1958 yılı, Kıbrıslılar için dönüm noktalarında biri olmuştur. Toplumlararası çatışmaların şiddeti artarken, her iki toplumun bölünmesi, ayrışması ve düşman olarak görülmesi tohumları da filizlenmeye başlıyordu. Son kez 1 Mayıs'ı Kıbrıs Türk ve Rum işçiler-emekçiler birlikte kutlamışlardı o yıl. Ardından adeta bir "solcu-komünist" avına çıkılmıştı her iki toplum içerisinde de. Kıbrıslı Türklerin ise 1 Mayıs işçi-emekçi bayramını kutlamak için, miting alanına yürümeleri ancak 1978 yılının 1 Mayıs’ında olmuştu.
1975-1977 yılları arasında 3 yıl boyunca 1 Mayıs bayramı, sadece gazetelere verilen bildiriler, demeçler, yorumlarla hayat bulabildi. Bugün, işte bu bildirilerden bazılarını sizlerle paylaşacağız.
Bildiri deyip geçmemek gerekiyor aslında. Çünkü 1975 yılının işçi-emekçi-memur kesminin yaşadığı mağduriyetin, 48 yıl sonra da pek değişmediği görülebilmektedir. Öncelikle Türk-Sen’in mesajına yer veriyoruz.
“Bozkurt Gazetesi, 01 Mayıs 1975, syf:1
1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyle mesajlar yayınlandı
Türk-Sen “Pahalılıkla ilgili tedbirler yetersiz kalıyor”
İsmet Kotak, işçilerimize örgütlenmelerini salık verdi
-Lefkoşa-
.....
TÜRK-SEN’NİN MESAJI
Türk-Sen mesajında ise, “11 yıl çok güç şartlar altında sürdürdüğümüz var olma mücadelemiz, 20 Temmuz Barış Harekâtından sonra da bitmiş değildir, şekil değiştirmiştir. Her Türk bölgesinde kökleşmek, iktisaden kalkınmak ve bölgemizi Türk vatanı yapmak göreviyle karşı karşıyayız” denmektedir.
HERKESİN GÖREVİ
Henüz çalışma hakkından, barış, özgürlük, can ve mal güvenliğinden yoksun binlerce soydaşımızın güneyde, Rum esaretinde bulunmakta olduğunu anlatan Türk-Sen “onların da özgürlüklerine kavuşmalarını sağlamak hepimizin görevidir ve herkesi bu yönde gayret göstermeye davet ederiz” demiştir. Mesajda daha sonra şöyle denilmektedir:
“Sayın Türk işçisi, Sosyal adalet sadece toplu sözleşme ile sağlanamaz. İşçinin milli gelirden adil bir pay alması, sosyal haklarının yasalarla gücenceye bağlanması, fiyatların ücretlerin önünde gitmesinin önlenmesi ve işsizliğin bertaraf edilmesi sosyal adaletin ve huzurun temel taşıdır.
Sosyal güvencenin en büyüğü ve en önemlisi olan sosyal sigorta yasasından yoksunuz. Bu yasanın hazırlık gayretleri sürmektedir. Bir yıla yakın bir zamandan beri bekleyen Asgari Ücret Kanununun yakın bir gelecekte Kurucu Meclis’ten geçeceğini umuyoruz. Keyfi işten çıkarmaları önleyecek yasaların yapılması, artık kaçınılmazdır.
Pahalılık bütün şiddetiyle devam ediyor. Alınan tedbirler yeterli olamıyor. Türk sendikacılık hareketi olarak, herkesten çok bu konuya eğildiğimizi bazı önemli tedbirlerin alınmasını sağladığımızı vicdan huzuru ile açıklarken, gayretlerimizi savsaklamamamız gerektiğini müdrikiz.”
Bugün bile Sosyal Sigortalar’daki birikimlerin hükümetlerce nasıl “kaynak” olarak kullanıldığını görmüşüz. Peki ya Asgari Ücret? Her yıl daha bir fakirleşen özel sektör çalışanının, işçinin-emekçinin geliri hiçbir zaman istenilen düzeye gelememiştir. Diğer yandan 48 yıl önce memur kesiminde de haksızlıkların dizboyu olduğu görülmektedir. Adaletsizlik her yerde. Köklü sendikalarımızdan KTAMS da 11 maddelik önerilerini, 1 Mayıs mesajlarının içine katıyorlardı. Sayfamız imkânı dahilinde 5. Maddeye kadar sizlerle paylaşıyoruz.
“Bozkurt Gazetesi, 01 Mayıs 1975, syf:1
KTAMS tarafından yayınlanan bildiride
Memur hak ve çıkarlarının gözetilmesi istendi
-Lefkoşa-
Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası dün bir bildiri yayınlayarak 1975 Mali Yılı Bütçesinin hazırlanması sırasında Federe Devlet Başkanı başta olmak üzere tüm ilgililere sunulan taleplerin gerçekleşmediğinin bütçe tasarısında görüldüğünü belirtmiş, kamuoyu önünde Kurucu Meclis üyelerine ve tüm ilgililere aşağıdaki hususları sunmuştur:
“1. 1975 Mali Yılı Bütçesi kanunlaşırken, Sendikamız, Bütçenin Toplum gereksinmelerine cevap verecek, lüks harcamaları kısıtlayıcı, genel toplum yararını gözetici, küçük bir zümreye değil tüm topluma yarar getirici, sosyal adaleti sağlayıcı, toplum kalkınmasını hızlandırıcı ve kalkınmasının külfetlerini toplum omuzlarına eşit bir şekilde dağıtıcı, adaletli bilimesel ve sosyal devlet anlayışına uygun bir bütçenin kabul edilmesini esas sayar.
