13’üncü maaşları yağmur duası ile ödedik !

Serhat İncirli

Yazma yahu Tatar’ı artık!

Vallahi garibandır!

Öyle diyor bazı dostlar!

-*-*-

Yemin ederim, yazmak istemiyorum!

Eleştirmek de istemiyorum çünkü yazılacak veya eleştirilecek bir iş yaptığı yok!

-*-*-

Ama susmuyor!

Sussa, vallahi da billahi da yazmam!

Aha yemin!

-*-*-

Susmuyor işte!

Ne dedi geçenlerde?

“13’üncü maaşları, Anavatan Türkiye’nin desteğiyle zamanında ödedik” dedi…

Helal olsun, thanks anavatan falan da meğer öyle değilmiş!

-*-*-

Meclis’te CTP’li vekil Devrim Barçın (Hay ismini sevdiğim), Maliye Bakanı Alişan Şan’a bu konuyu sordu…

Bakın Şan, ne dedi:

“… Kendi kaynaklarımızla ödedik… Her halde Cumhurbaşkanı Aralık’ta yaptığımız bir görüşmede anlattıklarımızı yanlış anladı!”…

-*-*-

Ne demek yanlış anladı?

Nasıl yanlış anlar?

Dinlemedi mi?

Dinlese bile anlama kabiliyeti mi yok?

-*-*-

Gerçekten sizce de sıkıntılı bir durum yok mu?

Ya “Tatar en basit Türkçe cümleleri anlamıyor” ya da durduk oturduk yerde “Anavatan propagandası” yapacak, biat ve itaatta sınırları zorlayacak ve birinciliği kimseye kaptırmayacak diye resmen “yalan” söylüyor!

-*-*-

Yazmayalım mı?

-*-*-

Şu konu da çok ilginç…

Tatar’ın Müsteşarı sevgili Okan Donangil, “… Cumhurbaşkanı Tatar’ın her zaman halkıyla iç içe olduğuna, KKTC’nin gelişmesi ve halkın refahının yükselmesi için çaba ortaya koyduğuna işaret etti…”

Donangil dedi ki, “… Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türkü’nün yeni siyasetini yabancı diplomatlar ile muhataplarına anlattı…”

-*-*-

Aslında çok acı itiraflardır bunlar…

Mesela Tatar, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi için çalışıyor…

Öyle diyor Donangil…

-*-*-

Oysa Tatar’ın her hangi bir uluslararası teması yoktur…

Çok seyrek, bazı diplomatlarla sohbet ediyor…

Vatandaşı ile de iç içe olduğu, “hangi vatandaş?” sorusu kapsamında da ciddi anlamda sosyologlar tarafından ele alınmalıdır!

Mesela Yenidüzen’in dün manşetinde yayınladığı haberde belirtilen ve son 234 günde “vatandaş” yapılan 3 bin 150 kişi ile içi içe olabilir mi?

-*-*-

Türkiye ziyaretleri, “Cumhurbaşkanı”nın mütekabiliyeti açısından gerçek anlamda fiyaskodur…

Nasreddin Hoca şenliklerinde ya da üniversitelerde veya muhtarlar nezdinde “haklı davamızı” anlatıyor!

Hatta gidiyor Diyarbakır’a, orada vatandaşa diyor ki, “ayrı devlet kurmak çok önemlidir”…

Ayıptır söylemesi, “bölücülük” yapıyor!

-*-*-

Nasıl yazmayalım?

Neden yazmayalım?

-*-*-

Gayet nettir ve görülebilirdir ki, kardeş bu işi yapamıyor!

Mesela ne mi yapması lazım?

Hemen söyleyeyim: Ülke ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya…

Cuma sabahı Sim Tv’deki programımda, Yağmur Duası okudum…

Hem Türkçe hem de Arapça…

KKTC Meteoroloji Dairesi, Ağrotur’daki İngiliz Egemen Üsleri Meteoroloji Birimi ve cep telefonumdaki tahminler, “Pazar’a kadar yağmur yok” diyordu!

-*-*-

Onlarca kişi aradı ve “Hocam, duanız kabul oldu, yağmur yağıyor” dedi…

Bir duayla Cuma akşamı yağmur yağdırdım!

Sevgili Okan Donangil kardeşim, dini bütün, her Cuma namaza giden, “İslam’ın şartıdır, kafa üstü 18 katlı binadan atla” deseler, “Erdoğan ve Fuat Oktay atlayışı görecek mi?” diye sorup, “kesin görecekler” yanıtını aldıktan sonra tereddütsüz atlama kabiliyeti olan kardeşten beklentimiz, en azından “yağmur” maksatlı dualar etmesidir!

