Niyazi Kızılyürek
niyazi@ucy.ac.cy
Makarios Darbenin Gelişini Neden Göremedi?
1974 yılının başında itibaren yaşanan her şey darbeye işaret ediyordu ama Başpiskopos Makarios kendisine darbe yapılacağına inanmak istemiyordu. Makarios Yunan subaylarının darbe yapması halinde Türkiye’nin adaya çıkarma yapacağına kesin gözüyle bakıyordu ve hiç bir Yunanlının buna tevessül etmeyeceğini düşünüyordu. Yani, Türkiye’nin müdahalesine kesin gözüyle bakılması bir bakıma Makarios’u darbeden kurtaracak bir ‘dış tehdit’ olarak algılanıyordu ve ‘tehdit’ karşısında ‘ulusun birlik ve beraberlik içinde’ olacağına inanılıyordu. Nitekim Makarios’a yakınlığıyla bilinen Apogevmatini gazetesi 5 Temmuz 1974 tarihinde Yunan Cuntasına seslenerek olası bir darbe girişiminin Türkiye’ye adaya çıkması için ‘altın bir fırsat’ sunacağını yazıyordu. (Marios Adamitis, İ Tragiki Anametrisi ke i prodosia tis Kiprou, 2011, Lefkoşa, s.195) Makarios ölümünden kısa bir süre önce 24 Temmuz 1977 tarihinde To Vima gazetesinde verdiği mülakatta da darbenin çıkarmaya yol açacağından emin olduğunu söylüyordu: ‘darbeyi nelerin izleyeceğini düşünüyordum ve başıma böyle bir kötülüğün geleceğini asla tahmin etmiyordum. Türkiye’nin darbeyi bahane sayarak adayı işgal edeceğinden hiç bir şüphem yoktu.’ (Marios Adamitis, y.a.g.e, s.195) Darbeden sonra herkes Makarios’a aynı soruyu soruyordu: “Neden darbeye karşı önlem almadınız?” O da hep aynı yanıtı veriyordu: ‘hiç bir Helen’in böyle bir şeye kalkışabileceğini düşünmüyordum.’ Ve ekliyordu: “bu kadar az insanın bu kadar büyük felakete yol açtığı dünyada nadir görülmüştür.”
Başpiskopos Makarios’un Kıbrıs’ta görev yapan Yunan askerlerinin adadan çekilmesini talep ettiği 2 Temmuz 1974 tarihli mektubu Yunanistan Cumhurbaşkanı Gizikis’e ulaştığında, Cuntanın darbe hazırlıkları son aşamasına girmişti. Makarios’tan başka herkes darbe olacağını bekliyordu. Nitekim Gizikis’e gönderdiği mektubun bir nüshası Paris’te sürgünde bulunan Konstantinos Karamanlis’e gönderildiğinde, Karamanlis’in ağzından şu sözcükler dökülmüştü: “şimdi ona darbe yapacakları kesindir. Tedbir aldı mı?” Fakat kendisini darbe yapılmayacağına inandıran Makarios yeteri kadar önlem almamıştı. Aslında darbe ihtimaline karşı hepten tedbirsiz sayılmazdı. ‘Aspis’ adlı bir plan çerçevesinde önlemler alıyordu. Hatta Makarios’u korumak üzere kurulan özel polis kuvvetlerinin ateş gücünü artırmak için 4 Temmuz günü Çekoslovakya’dan bine yakın otomatik silah getirtilerek başpiskoposluk binasına depolanmıştı. Fakat 15 Temmuz günü ne Makarios ne de çalışma arkadaşları darbe beklemiyordu. Oysa Yunanistan’ın dışişleri eski bakanlarından Averof ordu içindeki bağlantıları sayesinde İoannidis’in 15 Temmuz’da darbe yapacağını öğrenmişti ve bunu Kıbrıs’ın Atina Büyükelçisi Nikos Kranidiotis’e bildirmişti. Kranidiotis de elbette bu bilgiyi Makarios’a aktarmıştı. Ayrıca, Makarios’un durumun ciddiyetini anlaması için ona elden de bir mesaj göndermeyi denemişti. O sıralar Atina’da bulunan ve Makarios’a yakınlığıyla bilinen Manglis adlı işadamından ziyaretini yarıda keserek Makarios’a durumu şahsen bildirmesini istemişti. Derhal Kıbrıs’a dönen Manglis Makarios’tan randevu talep etmişti. Ne var ki, Makarios, Manglis’i kabul etmekte acele etmiyordu. Ona Pazartesi sabahına randevu vermişti. Yani, darbenin yapılacağı saatlere...
