Dört çocuğuyla Akdeniz köyünde bahçelerde çalışarak evinin gıda ihtiyacını karşılayan ve iki göz baraka içerisinde yaşam süren Zeynep Göleş, çocukları için kendisine uzanacak yardım elleri bekliyor… Tek istekleri kendi kendilerine yetebilecekleri ve BİR ARADA olabilecekleri daha iyi bir yaşam…
Sabah evden çıkarken büyük kızına harçlık vermediği için kahreden anne, “Artık çocuklarım büyüyor, istekleri de büyüyor, onlara yetememekten korkuyorum. Onlara harçlık veremediğim zaman ‘ya kötü yollara saparsalar?’ diye içim içimi yiyor, kahroluyorum ve gidip Sosyal Hizmetlere ben çocuklarıma bakamıyorum demeyi düşünüyorum, çünkü onlar için çok korkuyorum…” diyor…
Fehime ALASYA
15 yıldır Lapta’ya bağlı Akdeniz Köyü’nde 4 çocuğuyla birlikte yaşayan Zeynep Göleş, alkolik olduğunu iddia ettiği eşinden ayrılmak üzere olduğunu, Akdeniz köyünde yıllardır onlara destek veren ailenin yanındaki barakaların arasında, onlardan aldıkları elektrik ile yaşam sürdüklerini anlatıyor.
Türkiye’de 14 yaşında iken evlendirildiğini ve Kıbrıs’a geldiğini anlatan Göleş, cehaletten yakınarak, “Ailem cahildi, bana kimse sahip çıkmadı” diyor ve kendi çocuklarına sahip çıkabilmek için var gücüyle mücadele veriyor.
En büyük kızı 13 yaşında, orta ikinci sınıf, dokuz yaşındaki oğlu dördüncü sınıf, yedi yaşındaki oğlu ikinci sınıf ve beş yaşındaki kızı ise ana okul öğrencisi... Çoğu zaman okula harçlıksız gidiyorlar…
Hepsi de derslerinde çok iyi olduklarını anlatırken, kimisi kuaför, kimisi de doktor olma hevesinde...
Kuaför olmak isteyen beş yaşındaki kız çocuğu annesinin saçlarını boyatıp, onu daha güzel yapmak için bu mesleği seçtiğini anlatırken, ailenin en büyük kızı ise hem insanları iyileştirme hem de daha iyi bir yaşam sürmek için doktor olma hevesinde.
Anne Zeynep Göleş ise "Dört elle hayata sarılıp çocuklarım için nefes aldığım sürece onları okutacağım, kol kanat gereceğim..." diyor.
Köydeki bahçelerde çalışarak, evinin gıda ihtiyacını karşılamaya çalışan anne, komşular ve onlara destek çıkan aileden de yardım görüyor.
Evinin elektriğini bir zamanlar çobanlık yaptığı aileden alan ve orada yan evde, iki gözlü derme çatma odada yaşayan ailenin evinde, buzdolabı, çamaşır makinesi ve sobası bozuk…
Geceleri tek eğlenceleri ise televizyon ve kitaplar…
Anne Zeynep Göleş, çocukları için kendisine uzanacak yardım elleri bekliyor…
“Köyde yaşamazsak karnımızı da doyuramayız”
Çocukları küçük olduğu için çalışamadığını ifade eden anne, “Lefkoşa’da veya başka bir yerde beleş ev verseler de biz oralarda yaşayamayız. Burada bahçelerde çalışıp, günlük yiyeceklerimi topluyorum ve pişiriyorum, Lefkoşa’da yaşasam ne pişireceğim? Böğrülce, patlıcan toplayıp, tarladan kestiğim salatalık, domatesle salata yapıyorum, köyde yaşamazsak karnımızı da doyuramayız” diyor.
“Onlara harçlık veremediğim zaman kahroluyorum”
Anne Zeynep Göleş, kapı her çaldığında çocuklarının korktuğunu anlatıyor, çocuklarının “Anne bizi almaya mı geldiler? Gelmesinler…” dediğini ifade ediyor…
Sabah evden çıkarken büyük kızına harçlık vermediği için kahreden anne, “Artık çocuklarım büyüyor, istekleri de büyüyor, onlara yetememekten korkuyorum. Onlara harçlık veremediğim zaman ‘ya kötü yollara saparsalar?’ diye içim içimi yiyor, kahroluyorum ve gidip Sosyal Hizmetlere ben çocuklarıma bakamıyorum demeyi düşünüyorum, çünkü onlar için çok korkuyorum…” diyor…
“Bahçelerde çalışıyorum ve para almıyorum, sebze meyve alıp evimi geçindiriyorum...”