Allah kabul etsin tabii ki!

Gerisi zııııt propaganda be canım!

-*-*-

13’üncü maaşları kim ödemiş?

Nasıl ödemiş?

Şimdi Alişan Şan, öteki kardeşler gibi, yani Ersan beydi, Faiz beydi, ne bileyim Oğuzhan beydi falan…

Onlar gibi “görevden” alınır mı?

En kahraman hatta ciddi anlamda kahraman “Cumhurbaşkanımızı” yalanladı da!

 

-*-*-

 

Hep Devrim Barçın’ın suçu aslında!

Adamın “adı” zaten hain!

Sorma be Devrim kardeş!

Sorma!

***

KKTC’yi kıskanan bir devlet: Finlandiya!

Finlandiya, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı'nın her yıl yayımladığı Dünyanın En Mutlu Ülkeleri raporunda son 5 senede üst üste ilk sırada yer aldı…

Independent Türkçe’de okudum…

“… Kendisine bu sorunun sık sık yöneltildiğini söyleyen Fin felsefeci Frank Martela "Şu üç davranışı hiç sergilemiyoruz" dedi:

1 - "Kendimizi komşularımızla kıyaslamıyoruz".

2 - "Doğanın faydalarını görmezden gelmiyoruz".

3- "Toplumdaki güven çemberini bozmuyoruz”…

-*-*-

Martella, Fin şair Eino Leino'nun şu anlama gelen satırlarını da hatırlattı:

“Mutluluğunuzu kıyaslamayın ya da bununla övünmeyin.”

-*-*-

İskandinav ülkesinde yaşayanların, özellikle maddiyat ve zenginlik konusunda bu tavsiyeye uyduğunu belirten Martela, bir anısını anlattı:

“Bir keresinde Finlandiya'nın en zengin adamlarından biriyle karşılaşmıştım. Çocuğunu bebek arabasında tramvay istasyonuna götürüyordu. Kendine pahalı bir araba satın alabilir ya da şoför tutabilirdi ama toplu taşımayı tercih etmişti…”

-*-*-

Martela pek çok çalışanın 4 haftalık yaz tatili hakkını kırsal kesimlere gidip kendisini doğaya bırakarak kullandığını kaydetti. Finlandiya'daki kentlerin çoğunda doğaya erişimin kolay olduğunu da vurgulayan felsefeci, şu tavsiyeyi verdi:

“Doğada zaman geçirmek zindelik sağlıyor ve mutluluğa iyi geliyor… Evinize sadece birkaç bitki satın alarak bile olsa hayatınıza biraz yeşillik katmanın yollarını bulun.”

-*-*-

2016'da yayımlanan bir araştırma, bir ülkede güven düzeyi ne kadar yüksekse yurttaşların o kadar mutlu olduğunu göstermişti. Başkent Helsinki'de geçen sene yapılan bir deneyde, 12 kayıp cüzdandan 11'i sahibine iade edilmişti.

-*-*-

Martela ülkede halkın birbirine güvendiğini ve dürüstlüğe değer verdiğini ifade etti:

“Dizüstü bilgisayarınızı bir kütüphanede unutursanız veya telefonunuzu trende kaybederseniz, onu geri alacağınızdan emin olabilirsiniz.”

-*-*-

Yaşamının 20’den fazla yılını Finlandiya’da geçiren sevgili Savaş Boransel’e de ben sordum…

Neden “en mutlu ülke Finlandiya?”

Savaş dedi ki; “… Gardaş, Finlandiya’da insanların hiçbir endişesi yoktur… İşsizlik endişesi yoktur, eğitim endişesi yoktur… Çocuklarım ne okuyacak, aman özel ders alalım endişesi yoktur… Gelecek endişesi yoktur… Devlet vatandaşından sadece vergi ödemesini ister, geriye kalanı halleder, hastane endişesi yoktur, toplu taşımacılık çoktur vesayre vesayre”…

-*-*-

Ben de Savaş Boransel’e dedim ki; “… Belli ki bu Finlandiyalılar çok kıskanç! KKTC’yi kıskanıyorlar, illa bizim devlet gibi olmak için çabalıyorlar!”…

Savaş yüzüme baktı, gülümsedi, kibar adamdır, fazla bir şey söylemedi, “… ilaçlarını almayı unuttuysan gardaş, bir bodiri sıcak zivaniya iç” dedi…