Ertuğrul SENOVA
“KKTC” ekonomisi son bir yılda, ekonomistlerin ifadesiyle “tarihi rekorlar” kırdı.
Ağustos 2021’de yüzde 20.54 oranındaki enflasyon, Ağustos 2020’de yüzde 118.18’e çıkarken, açlık sınırı ise buna paralel olarak 4 bin 446 TL’den 9 bin 675 TL’ye yükseldi.
Peki tüm bunlar neden yaşandı?
YENİDÜZEN’e konuşan deneyimli ekonomistler bu sorunun yanıtını; TL kullanımına, hayat pahalılığı altında kalan maaşlara ve acımasız zamlara bağlıyor…
Devlet Planlama Örgütü (DPÖ) Eski Müsteşarı Ödül Muhtaroğlu, “Enflasyon, son 22 yılın en yüksek seviyesinde” diyerek, enflasyonun bu denli yükselmesindeki esas nedenin; elektrik, akaryakıt ve gaza yapılan “sürekli ve okkalı” zamlar olduğunu vurguladı.
Bu durumdan kurtulmak için alım gücünün arttırılması gerektiğine dikkat çeken Muhtaroğlu, bir dizi çözüm önerisi paylaştı: “Küçük esnaf ve küçük işletmelere yönelik prim desteği arttırılmalı, piyasa ucuzlatılmalı, ithalatta kur sabitlemesine gidilmeli ve temel gıda ürünlerine vergi indirimi sağlanmalı.”
Öte yandan Kıbrıs Türk Yatırım Geliştirme Ajansı (YAGA) eski başkanı ve Başbakanlığın eski müsteşarlarından Berkan Tokar ise ülkedeki fakirleşmenin temel sebebinin enflasyon olduğunu ifade etti.
Piyasadaki hizmetin ya da malın, enflasyon oranında değerlenmemesinden dolayı alım gücünde ciddi bir gerileme yaşandığını, çünkü vatandaşın gelirinin, enflasyon kadar artmadığını belirten Tokar, bu durumun fakirleşmeye yol açtığına dikkat çekti.
“Gelirlerimiz, piyasadaki pahalılaşma kadar artmıyor” vurgusu yapan Tokar, vatandaşın alım gücünün azalmasının, devletin hesapladığı enflasyon oranının piyasadaki enflasyonu temsil etmediği anlamına geldiğini ifade etti.
Yıllık enflasyon, yüzde 20.54’ten; yüzde 118.18’e
İstatistik Kurumu ile Maliye Bakanlığı’nın güncel verilerinden derlenen bilgilere göre, KKTC’deki yıllık enflasyon oranı Ağustos 2021’de 20.54’iken, Ağustos 2022’de yüzde 118’e yükselmiş durumda. Öte yandan, enflasyona paralel olarak düşen alım gücü de her geçen gün erimeye devam ediyor. Ülkedeki açlık sınırı, Ağustos 2021’de 4 bin 446 TL iken, Ağustos 2022’ye gelindiğinde bu rakam 9 bin 675 TL’ye yükselmiş durumda.
Ekonomistler ne dedi?
DPÖ Eski Müsteşarı Muhtaroğlu: “Enflasyon, son 22 yılın en yüksek seviyesinde”
YENİDÜZEN’e konuşan Devlet Planlama Örgütü (DPÖ) Eski Müsteşarı Ödül Muhtaroğlu, “Enflasyon, 2000 yılından itibaren son 22 yılın en yüksek seviyesinde. Bu rakamlar tarihi rakamlardır, rakorlardır” ifadelerini kullandı.
“Olağanüstü rakamlarla karşı karşıyayız” diyen Muhtaroğlu, yıllık enflasyonda yüzde 98’lik bir fark oluştuğuna dikkat çekerek, “Bu rakamların en büyük sebepleri; elektrik, akaryakıt ve gaz ürünlerine yapılan zamlardır. Bu ürünler, ekonominin girdi ürünleri. Bu rakamlar gösteriyor ki siz, 1 yılda söz konusu ürünlere devamlı olarak okkalı zamlar yaptınız” şeklinde konuştu.
Elektrik, akaryakıt ve gaza yapılan zamların, tüm mal ve hizmetlere zincirleme olarak yansıdığının altını çizen Muhtaroğlu, “Bu kapsamda da hayat pahalılaştı, enflasyon arttı. Geçen yıla oranla ortaya çıkan rakamların temel sıkıntılarından biri bu zamlar” ifadelerini kullandı.
“Aynı para birimi kullanıyoruz ama TC’deki yıllık enflasyon yüzde 80, KKTC’de 118”
Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiye Cumhuriyeti ile aynı para biriminin kullanılmasına karşın, KKTC’nin TC’den yüzde 38 oranında daha pahalı bir durumda olduğunun altını çizen Muhtaroğlu, “Bizdeki yıllık enflasyon yüzde 118’ken, Türkiye’de bu rakam yüzde 80” bilgilerini paylaştı.
Enflasyonun, gıda enflasyonu üzerindeki yansımalarını da değerlendiren Muhtaroğlu, “Gıda enflasyonu da yüzdelik olarak 118’e ulaştı. Yıllık enflasyonla gıda enflasyonu eşit duruma geldi. Bu da açlık sınırının artmasına neden oldu” dedi.
“Son bir yılda elektriğe yüzde 262, gaza yüzde 162, akaryakıta yüzde 178”
Ağustos 2021’den Ağustos 2022’ye kadar; elektriğe yüzde 262, gaza yüzde 162, akaryakıta ise yüzde 178 oranında zam yapıldığını ifade eden Muhtaroğlu, gıda rakamlarına ilişkinse şu verileri paylaştı:
“Son bir yılda gıda ürünlerinde inanılmaz bir fiyat patlaması yaşandı. Hellimde yüzde 116, ucuz dediğimiz tavuk etinde yüzde 170, sütte yüzde 132, damacana suda yüzde 95, yoğurtta yüzde 140 oranında artış yaşandı. Bunlar önemli göstergeler.”
Tüm artışlara karşın, asgari ücretin, Haziran ayında yüzde 56 oranında belirlenen hayat pahalılığının altında; yüzde 41 oranında arttırıldığını anımsatan Muhtaroğlu, “Asgari ücret, açlık sınırının 1075 TL altında kalmış durumda” ifadelerini kullandı.
“Küçük esnaf ve küçük işletmelere yönelik prim desteği arttırılmalı”
Bu durumdan kurtulmak için alım gücünün arttırılması gerektiğine dikkat çeken Muhtaroğlu, “Örneğin küçük esnaf ve küçük işletmelere yönelik prim desteği daha da arttırılmalı. Asgari ücretin artmasıyla sözünü ettiğim işletmeler çok zor bir duruma düşmüşlerdir. Yanlarında 2-3 kişi çalışıyor, onların maaşlarını nasıl ödeyecekler? Küçük esnafa ve işletmelere yönelik prim desteği daha fazla arttırılmalı” şeklinde konuştu.
“Eğer piyasa ucuzlatılmazsa, zincirleme olarak devletin gelirleri de düşecek”
“Fakirleşme günden güne atmakta, yapılan zamlar, günden güne satın alma gücünü düşürmekte” diyen Muhtaroğlu, “Satın alma gücünü arttırmak ve piyasayı ucuzlatmak lazım. Eğer piyasa ucuzlatılmazsa, tüketim azalacak. Ekonomi, daha da daralacak. İşsizlik ve fakirleşme artacak. Küçük esnaf ve küçük işletmeler iflasın eşiğine gelecek ve tüm bunlar da devletin gelirlerinin azalmasına neden olacak” ifadelerini kullandı.
