Çocukluğumdan bu yana en büyük hayalim olan yelkencilik dünyasına fiilen girdiğim 3-4 yıldır, bu “dünyanın” ada’da yaşayan insanlarımıza tanıtılması, aşılanması ve denizi; eğlencesinden kültürüne, doğasınan korumacılığına kadar öğrenilmesi, benimsenmesi için yıllardır elinden geleni yapmaya çalışanlara destek olacak, branjım olan belgesel yönetmenliğimi de bu konuda kullanmaya başladım.
Yazmanın; bir yerlere kaydetmek adına önemli bir “kalıcılık” değeri vardır.
Fakat bunun ötesinde yazılanlar, anlatılanlar bir “görüntü” vasıtasıyla insanlara sunuluyorsa, “etkileme” açısından çok daha güçlü bir “yayın türü” olduğu da bir gerçektir. Bundan dolayıdır ki, Temmuz ayının 17-20 tarihleri arasında gerçekleştirilen Aydıncık Yat Rallisi’nin 11.sine bu kez ben ve kameraman arkadaşım Mete Azizoğlu ile birlikte, hem açıkdeniz yelken seyrini deneyimlemek, hem de küçük bir liman şehri olan; Mersin iline bağlı Aydıncık ilçesindeki tarihi ve doğal güzellikleri görüntülemek adına, kaptanımız Ünal Dede’nin “Daste” teknesine konuk olduk.
Sevgili dostum Ünal; kendisinden 2 yıl yelkencilik konusunda ders aldığım ehliyetli kaptan-eğitimcilerimizdendir. Dostluğumuzun ve müzisyenliğimizin yanına, denizi-denizciliği paylaşmayı da koymak, apayrı bir keyiftir benim için. Böylesi bir projede birlikte “uzun yol” diyebileceğim kadar seyir yapacak olmanın (yaklaşık 9 saat) heyecanı da bir başkaydı benim için.
Girne Delta Marina’dan çıkıp, Mersin’e bağlı Aydıncık ilçesinin limanına doğru seyrimizi önümüzdeki hafta sizlerle daha detaylı paylaşacağım. Ama öncelikle “Aydıncık Yat Rallisi” ismi verilen bu organizasyonun tarihine bir göz atalım.
Bu organizasyonun gerçekleştiren Yelken-Motor-Kürek Federasyonudur. Bu moktada Federasyon saymanı-kaptan Dilek Talay’dan aldığım bilgi ışığında, söz konusu Ralli’nin başlangıcıyla bugünkü durumu arasında önemli gelişmelerin kaydedildiği bir çırpıda görülebilmektedir.
Şöyle ki; “Ralli”ye dönüşmeden önceki ilk seferin neredeyse acemilikle-organize edilmeden, bir anlamda “doğaçlama” şeklinde başladığından söz ediyor sn.Talay. Denize ve denizciliğe gönül vermiş üç arkadaş; Girne Liman sakinlerinin yakınen tanıdığı Kamil bey (Set Restoranın sahibi) ki ülkemiz surfçülüğünde bir duayen olarak kabul görüyor, deniz sporları ve avcılık konusunda isim yapmış olanlardan Mustafa Şevketoğlu ve yine denize-denizciliğe gönül vermiş birisi olan Hamit Görgün bey. 20 Temmuz etkinlikleri içerisinde yer almayan ve söz konusu günü bir “denizcilik etkinliği” ile de anmak için Kamil bey surf ile Aydıncık’a gidip tekrar geri dönmeyi planlamış. Kamil bey surfüyle, kendisine koruma ve herhangi bir durumda yardım etme anlamında, Hamit Görgün bey teknesine Mustafa Şevketoğlu’nu da alarak yola çıkmışlar. Dilek beyin anlattığına göre, yaklaşık 4.5 – 5 saate kesintisiz olarak surf üzerinde Kamil bey teknedekilerle Aydıncık limanına varabilmişler ve sonra geri dönmüşler.
