103 doktora maaş kesintisi krizi!

Cenk Mutluyakalı

Kamu hekimlerinin nöbetler dışındaki mesai saatleri bilinmiyor. Bu ‘bilinmez’ ve kalıcılaşan kaos, en temel kamusal hizmetin süresini sorgulatıyor.

Kamuda geçtiğimiz hafta 103 doktora yönelik “maaş kesintisi” krizi vardı.
Mağusa’da bir doktorumuza o kahredici bıçaklı saldırının yaşandığı, şiddetinin boyutunun büyüdükçe büyüdüğü günün öncesinde…
Maaş kesintisi son dakika Müsteşar’ın imzasıyla geri alındı.

***

Peki, neler oldu?
Meseleyi toplumsal bir sızıyı gündeme taşımak, yılların sorunuyla açık yüreklilikle yüzleşmek ve en önemlisi hasta-hekim barışını geliştirmek için tartışmak zorundayız.

Kamu hekimlerinden oluşan 103 doktora maaş kesinti yapılacaktı çünkü göreve giriş çıkışlarla ilgili ya imza atmayı reddetmişler ya da hastaneden erken ayrılmışlardı.
Çıkış saati 13.00 olarak belirlenmiş!
İyi de kamu hekimleri böyle bir uygulamaya imza atsa “eksik mesai” yaptıklarını onaylamış olmayacak mı?

***

Bakanlık ya da hastane yönetimi bu “mesai saati”ni nereden buldu sahi?
Sağlık servilerimde 08.00 - 16.00 olarak açıklanmıştı, kış mesaisi…
Mesai buysa yurttaşın, vergi mükellefinin ve en fazla da en temel kamusal sağlık ihtiyacını karşılamak isteyen yoksulun hizmet hakkından her gün üç saat çalınıyor.
Poliklinik hizmetleri sınırlanıyor.

İşin özü kamu hekimlerinin nöbetler dışındaki mesai saatleri bilinmiyor.
Hastane Yönetim Kurulları’nın da kararına rastlanmadı bu yönde!
Şimdinin derdi değil, hemen her hükümet döneminde dert aynı…

O kadar önemli ki…
409 hekim var kamuda…
Kış mesaisi üzerinden hesaplarsak her gün 1227 saat toplumun “hizmet hakkı” eksiliyor demektir.

Şimdi örneğin yaz mesaisi açıklandı, Yataklı Tedavi ve Temel Sağlık Hizmetleri için 07.45 - 14.45 deniyor.
Yine 13.00’te tamamlanıyorsa…
Her gün en az 300 saat gidiyor hizmetten…
“Sen de nelerle uğraşıyorsun” diyorlar bana genelde…
“Taktın…”
Sağlık sigortasını her ay ödeyen işçinin en temel hakkını sorgulamak bir gazetecinin görevi değil mi?

***

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nden yönetici arkadaşlara soruyorum, “Mesai saatlerini denetlemek bakanlığın işi” diyorlar.
Haklılar.
Sanmıyorum ki sendikanın da “eksik mesai uygulayalım” gibi bir talebi olsun.
Çünkü mücadelesini yasal haklar ve kamusal sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi üzerine odaklayan bir hareket bu “eşitsizliğe” onay veremez, vermemeli…

Sağlık Bakanlığı’na da sordum…
“Kamuda hekimlerin nöbetler dışında yasal mesai saati nedir” diye.
Emin değiller!
“Hastane yönetimleri karar verir” deniyor ama o kararın ne olduğunu bulunamıyor.
Maliye Bakanlığı hangi saatlere göre hesap yapıyor peki?
Ya da Çalışma Bakanlığı hangi mesaiye göre denetim?
Yapmıyor, yapamıyor!

İşini bir başka enteresan boyutu da şu:
Meclis’te eski yeni dört sağlık bakanı, bir o kadar hekim vekil var ama bu en temel mesele gündem olmuyor.

Sağlığın piyasalaşması ve kamu hekimlerinin o saatlerde özel klinik ya da hastanelerde olması gibi ‘yasa’ ya da ‘etik’ dışı bir meseleye hiç girmiyorum çünkü bunu çözecek irade, niyet, cesaret, kararlılık, yürek yok, anlaşıldı.