“İthalatta kur sabitlemesi ve temel gıda ürünlerine vergi indirimi şart”
Öte yandan ithalatta mutlaka kur sabitlemesine gidilmesi gerektiğinin de altını çizen Muhtaroğlu, ayrıca temel gıda ürünlerine dair tüm vergilerin aşağıya çekilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Muhtaroğlu, “Türkiye bunları yaptı. Burada da yapılması gereken, minimize edilmesi. Bunu yapmazsanız, enflasyon ve pahalılık rekor düzeylere ulaşacak. Hal böyle olunca da devletin ödeyeceği hayat pahalılığı daha da artacak. Bu da bütçenin zora girmesine neden olacak” dedi.
TL kullanımı…
TL kullanımına da değinen Muhtaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın “düşük faiz” politikası uygulamaya çalıştığını, bu sayede yatırım yapmanın önünü açmayı hesapladığını ancak bu hamlenin, enflasyon ve pahalılığı tetiklediğini belirtti.
“KKTC, ithalat yoğunluklu bir ülke. Kurlardaki artış bu nedenle bizdeki pahalılığı daha fazla arttırıyor”
“Tüm dünyada enflasyonla mücadele edilirken, gelişmiş ülkeler faiz artırımına giderken TC’de faiz indirimi yapılıyor” diyen Muhtaroğlu, “TCMB son 2 aydır üst üste 2 kez faizleri aşağıya çekti. Bu uygulama, kurların yükselmesine de neden oluyor. KKTC, ithalat yoğunluklu bir ülke. Kurlardaki artış bu nedenle bizdeki pahalılığı daha fazla arttırıyor” dedi.
“Kur korumalı mevduat sistemi KKTC’de geçerli değil, dövize olan ilgi hiç düşmüyor”
Türkiye’nin bir yandan faizi düşürürken, bir yandan da kur korumalı mevduat sistemine geçtiğini ama KKTC’de bu uygulamanın hayat bulmadığını belirten Muhtaroğlu, “Bizim ülkede dövize olan ilgi hiç düşmüyor. Mevduatların yüzde 80’i döviz olarak tutuluyor. Bu yüzden faiz politikasıyla TL’nin değer kazanması oldukça zor görünüyor” ifadelerini kullandı.
YAGA eski Başkanı ve Başbakanlık eski Müsteşarı Tokar: “Fakirleşmenin temel sebebi enflasyon”
Kıbrıs Türk Yatırım Geliştirme Ajansı (YAGA) eski başkanı ve Başbakanlığın eski müsteşarlarından Berkan Tokar ise ülkedeki fakirleşmenin temel sebebinin enflasyon olduğunu ifade etti.
“Vatandaşın geliri, enflasyon kadar artmadı”
Piyasadaki hizmetin ya da malın, enflasyon oranında değerlenmemesinden dolayı alım gücünde ciddi bir gerileme yaşandığını, çünkü vatandaşın gelirinin, enflasyon kadar artmadığını belirten Tokar, bu durumun fakirleşmeye yol açtığına dikkat çekti.
Vatandaşın alım gücünün azalmasının, devletin hesapladığı enflasyon oranının piyasadaki enflasyonu temsil etmediği anlamına geldiğini kaydeden Tokar, mal ve hizmetlerin tekrardan gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etti.
“Gelirlerimiz, piyasadaki pahalılaşma kadar artmıyor”
“Gelirlerimiz, piyasadaki pahalılaşma kadar artmıyor” vurgusu yapan Tokar, “Devlet, bu tip durumlarda bütçe açıklarını kapatır” dedi.
Biz bu noktada enflasyonu, bir vergi olarak tanımlarız”
KKTC’deki devlet yapısının giderlerinin yüzde 85’ini maaşların, geri kalanını ise mal ve hizmetlerin kapsadığını belirten Tokar, “Eğer piyasadaki artış, devletin hesapladığından daha yüksek çıkıyorsa, o zaman devlet daha yüksek vergi toplar. Böylece bütçe açığını kapar. Biz bu noktada enflasyonu, bir vergi olarak tanımlarız” ifadelerini kullandı.