessizleştirmek, tepkileri baskılamak, silikleştirmek, ötekileştirmek…
TAK Müdürü eliyle yapılmak istenen, ama gerek TAK’ta yaptığı işe saygı duyan basın emekçilerinin, gerekse örgütlerinin ve toplumun tepkisiyle geri püskürtülen sansür girişimi, bu dönemde sürpriz olmadı yani…

***
Osmanlı’nın en baskıcı hükümdarlarından II. Abdülhamit, çıkardığı sıkıyönetim kanunlarıyla bütün toplumu ve elbette basını da susturmuştu.

Sansür Kurulu eliyle birçok gazeteyi kapattırmış, gazetecileri sürgüne göndermişti.
O kadar ileri gitmişti ki Abdülhamit, devletin gazetesi Takvim-i Vekayi’yi dahi, bir ‘dizgi hatası’ nedeniyle kapattırmıştı. Üstelik iki defa!..

Türklerin basın tarihinde İstibdat Dönemi benzeri çok ‘kara leke’ var. Osmanlı döneminde de, Türkiye Cumhuriyeti’nin her döneminde de…

Akademiden gelen ve sansürü, basın özgürlüğünü öğrencilerine anlatan TAK Müdürü Neriman Saygılı’ya önerimdir: II. Abdülhamit dönemini bir daha okusun ve Serdar Denktaş’a da anlatsın. Tabii başka ‘aktör’ler varsa son sansür olayında, onlara da…

‘İstibdatçı’ya yer yok bizim burada!..

Bu yazı toplam 2506 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar