1 Eylül’de Bizi Ne Bekliyor?

Salih Sarpten

Yüz yüze eğitime ara verdiğimiz 10 Mart 2020’den bugüne tam 6 ay geçti. Ne yazık ki bu altı aylık süreçte yapmamız gereken ancak nedense yapamadığımız birçok şey var. Bu nedenle de ister istemez akıllarda, yeni öğretim yılında okulların açılış tarihi olarak belirlenen 1 Eylül’de nelerle karşılaşacağımız belirsizliğini koruyor.

  • Bulaşın artması ve/veya pandeminde ikinci dalganın ortaya çıkması durumunda okul hayatının nasıl düzenleneceği,
  • Okul içindeki uygulamaların yanı sıra, taşımacılık, beslenme, öğrencilerin okuldaki kişisel hijyenlerinin nasıl sağlanacağı,
  • Geçmiş eğitim döneminde yaşanan eğitim kayıplarının nasıl giderileceği,
  • Geçmiş eğitim dönemindeki kayıplara, önümüzdeki eğitim döneminde de yeni kayıplar eklenir mi endişesi, böyle bir olgunun ortaya çıkması durumunda nelerin yapılabileceği gibi yanıtlanması gereken onlarca soru var.

Bütünlüklü ve tam koordineli olmasa da Eğitim Bakanlığın yukarıdaki konular için bir çalışma olduğunu biliyorum. Çalışma, en genel anlamda sınıftaki öğrenci mevcudunu belirli bir sayıda tutarak sosyal mesafeyi korumak ve geçmiş yıldaki eğitim kayıplarını giderme üzerine oluşturuluyor. Bu anlamda öğretim programlarında (müfredat) yeniden gözden geçme ve nispeten kalabalık okullarda yüz yüze eğitimi gruplara bölerek gerçekleştirilme gündemde…

Bu konularda mesai harcıyor, birtakım uygulamaları hayata geçirme konusunda çalışmalar yapılıyor ancak ne yazık ki geçtiğimiz 6 aylık süre düşünüldüğünde ortaya çıkan sonuçların çok cılız ve yetersiz olduğu da rahatlıkla söylenebilir. Peki bu 6 aylık sürede ne yapılmalı, en azından hangi konularda anlamlı bir yol alınmalıydı?

  • Uzaktan eğitim alt yapımızı güçlendirmeliydik: Çok yakın bir zamanda yüz yüze eğitim ile uzaktan eğitimin harmanladığı hibrit (melez) bir eğitim modeli zorunluluğu kapımızı çalacak. Bu durumdan kaçmak mümkün değil.
     
  • Her öğrenciyi teknolojik alt yapıyla buluşturmanın planlamasını yapmalıydık: Teknolojinin getirdiği uygulamaları kullanmak artık lüks değil, temel ihtiyaç, hatta zorunluluk. Bu nedenle her öğrencinin eğitime ulaşmak için teknolojik olanakları nasıl erişeceğinin planlamasını büyük önem taşıyor.
     
  • Okul hayatı kriterlerini belirlemek, bunların öğrenciler ve anne-babalar tarafından eksiksiz uygulanmasını sağlayacak bilgilendirmeleri yapmalıydık: Taşımacılıktan okulda beslenmeye, okulda hijyene koşullarından sosyal mesafe kurallarına uymaya kadar öğrencilerin sağlıklı bir okul hayatı kazanması desteklenmelidir.
     
  • Yeni bir okul iklimi yaratacak dönüşümlerin adımlarını atmalıydık: Pandeminin bize öğrettiği önemli bir şey var. O da artık yeni becerilere ihtiyacımız olduğudur. Peki, ama biz geleneksel anlayışımıza devam mı edeceğiz. Yani çocukları sınıfa topla, onların tamamen pasif olduğu dakikalarda bilgi aktar, sonra teneffüse çık, sonra tekrar derse gir ve öğretmenin anlattıklarını defterine yaz anlayışına devam mı edeceğiz!
     
  • Yeni bir öğretmenlik mesleği tanımına ihtiyacımız var. Bu konuda anlamlı tartışmaları başlatmalıydık: Öğretmenin görevi, becerileri ve yeterlilikleri yeniden tanımlanmalı. Öğretmenin, okul yöneticisinin, denetmenin, üst kademe yöneticisinin teknoloji okuryazarı olması gerekliliği mevzuat haline getirilmeli. Oysa öğretmen istihdamı ikinci döneme kalmış durumda…

Sözün özü şu: Bir yandan salgının getirdiği yeni durum, diğer yandan dünyadaki teknolojik değişim, eğitim sistemlerinin ve okulların mevcut durumlarının sorgulanmasını zorunlu kılıyor. İstesek de istemesek de bu sorgulamadan kaçamayacağız. Bütün bunlar için ihtiyaç duyduğumuz tek şey yenilikçi bir bakış açısı, yaşananlardan ders çıkarabilme becerisidir. 1 Eylül’de okulları ne şekilde açarsak açalım; yeni bir anlayış ve yaklaşımla açmadığımız sürece yaşadıklarımızdan ders çıkarmamış olacağımız gibi bundan sonra yapacaklarımızın da pek fazla önemi olmayacak demektir.

 

 


Buraya Dikkat

Dünyanın Aradığı Yeni Beceriler

Küresel anlamda yapılan birçok pedagojik araştırmada gelişmekte olan ülkelerin daha etkin temel becerileri öğretmeleri gerektiği ortaya çıktı. Çalışmalarda; aritmetik ve okuma-yazma temelleri yerine 21. yüzyıl becerilerini geliştirmek için gerekli pedagojilere ve teknolojilere yatırım yapılması öneriliyor.

Daha farklı bir ifadeyle, günümüzde ihtiyaç duyulan beceriler çok ciddi oranda değişmiştir. Gelecek yılları da düşündüğümüzde öğretimde artık daha farklı beceri eğitim sistemimize entegre etmemiz gerektiği apaçık ortada… İşte dünyanın aradığı yeni beceriler: Liderlik… Dijital okur-yazarlık… İletişim… Duygusal öğrenme… Girişimcilik… Küresel vatandaşlık… Problem çözme… Takım çalışması-işbirliği…