En azından ‘mesai’de uzlaşılsa…
Pek çok hekimin de bu “belirsizlik” halinden huzursuz olduğunu biliyorum.

Maaş kesintisine dair “talimat” geri alındı!
Şimdi ne olacak?
Nasıl bir mesai uygulanacak ve hangi çalışma saatine göre imza istenecek acaba?
 



Bir hekimden ‘Hasta Hakları Tüzüğü’ne destek!


“Sağlıkta Şiddeti Önleme Yasası” ve “Hasta Hakları Yasası” birlikte yasallaşırsa, o zaman güçlü bir adım olacaktır gerçekten…
Bunu özellikle gündeme getirmiştim.
Ama gördüm ki en temel sağlık hakkını, üzerinden ayrıca para ödeyerek almak zorunda kalan insanlar hem sessiz hem de sahipsiz…
“Kim de umursamıyor” diye düşünürken, bir hekimden geldi destek…

Dr. Ahmet Terzioğlu “sağlık hakkı” diyerek görüşlerini paylaştı.
Buyurunuz!
 

***

Kıbrıs'ın kuzeyinde özellikle de sağlık alanında yapılması gereken o kadar çok yasal düzenleme varken, yıllardır bu konuda adım atılmamış olmasını anlamak mümkün değildir. Bildiğim kadarıyla Hasta Hakları Tüzüğü en az 10 yıldır KKTC Meclisinde beklemektedir.

Sağlık hakkı, ülkelerin anayasalarında da yer alan en temel haklardandır. KKTC Anayasası'nın da 45. maddesinde yer almaktadır. Anayasada yer alan bu hakkı kullanmak için gereken ayrıntılı yasal düzenlemeler ne yazık ki bir türlü yapıl(a)mıyor.

Hasta Hakları dediğimizde "Uygun tedavi alma hakkı", "Hastalığı ile ilgili bilgi isteme hakkı", "Sunulacak sağlık hizmeti ile ilgili bilgi isteme hakkı", "Mahremiyete saygı gösterilmesini isteme hakkı", "Bilgilerin gizli tutulmasını isteme hakkı", "Şikayet ve dava hakkı", "Rızası olmadan işlem yapılmaması hakkı" ve "Doktorunu seçme hakkı" gibi haklardan söz edilmektedir.

"Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen birine hangi kitabı okuyacağını sormak gibidir" diye bir söz vardır. Hangi uzmanlık alanının hangi hastalıklarla ilgilendiğini, ya da tersten söylersek, hangi hastalıkların hangi uzmanlık dalına dahil olduğunu hasta bilmek zorunda değildir. Bu nedenle hastalara bu hak tanınırken, diğer yandan da, kontrol mekanizması olarak doktorlara da uzmanlık alanları dışında tedavi yasağı getirilmelidir.
Yani uzmanlık alanlarının sınırları çizilmelidir.

Hasta bilgilendirilmeli, ilgili uzmanlık alanına yönlendirilmeli ve söz konusu uzmanlık alanındaki doktorlar arasından istediğini seçebilmelidir. Yani hastaya tanınan doktorunu seçme hakkının sınırları çizilmelidir. Aksi durumda dudak dolgusu yapan diş hekimleri, göz kapağı ameliyatı yapan nörologlarla karşılaşırsınız. Bu durum ülkemizde yasalarla engellenmiş olmayabilir, yani yasal olarak (henüz) suç olmayabilir. Ancak etik olarak doğru değildir. Yani bir hekimin temel tıp eğitimi ve uzmanlık eğitimi sırasında eğitimini almadığı tıbbi girişimlerde bulunmak, hele de bunu para için yapmak tam anlamı ile ahlaksızlıktır.

Daha çarpıcı bir örnek vereyim; Ben plastik cerrahi uzmanıyım. Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’ne göre, benim hamile bir kadına kürtaj yapmamı engelleyecek herhangi bir yasa yoktur. Yapabilirim yani. Peki, hastaya bir zarar verirsem? Yine Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği'ne göre hastanın yazılı rızasını almışsam sorun olmaz. Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği, haklı olabilir. Yasalar yetersiz olabilir, ya da hiç olmayabilir. Ama ya etik? Ahlak? Vicdan? Hastadan alacağınız para bunları susturmaya yeter mi?

İğneyi önce kendimize batıralım, sonra çuvaldızı başkalarına batırırız.