Dış Bakışta Darbe
15 Temmuz darbesi göstere göstere gelen bir darbe olmasına karşın sadece Makarios değil, CIA ve İngiliz istihbaratı da darbenin tam gününü öngöremediler. Yazdıkları raporlarda 15 Temmuz gününde darbe olmasını beklemediklerini belirtiyorlardı. Örneğin Büyük Britanya’nın Yakın Doğu Kuvvetler Komutanı (Kıbrıs) John Aiken, darbenin kaçınılmaz olduğunu düşünüyordu ama Ekim ayından önce yapılacağını tahmin etmiyordu. (Jan Asmussen, a.g.e, s.26) İngiliz Ortak İstihbarat Grubu’nun On beş günde bir yayınlanan İstihbarat Özetlerinde de 19 Haziran-2 Temmuz arasında darbe ihtimaline yer verilmiyordu.
CIA de benzer raporlar hazırlıyordu. Örneğin 12 Temmuz tarihli bir raporda CIA’nin İoannidis ile temas halinde olduğu ve Yunan hükümetinin Makarios’u devirmeye yönelik bir girişim içinde olmadığına dair güvence alındığı yazılıyordu. (Kostas Venizelos, Mihalis İgnatiou, Ta Mistika Arhia tou Kissinger, Birinci Cilt, Livani Yayınları, Atina, 2002, s.63) 14 Temmuz gün, yani darbeden bir gün önce de İoannidis’in Makarios’a karşı müdahalede bulunmaktan vaz geçtiği ileri sürülüyordu. Hatta darbenin gerçekleştiği gün olan 15 Temmuz’da bile CIA darbe ihtimali görmüyordu. Darbeden sonra ABD dışişleri bakanlığını hazırladığı bir raporda İoannidis’in Amerikan hükümetini bilinçli olarak aldattığından söz ediliyordu. (Jan Asmussan, a.g.e. s.29) Gerçekten de Cunta Lideri Dimitris İoannidis darbeden bir gün önce bir araya geldiği ABD Atina büyükelçisi Tasca’’ya hiç bir şey çaktırmamıştı. Kıbrıs’ta uzun vadeli olarak iki ihtimal gördüğünü söyleyen İoannnidis, bu ihtimalleri şöyle sıralıyordu: a) Ada sola kayarak Akdeniz’in Küba’sı olacak; b) Kıbrıslı Rumlar enosisi başaracak... İoannidis, ‘asla gerçekleşmeyecek tek ihtimal adanın Türkiye ile birleşmesidir’ diyordu. (Jan Asmussen, a.g.e, s.28)
CIA darbe konusunda Amerika’nın yanıltıldığını iddia etse de, durum bu kadar basit değil. Özellikle ABD’nin Atina büyükelçiliğinde bir takım ‘tuhaf’ işlerin döndüğü anlaşılıyor. Bu yüzden ABD’nin darbe ile ilgili tutumuna daha yakından bakmakta fayda var.
ABD’nin Kıbrıs Masası Şefi Thomas D. Boyatt -Kıbrıs büyükelçiliğinde çalışmış, Yunanca bilen bir diplomattı- Kıbrıs’ta karışıklık yaşanacağını önceden tahmin ediyordu ve Şubat 1974’ten itibaren dışişleri bakanlığını düzenli olarak uyarıyordu. Boyatt Kissinger’in Cunta Şefi İoannidis’e sert bir uyarı göndermesini ve Makarios’a karşı darbe girişiminde bulunmamasını kesin bir dille ifade etmesini istiyordu. Ne var ki, tavsiyeleri pek ciddiye alınmıyordu. Kissinger Yunan Cuntası ile ilişkilerin bozulmasından çekiniyordu ve Boyatt’ın önerilerini duymazlıktan geliyordu. Fakat Boyatt Cunta ile EOKA B’nin Makarios’a karşı darbe hazırlığı içinde olduğundan emindi ve böyle bir gelişmenin Türk-Yunan savaşına yol açacağını düşünüyordu. Ayrıca, Sovyetler Birliği’nin Kıbrıs Sorununa müdahil olmasına fırsat yaratacağından korkuyordu. Bir şeyler yapılması için ısrarla dışişleri bakanlığını uyarıyordu. En son 17 Mayıs günü dışişleri bakanlığına geçtiği mesajda Milli Muhafız ordusu ile EOKA B’nin Makarios’u devirmeleri durumunda Türkiye ile Yunanistan’ın karşı karşıya gelmesinin kaçınılmaz olacağını yazmıştı. Sonunda Kissinger gönülsüz de olsa İoannidis’in uyarılması için Atina Büyükelçisi Henry Tasca’ya talimat göndermeyi kabul etti. Fakat Atina büyükelçisi Tasca, ABD hükümetinin Yunan Cuntası nezdinde sert bir girişimde bulunmasına itiraz ediyor, bunun ABD-Cunta ilişkilerini bozacağını ileri sürüyordu. Konuyu ülkeyi yöneten askerler yerine hükümet yetkilileri ile konuşuyor, gerçek gücü elinde bulunduran İoannidis’in uyarılmasına ise karşı çıkıyordu. Aslında Tasca da İonnidis ile Makarios arasında gerilim çıkacağını biliyordu. 24 Haziran günü Washington’a geçtiği bir mesajda Makarios ile İonnidis’in uzun süre birlikte var olacaklarını düşünmek çok zordur’ diyordu. Fakat yine de Atina’nın sert şekilde uyarılmasını istemiyordu. (Jan Asmussen, a.g.e, s.28-27) 1 Temmuz tarihinde Tasca özel kanallar kullanılarak İoannidis’e doğrudan ve sert bir uyarı gitmesine yeniden itiraz etti. Yunan hükümetinin ABD’nin silah zoruyla Makarios’un uzaklaştırılmasına karşı olduğunu zaten bildiğini, İaonnidis’e ayrıca sert bir mesaj gitmesinin doğru olmayacağını ileri sürüyordu. Tasca, aynı İngiliz İstihbaratı gibi, Makarios ile İonnidis arasında Milli Muhafız ordusunun subaylarının değiştirileceği Eylül ayında gerilim yaşanmasını bekliyordu. Fakat Boyatt’ın ısrarlı çabaları sonunda sonuç verdi ve büyükelçi Tasca’ya dışişleri bakanı Kissinger’den bir talimat gitti. Tasca önce karşı çıktıysa da biraz yumuşatılmış bir üslupla ikinci kez aynı talimatı alınca Kissinger’in mesajını İoannidis’e iletmekten kaçınamazdı. Kissinger’in 5 Temmuz tarihli mesajında İoannidis’ten Kıbrıs’ta görev yapan Yunanlı subaylara EOKA B ile işbirliği içinde Makarios’u devirmeleri ve Enosisi desteklemeleri yönünde verilen emirlere derhal son verilmesi isteniyordu. (Kostas Venizelos, Mihalis İgnatiou, a.g.e, s. 62) Fakat ilginçtir, Tasca bu mesajı İoannidis’e şahsen iletmek yerine tatile çıkmayı tercih etti ve Atina’dan ayrılıp oğlunun İsviçre’deki mezuniyet törenine katıldı. Mesajı iletmek