10 Aralık İnsan Hakları Günü

10 Aralık İnsan Hakları Günü

Feminist Atölye (FEMA)
info@feministatolye.org


Eril tahakküm etrafında örgütlenen bir yaşam yerine adil, eşitlikçi ve özgür bir yaşam alanı kurmak için mücadele eden Feminist Atölye aktivistleri olarak, sadece ülkemiz Kıbrıs’ta değil, tüm dünyada insan hak ve özgürlükleri için emek koyan tüm dostlarımızı selamlıyoruz. Birleşmiş Milletler’in 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ve BM Genel Kurulu’nun 1950 yılında 10 Aralık gününü İnsan Hakları Günü ilan etmesinin üzerinden 63 yıl sonra; gerek toplumsal gerekse uluslararası alanda dayanışma göstererek mücadelemizi sürdürmeye devam ediyoruz.
Kıbrıs’ın kuzeyinde bazı uluslararası sözleşmeler kabul edilmiş olsa da, KKTC’nin siyasi konumu uluslararası denetimin sağlanmasında büyük sıkıntılara neden oluyor. Bu sebeple gerek yatay gerekse dikey olarak yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için mevcut mekanizmalar işletilmiyor. Devlet bu noktada iç hukukunu uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde yeniden düzenlemek zorunluluğunu artık hatırlamalıdır. İnsan haklarına duyarlı bir yaklaşımla toplumsal farkındalığın geliştirilmesi sadece sivil toplum örgütlerinin değil, devletin de sorumluluğudur.  Bu bağlamda yasal boyutta yapılacak yeni düzenlemelerin toplumsal olarak da farkındalığı geliştirmek için önemli bir adım olduğunun, devlet içerisinde işlevsel mekanizmaların kurulmasının bu alanda mücadele eden diğer sivil toplum örgütleriyle dayanışma gösterilmesi gerektiğinin bilincindeyiz.
İnsan hak ve özgürlükleri konusunda mücadele ederken cinsiyetçi ve ötekileştirici ifadeler ile milliyetçilik ve ayrımcılık içeren negatif söylemleri reddederek, uluslararası insan hakları hukukuna uygun düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Kadın haklarıyla ilgili olarak,
-Toplumsal Cinsiyet Eşitliği mekanizmasının kurulmasını,
-Kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair yasal ve kurumsal düzenlemeleri hayata geçirecek icraatların gerçekleştirilmesini,
-Kadınların toplumun her alanındaki temsiliyetini artırmak için geçici özel önlem olan kotayla ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasını,
-Gece kulüplerinde sistematik hale gelen insan hakları ihlallerine son verilmesini ve devletin gerekli yasal düzenlemeleri yaparak, bu suça ortak olmamasını,
- Ev işlerinde çalışan kadınların maruz kaldığı emek sömürünün durdurulmasını,
LGBTQ bireylerin haklarıyla ilgili olarak,
-Fasıl 154 Ceza Yasası’nın erkekler arasındaki eşcinsel ilişkiyi cezalandıran maddelerinin yürürlükten kaldırılmak amacıyla hazırlanan Yasa Önerisinin bir an önce kabul edilmesini
-LGBTQ bireylerin maruz kaldığı ayrımcılıkların her düzeyde kaldırılmasını,
Mülteci haklarıyla ilgili olarak,
-Uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri olan geri gönderilmeme (non-refoulement) ilkesine bağlı kalınmasını,
-Mültecilerin sağlık, barınma, çalışma ve adil yargılanma haklarına uygun yasal düzenlemelerin yapılması,
Vicdani Ret hakkıyla ilgili olarak,
-Militarizmi, tek tipleşmeyi ve milliyetçiliği reddederken vicdani ret hakkının bir insan hakkı olarak kabul edilmesini
Ekolojik denge ile ilgili olarak;
Doğanın “yöneteni” değil, bir parçası olduğumuzu hatırlatarak içinde yaşadığımız ekosistem içerisinde temiz suya, temiz toprağa ve temiz havaya herkesin sahip olabilmesi gerektiğini, başka canlıların yaşam hakkının ihlal edilmediği bir insan hakları kavrayışıyla siyasetler üretilmesini talep etmekteyiz.
  Adil, Demokratik, Yeşil ve Eşit bir dünya için yaşasın Feminist Dayanışma!

-----------------------


Women’s Major Group’un Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri
Kalkınma Hakkı Dahil Olmak Üzere İnsan Hakları Konusunda Önemli
Öneriler ve Analizler
Aralık 2013

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri üzerine çalışan Açık Çalışma Grubu’nun (OWG) 6. Oturumu9-13 Aralık 2013 tarihleri arasında New York’ta gerçekleşti. Bu oturumun tartışma başlıklarından bir tanesi de “İnsan Hakları” idi. Dünyanın farklı bölgelerinden Sivil Toplum Örgütlerinden oluşan Kadınlar Grubu (Women’s Major Group) bu oturum için önceliklerini belirlediği bir bildiri hazırladı. Dünya nüfusunun yarısını kapsayan ve dünyanın en yoksul ve marjinalize edilmiş grubu olan kadınların, Sürdürülebilir Kalkınmanın başarıya ulaşabilmesi için talepleri şunlardır:

-Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’nin Tek Başına Bir Hedef Olması:
Kalkınma anlamında toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının insan hakları birbirleriyle bağlantılı konular olarak ele alınmalı ve kadınların toplumsal cinsiyet, ırk, etnik köken, cinsel yönelim, yaş, sınıf, ve kişisel yetileri gibi nedenlerle maruz kaldıkları kısıtlamalar ve ihtiyaçları göz önüne alınarak toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının insan hakları tam anlamıyla tanınarak öncelikli konular arasında yer almalıdır.

-Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması ve Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği’nin Azaltılması:
İnsan Hakları evrenseldir ve bir bütündür. Buna bağlı olarak, her kadının kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti alması, insani koşullarda iş ve yaşam ücretine sahip olması, sağlıklı şekilde gıdaya eşit erişimi ve bunlar sağlandığında güç, bolluk ve kaynaklara ulaşımındaki eşitsizlikler giderildiğinde ancak bu gerçekleşebilecektir. Hükümetler, marjinalize edilmiş ve dışlanmış grupların haklarını koruma altına alma ve diğer bireylerle eşit haklara sahip olmalarını garanti etmek için insan hakları hukuku gereğince ek önlemler almakla yükümlüdürler.

-Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Ortadan Kaldırılması:
Kadınlara yönelik şiddet en ağır insan hakları ihlallerinin başında gelmektedir. Bunun ortadan kaldırılması için adalete erişim garanti edilmeli ve ceza muafiyeti ortadan kaldırılmalıdır. Ayrıca erken yaşta ve zorla evlendirilme, namus cinayetleri gibi geleneksel uygulamalar ortadan kaldırılarak, kadın hakları savunucularının hedef gösterilmesi engellenmelidir.

-Herkes İçin Cinsel Haklar ve Doğurganlık Hakları ve Sağlığının Garanti Altına Alınması:
İnsan hakları; cinsel haklar ve doğurganlık haklarını da kapsamaktadır. Buna bağlı olarak, cinsel haklar ve doğurganlık haklarının garanti altına alınması Sürdürülebilir Kalkınmanın 3 önemli hususunda; sosyal, ekonomik ve çevresel kalkınma açısından kritik rol oynamaktadır.

-Temel Bir İnsan Hakkı ve Sürdürülebilir Kalkınmanın Sağlanmasında Dağıtıcı Bir Rol Olarak, İnsan Hakları Eğitimi’nin ve Kapsamlı Cinsellik Eğitiminin Sağlanması:
Eğitim en temel insan haklarından biri olmakla beraber diğer insan haklarının gerçekleşmesi için de gerekliliktir. Cinsellik eğitimi bireyleri güçlendirirken, özerkliği de teşvik etmekte ve beraberinde kalıpları, damgalama ve ayrımcılıkları ortadan kaldırmaya yardımcı olmaktadır. Toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ve şiddeti önlemek ayrıca cinsel haklar, doğurganlık haklarını ve sağlığını teşvik etmek için de eğitim önemli bir faktördür.

-Kadınların toprak, mülkiyet, miras hakları ve üretken kaynaklar üzerindeki haklarının kontrolünün sağlanması:
Kadınlar dünyadaki toprakların yalnızca %1-2 sahipler. Çoğunlukla kadın çiftçilerin kendilerine ait arazileri bulunmamakla beraber artan bir oranla erkek aile bireylerine ait olan toprakları işletmektedirler. Buna bağlı olarak devletler, toprak mülkiyeti konusunda kadınların ve yerli kadınların da dahil olduğu savunmasız grupların mülkiyet konusunda haklarını güvence altına alarak, doğal kaynaklara özgürce ulaşımı ve kontrolü sağlamalıdır.

-Kadınların ekonomik haklarının güvence altına alınması:
İşgücü alanında toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıkla mücadele edilmesi, ücretsiz çalışmanın yeniden dağılımının güvence altına alınması, tüm kadınlar için tam istihdam ve insana yaraşır şekilde iş ve yaşama ücretlerinin düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı olarak ortaya çıkan ücret farklılıklarının önüne geçilmesi için önlemler alınmalıdır.

-Kadının ekonomik, sosyal ve politik yaşama tam ve aktif katılımını sağlamak için karar alma süreçlerine etkin katılımını sağlamak:
CEDAW’ın 7. Maddesine göre hükümetler ““ülkenin politika ve kamu hayatında, kadınlara karşı ayrımı önlemek için tüm önlemleri almakla” mükelleftirler. Bu madde kadınların aktif anlamda katıldığı politik, sosyal ve ekonomik alanlara dikkat çekmektedir.
Kadınların kamusal hayata katılımı sadece sayıca eşit temsiliyetine bağlı değil, kadınların karar alma süreçlerine ne derece aktif katıldığına ve süreci ne kadar etkilediğine de bakılması gerekmektedir. Kamusal alandaki karar alma süreçleri özel alanda güç dinamiklerine ve toplumsal cinsiyet normları ile birbirine bağlantılıdır. Buna bağlı olarak kadınların kamusal hayata katılımları, kendi özel alanlarında da sahip oldukları karar alma güçlerini destekler biçimde olmalıdır.

Dergiler Haberleri