2. Günümüz yaşam koşulları ve asgari geçim seviyesi dikkate alınarak yapılan araştırma sonucu 60 Lira (£60-) maaşın Taban Maaş olarak tesbiti ve 1 Mart 1975 tarihinden itibaren uygulanması.
3. Bütçede öngörülen 400 TL. Hayat pahalılığı tahsisatının, Hayat pahalılığı indeksinin çok altında olduğu ve Hayat pahalılığı tahsisatının Hayat pahalılığı indeksinde gerçekleşen değişikliğe göre ayarlanması ve ödenmesinin zorunlu olduğu.
4. Ayni ehliyete sahip Memurlar arasında yapılan “Arizi Kadrolu” ayırımının ortadan kaldırılarak, Arizi statüdeki Memurlara yapılan günümüz koşullarından uzak £30 ve £50 maaş ödemesi uygulamasının bir an önce ortadan kaldırılarak kadrolara intibaklarının sağlanması.
5. Temelleri yeni atılan Federe Devletimizin Kadrolarını organların fonksiyonları açısından Bilimsel Yöntemlerle değerlendirip, şekillendirecek “Bağımsız bir Ünitenin” kurulması, yani bu konudaki Uzmanlar Heyetinin K.T.Federe Devleti Kadrolarının fonksiyonlarına göre yeni baştan düzenlenmesi.
.....
(11 maddeden oluşuyor)”
Sendikalar dışında bir derneğin 1 Mayıs mesajı da yer alıyordu o günün gazetelerinde. Bu gazetemiz Halkın Sesi’dir. Demokratik Gençlik Derneği isimli bu dernek, Hasan Sarıca’dan aldığımız bilgiye göre Küçük Kaymaklı’nın Kahramanlar Caddesinde bulunuyordu dernek binaları. Başkanı ise hepimizin yakından tanıdığı Ahmet Okan’dı. Dernek daha sonra yine Ahmet Okan başkanlığında Devrimci Gençlik Derneği’ne (DGD) dönüşmüştü.
Demokratik Gençlik Derneği’nin bildirisi içerisinde yer alan özellikle Atatürkçülük, laiklik, gericilik karşıtı satırlar dikkat çekici. Siyasi erkin bu yöndeki tavırlarını gösterir nitelikte kanımca. Yazımızın son bildirisi de Demokratik Gençlik Derneği’nden gelsin.
“Halkın Sesi, 01 Mayıs 1975, syf:1
Demokratik Gençlik Derneği Bildiri Yayınladı
Baskılara karşı savaşan demokrat güçleri destekleriz
Demokratik Gençlik derneği dün bir bildiri yayınlayarak, gençliğin mücadelesine değinmiş ve şöyle demiştir:
“Önce İngiliz sömürgeciliğine daha sonra da EOKA faşizmine karşı özgürlük mücadelesi veren halkımız yakın bir geçmişte anavatanla birlikte bu mücadelesini kazanarak toplumumuzu mutluluğa götürecek yolu açmıştır.
Ancak yıllardır ekonomik ve siyasal özgürlüğüne susamış Atatürkçü demokratik ve ilerici halkımızı mücadelesinde durdurmak isteyen bazı çevreler vardır.
Kendi çıkarlarını halkın çıkarları üzerinde tutan bu çıkarcı çevreler kendi menfaatleri için halkımıza ve halkımızın yasal temsilcilerine saldırmaktan hiçbir zaman çekinmemiştir. Bu, 20 Temmuz öncesinde ve sonrasında da böyle olmuştur.
Bu yapılan baskılar 20 Temmuz’un özgürlükçü karakterine ters düşmektedir.
20 Temmuz Harekâtı diktatörlük getirmek için değil, diktatörlüğü yıkarak özgürlükçü demokrasiyi getirmek için yapılmıştır. Nitekim Ecevit 20 Temmuz günü “Harekâtımız diktaya karşı demokrasinin bir zaferi olacaktır.” diyerek bunu çok güzel bir şekilde belirtmiştir.
Kıbrıs’ın aydın gençliği olarak demokrasi savaşında halkımızın yanında yerimizi almak için Demokratik Gençlik Dermeğini oluşturmayı vazgeçilmez bir görev olarak gördük. Bu mücadelede yolumuz demokratik yoldur.
Yıllar boyunca örgütlü ve güçlü bir ses olmaktan yoksun bırakılmaya çalışılmış gençler olarak halkımızın Atatürkçü demokratik ve ilerici karakterinden aldığımız güçle her türlü antidemokratik baskılara karşı savaş veren tüm demokratik kuruluşları desteklediğimizi belirtir demokratik mücadelelerinde yanlarında yer aldığımızı duyururuz.
Demokratik Gençlik Derneği olarak; Demokrasiye inanmıyan, Atatürk ve devrimlerine saygı göstermeyen, Lâik düşünceye sahip olmayan, Faşizme ve Anarşizme inanan ve bu gerici özelliklerinden dolayı halkımızın ve gençliğin ilerici karakterine ters düşenlere karşı yasal sınırlar içerisinde mücadele vereceğimizi ve yukarıda sıralanan özelliklere sahip olanlara ilgi duymadığımızı açıklarız.
Selâm olsun tüm demokratik mücadele veren kuruluşlara.
Selâm olsun Atatürkçü, demokratik ilerici ve emekçi halkımıza.”
Demokratik Gençlik Derneği Yönetim Kurulu”