Ertesi sene dediler ki bunu her sene Surf ile yapamayız üç tekne ayarlamışlar ve bu defa üç tekneyle söz konusu anı etkinliğini düzenlemişler. Söz konusu 3 tekne, bu kez ellerinde bir KKTC bayrağını da Aydıncık’a getirmişler, oradan da TC bayrağını alıp Kıbrıs’a getirmek için, temsili bir seremoninin de ilk adımlarını atmış oldular.
Tabii Aydıncık’tan TC bayrağını almışlar ya, bunu ilk yıl yaptıklarında çok iyi niyetle başlamış birşey olmasıyla birlikte, yetkililere haber verilemediği için, Kıbrıs’a götürdükleri bayrağı kimse sahiplenemedi. Düşünün ki ansızın 20 Temmuz törenine birileri Türkiye’den bir bayrak getiriyor, “biz bayrak getirdik” diyor, oradaki yetkililer de doğal olarak bir tuhaf oldular, nerden çıktı bu adamlar falan gibisinden. Tabii iyi niyetle yapılmış bu olayı yetkililer bir şekilde halledip bir sonraki yıl bunu 20 Temmuz etkinlikleri çerçevesi içerisine alıp, bayrak götürüp-getirme seremonisiyle bir plan içine sokup, bunun adı “Aydıncık Yat Rallisi” olarak isimlendiriliyor.
Elbette bu seremoni, olayın “resmi” boyutu. Fakat diğer yandan benim daha bir önemsediğim; gerek Caretta Caretta Yat Rallimiz, gerekse bu yıl ismi değiştirilerek Erenköy’e düzenlenen ve “Bereketçi Yat Rallisi” olarak anılacak olan Yat Rallilerinin, ülkemizde özellikle yelkenciliğin gelişmesi ve tanıtılmasıdır. Tıpkı “amaç ve araç” gibi. Burada araç; organizasyon şekil ve isimleri olurken, amacın; yelken-motor yatçılığın ülkemizde gelişmesi, tanıtılması ve benimsettirilmesidir bence. Bu noktada denizciliğimiz açısından bu tip etkinliklerin nasıl bir getirisi olduğuna bakmakta ve buraya fokuslanmakta yarar var kanısındayım. Yelken-Motor-Kürek Federasyonu saymanı sn.Dilek Talay, bu konu hakkında şu görüşünü bizlerle paylaşıyor:
“Denizcilik açısından baktığınızda biz kendi yağımızda kendi ciğerimizi kavuruyoruz. Ralliye katılan bütün bu arkadaşlar, ki bu bazı sene 10 tekne olur bazı sene 20 tekneye kadar çıkıyor, tamamen kendi fedakarlıklarıyla yaptıkları bir Rallidir. Kesinlikle bu konuda devletten veya herhangi bir kuruluştan bir maddi katkı yoktur ve bizim Yelken, Motor ve Kürek Federasyonu da bu konuda bu arkadaşlarımıza herhangi bir maddi katkıda bulunmamaktadır. Tamamen bir kişisel, amatör bir ruhla yapılan bir Rallidir. Genellikle 3 gün sürüyor. İşte 1 gün Kıbrıs’tan buraya gelme alıyor, 1 gün burda istirahat ediyoruz, Aydıncık’ın değerli Kaymakamı ve Belediye başkanı bizlere yardımcı oluyorlar, Aydıncık’ın çevresini geziyoruz, tanıyoruz, bilgileniyoruz. 3. Gün de dönüşümüzü gerçekleştiriyoruz. Ve her zaman yeni katılan arkadaşlar oluyor aramıza.”
Evet Dilek beyin de dediği gibi tıpkı başka organizasyonlarımızdaki “gönüllülük esasıyla” 11 yıldır süren bir etkinliktir. Haftaya Girne’den seyrimizi Aydıncık’a doğru başlatacağız.