Bahçelerde günü birlik çalışan anne, bu iş ile evinin günlük gıdasını karşıladığını anlatıyor;
“Bahçelerde çalışıyorum ve para almıyorum, sebze meyve alıp evimi geçindiriyorum... Kışın çocuklarım ovadan ayrelli, mantar, gömeç topluyor, komşulara sevabına veriyor, bazen komşular bize de pişiriyorlar... Arabamız bir şeyimiz yok, bir yere götürürlerse gidiyorum. Çocuklarım hasta olsa ilaç alırım, geçmezse komşularım bizi doktora götürüyor ama çok şükür hastaneye gitmişliğimiz yok, toprakta sağlıklı büyüyorlar...”
En büyük korkusu çocuklarının elinden kayıp gitmesi…
Daha yaşanır bir barınak, birkaç göz düzgün oda hayali kuran aile, bunu için duacı... Kendilerine kurum olarak sadece Vakıflar İdaresi’nin yardımcı olduğunu anlatan annenin en büyük korkusu çocuklarının elinden kayıp gitmesi…
Zeynep Göleş: “Boşanacağım eşim bu köydeki ailenin hayvanlarına bakıyor, çobanlık yapıyor, o yüzden de bu aile bize evinin bahçesindeki bu iki göz odayı verdi, burada yaşıyoruz. Beşinci çocuğumu da doğurup sosyal yardıma verdim, bakamayacaktım. Sosyal yardım bana çocuklarıma bakacakları için söz verdiler, çocuğumu alıp başka aileye evlatlık verdiler, sonra da bana vatandaş değilsin, sana yardım edemeyiz dediler ve destek çıkmıyorlar. Bunu daha önce de anlatmıştım. Vakıflar olmasa ellerimi açıp dilenmek zorunda kalacağım. Vakıflar bana çok yardımcı oluyor. Komşularım, buradaki aile de öyle… sevenimiz de var, sevmeyenimiz de… Benim çok param varmış da saklıyormuşum diyenler bile var…”
“Yaşına 14 geliyor ve sabah harçlık istediğinde ona para veremediğim zaman kahroluyorum”
Okula giderken harçlık veremediğim için çok korkuyorum, kızım 14 yaşına geliyor ve sabah harçlık istediğinde ona para veremediğim zaman kahroluyorum, çoğu zaman onları sosyal hizmetlere verip bakamıyorum demeyi düşündüm... Çünkü para yüzünden mutsuz olacaklar diye korkuyorum, çocuklar büyüdükçe istekleri de büyüyor, isteklerini karşılayamayınca yanlış yıllara sapacaklar diye korkuyorum... Çocuklarım küçük bırakıp her gün bir işe giremiyorum, en küçük çocuğum sekiz dokuz yaşında olsa bir işe girmek isterim ama bir işe girsem de çalışma iznim yok, vatandaş değilim, prosedürler yüzünden çalışamıyorum.
“Beni koruyan kollayan olmadı”
32 yaşındayım... Saçlarım beyazlaştı, dişlerim döküldü, ben insan gibi yaşamıyorum, 14 yaşında kocaya verildim, ailem cahil, o yıldan beridir gurbet ellerde ne dayaklar yedim neler gördüm, sırf çocuklarım var diye katlanıyorum.
Kızım 14 yaşında, şimdi gelip isteseler, isteyenleri parçalar köpeklere atarım, ama beni koruyan kollayan olmadı.
Evde tüpüm bitiyor, çocuklar açız diyor, pişiremiyorum, bu hayat değil... Küçük kızım berber olacakmış benim saçlarımı boyatıp beni güzel yapmak için...
“Kim çocuklarını bu şartlarda yaşatmak ister ki?”
Bize iki göz odalı barınağını gösteren anne, “Kim çocuklarını bu şartlarda yaşatmak ister ki? Biz ancak yemeğimize içmemize yetişiyoruz” derken, çok mütevazi ve gönlü zengin çocukları ise “Biz bu eşyaları seviyoruz, bunlara sahip olamayan çocuklar da var” diyor…
Sizi en çok ne mutlu ederdi diye isteklerini sorduğumuz çocuklar “Bisikletleri çok seviyoruz ama bisikletimiz yok, olmadı... Eskileri toplayıp oynamaya çalışıyoruz. Traktör, şiro ve barbi bebek oyuncak olsa çok sevinirdik” diyorlar…
Anne Göleş, çoğu zaman okula harçlıksız giden çocukların tüm okul ihtiyaçlarının, kıyafet ve kırtasiye giderlerinin ise Vakıflar İdaresi tarafından karşılandığını söylüyor.
Küçük çocuklar, çevreden topladığı bisiklet hurdaları ile oynuyor
Evin Mutfak ve kiler bölümü
Yatak odalarının bulunduğu alan
Çocukları bir an yanından ayrılmıyor
Tek eğlenceleri televizyon
Yemek pişirdikleri alan