büyükelçilikteki diğer görevlilere düştü. Onlar da İoannidis ile görüşmek için hiç bir çaba sarf etmediler. Sonunda, mesajı İoannidis ile iyi ilişkiler içinde olan Yunanistan Başpiskoposu Serafim aracılığıyla Yunanlı diktatöre ulaştırmaya karar verdiler. Kısacası, Henry Kissinger imzalı mesaj, ABD’ hükümetinin mührü olmadan, resmi yollar kullanılmadan ve sertlik dozu yumuşatılarak İoannids’e ulaştırıldı. (Kostas Venizelos, Mihalis İgnatiou, y.a.g.e, s. 62) Hatta mesajın verilip verilmediği bugüne kadar belirsizliğini koruyor. Nitekim Büyükelçi Tasca yıllar sonra verdiği bir mülakatta ABD’nin Atina büyükelçiliğinin aldığı emirleri gönülsüzce yerine getirdiğini, hatta mesajın gerektiği açıklıkta İoannidis’e ulaştırılıp ulaştırılmadığından emin olmadığını söyleyecekti. (Kostas Venizelos, Mihalis İgnatiou, y.a.g.e, s.63)
ABD’nin Atina büyükelçiliğinde darbe konusunda ‘tuhaf’ olayların yaşandığını doğrulayan başka kanıtlar da var. Örneğin dışişleri bakanı Henry Kissinger ile ABD Savunma Bakanı James Schlesinger arasında 24 Temmuz tarihinde yapılan bir telefon konuşması... Her ne kadar bu telefon konuşmasının tamamı yayınlanmamışsa da, yayınladığı bölümlerden anlaşıldığı kadarıyla Schlesinger’in Kissinger’e Makarios’un devrilmesi konusunda Atina elçiliğinde bir takım zaafların tespit edildiğini söylüyordu ve Yunanlıların Amerika’nın desteğinin kendilerinden yana olduğunu düşünmüş olabileceklerini belirtiyordu. (Jan Asmussen, a.g.e, s.30) Yukarıda da belirtildiği gibi, Atina büyükelçisi Tasca, Kissinger’in mesajını İoannidis’e şahsen vermek yârine İsviçre’ye gitmeyi tercih etmişti. Ayrıca, Atina’da görev yapan bazı CIA ajanlarının darbe konusunda İoannidis’i teşvik ettiklerine dair iddialar var. Özellikle Yunan asıllı Amerikalı bir CIA ajanının bu konuda önemli rol oynadığı ileri sürülüyor. Kıbrıslı Rum siyaset adamlarından Glafkos Kliridis de Atina’da görev yapan bazı alt düzey CIA ajanlarının İoannidis’i Makarios’a karşı darbe yapmak için teşvik ettiklerini ve Türkiye’nin adaya müdahale etmesini engelleyeceklerine dair söz verdiklerini ileri sürüyor. Cunta mensuplarının Yunanistan’da demokrasiye dönüldükten sonra Yunan Parlamentosunun kurduğu Kıbrıs Dosyası Komitesine verdikleri ifadelerden yola çıkan Kliridis -Yunanistan parlamentosunun hazırladığı Kıbrıs Dosyası resmen açılmış değildir- Cunta üyelerinin alt düzey CIA ajanlarıyla temas halinde olduklarının anlaşıldığını ve bu ajanlarının cuntacılara ‘Makarios’u devirin, biz Türkiye’nin müdahale etmesini engelleriz’ dediklerini aktarıyor. (Kostas Venizelos, Mihalis İgnatiou, a.g.e, s.71)
Olaya bu bilgiler ışığında baktığımız zaman, Türkiye’nin adaya asker çıkarmasıyla Cunta liderlerinin kendilerini ‘aldatılmış’ hissettiklerini söyleyebiliriz. Nitekim ABD dışişleri bakan-yardımcısı Joseph Sisco İoannidis’e Türkiye’nin adaya müdahale edeceğini söyleyerek ondan Türkiye’nin şartlarını kabul etmesini istediğinde İoannidis Sisco’ya şöyle haykıracaktı: ‘bizi aldattınız, savaş ilan edeceğim’. (Makarios Drousiotis, Kipros 1974-1977, İ izvoli ke Megales Dinames, Lofkoşa, 2014, s.97)