Yalvarırım “aha bu konuda çok iyiye gidiyoruz” diyebileceğiniz bir tek “şey” gösterin!
Gerçekten yalvarıyorum!
-*-*-
İşletmeler kredilerle ayakta duruyor!
Yani, borçla!
Ve borçlar ödenemiyor!
-*-*-
Euro ve Sterlin’la ev – araba alan Kıbrıslı, şu anda taksitlerini ödeyemiyor!
-*-*-
Özel okullar?
Efendim, maşallah kapasiteleri dolu!
Dolu da; öğrencilerin kaçı “Kıbrıslı”?
-*-*-
Ahali, gerçekten çok ciddi ekonomik sıkıntı içerisinde…
En büyük destek, “hala hayatta olan devlet emeklisi aile büyükleri…”
Peki, Allah korusun onlar da meçhule giden gemiye bindikleri zaman ne olacak?
-*-*-
Gazeteler yazıyor; matbaalar zorda…
Ayakta kalmaları mucize…
-*-*-
Asgari ücretli, elektrik kazığını daha görmeden, vergi kazığının kurbanı oldu!
Asgari ücret, tam anlamıyla ve Kıbrıslı ağzıyla “erinik ücret”!
Yurt dışı görevlilerinin maaşları en az 6 bin Euro!
Bu da ayrı bir rezalet!
-*-*-
33 yılı aşkın süredir bu mesleği yapıyorum; belki de ilk defa, vatandaşların şikayetleri açık ara “geçim sıkıntısı” oldu!
-*-*-
Turizmde havanda su dövüyoruz…
Yollarımız nadas…
Hastaneler yarım; yollar ne zaman bitecek kimse bilmiyor!
-*-*-
Ve daha nice sorun, nice çökmüşlük, kimsesizlik, Dünya’dan izole bir yaşam…
Ağalar bizimle resmen eyleniyor ve “egemen eşit devlet bir markadır” gibi, sarhoş kafa muhabbetinden çekinmiyor!
-*-*-
Ağaların törenleri de maşallah bitmiyor!
Bir de “her vekilden gayet milli açıklamalar”…
Ecdadımız gelmiş 1571’de!
Heeeeyt be!
Yani diyorum ki; 1571’de gelenlerin torunları şu anda aç, işsiz…
Ve göç ediyor…
Biat ve itaatta kusursuz utanmazlık!
Elektrik faturaları kazıklı geldi…
Vatandaş dün resmen isyanları oynadı…
Ama hükümet de cumhurbaşkanı da bu konuda “sessiz” olmayı, ses çıkarmamayı tercih ediyor…
-*-*-
Mesele artık Türkiye’de de çok yaygın bir şekilde biliniyor.
Hangi mesele mi?
Elbette elektrik için gerekli akaryakıt alımıyla alakalı “hırsızlık” meselesi…
Cumhuriyet gazetesi, Birgün gazetesi inceden inceden yazmaya, CHP’de bazı sesler çıkmaya başladı…
-*-*-
Başbakan Ünal Üstel’in bu konuda bir açıklama yapması şart…
Akaryakıt alım ihalesi, neden ve kimin talimatı ile yapılmıyor?
Ne idüğü belirsiz şirketlerden doğrudan alım yapılmasının bu topluma kazık olarak döndüğü apaçık ortadayken, bunda ısrarın sebebi nedir?
Bu koltuk, bu kadar mı değerli?
-*-*-
Neyse ki, cılız da olsa, ufak da olsa, bazı sesler artık Türkiye’de de “çıkarılmaya” başlandı!
Artık, Türkiye’de bir kesim, KKTC Cumhurbaşkanı ve hükümetinin nasıl çalıştığını görmeye başladı!
-*-*-
Eşit ve egemen!
Yani, “itaat ve biatta kusursuzluk”…
-*-*-
Gözümüze baka baka çalıyorlar; Tatar ve hükümet, “şükran” çekiyor…
Aşırı pahalı akaryakıtın faturası, yoksul vatandaşın elektrik hesabına yansıyor; ne acıdır, kimse sokağa dökülmeyi düşünmüyor; sanal paylaşımla küfür etmeyi yeterli buluyor!
-*-*-
Cumhurbaşkanı ve hükümettekilerin utanma seviyesi mi?
Sıfırın altında!
Hiç utanan yok!
Çok yazık!
Spinoza’nın Tanrısı!
Einstein'ın ABD üniversitelerinde konferans verdiğinde öğrencilerin ona sık sık sordukları soru şöyleydi:
“Tanrı'ya inanmıyor musun?”
-*-*-
Einstein hep şu cevabı verirdi:
“Spinoza'nın Tanrısı’na inanıyorum”.
-*-*-
Bir çok felsefeciye göre Spinoza'yı okumayan kişi aynı yerde kalır...
Şöyle özetleyebiliriz:
Baruch de Spinoza, 17. yüzyıl felsefesinin çok önemli bir ismiydi ve O’nun inandığı Tanrı “özetle” şöyle derdi:
-*-*-
“Dua etmeyi ve boşuna göğsüne yumruk atmayı bırak! Yapmanı istediğim tek şey, hayatının tadını çıkarmandır.
Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum..
-*-*-
Kendi inşa ettiğin tapınaklara gitmeyi de bırak. Oraların benim evim olduğunu söylüyorsun !
Benim evim dağlarda, ormanlarda, nehirlerde, göllerde, plajlarda ve senin kalbindedir..
-*-*-
Sefil hayatın için beni suçlamayı bırak;
Çünkü ben sana hiçbir zaman yanlış bir şey olduğunu ya da günahkar olduğunu ya da cinselliğinin kötü bir şey olduğunu söylemedim!
O yüzden seni inandırdıkları her şey için beni suçlama..
-*-*-
Benimle hiçbir ilgisi olmayan ve anlamadığın halde sözde kutsal yazıları okumayı da bırak…
Gün doğumunda, bir manzarada, arkadaşlarının dostluğunda, küçük bir çocuğun gözlerinde beni okuyamıyorsan, henüz yazının bilinmediği devirlerde benim adıma yazıldığı iddia edilen hiçbir kitapta beni bulamazsın!
-*-*-
Bana güven, ama önce kendine güven ve her şeyi benden istemeyi bırak;
Bana işimi nasıl yapacağımı sen mi söyleyeceksin?
Benden korkmayı da bırak… Çünkü ben öcü değilim ve seni yargılamıyorum, seni eleştirmiyorum, sana sinirlenmiyor, seni rahatsız etmiyorum, asla seni cezalandırmıyorum.
Beni sadece sevmen yeterlidir..
-*-*-
Benden özür dilemeyi de bırak;
Çünkü affedilecek bir şey yok.
Eğer seni ben yarattıysam... Seni özgür iradenle donattım. Sana verdiğim akıl ve iradeni kullanarak yaşıyorsan seni nasıl suçlayabilirim?
-*-*-
Seni sen olduğun için nasıl cezalandırabilirim?
Bir yaratıcı bunu nasıl yapabilir?
Her türlü emirleri unut, her türlü yasayı unut; bunlar seni manipüle etmek için, seni kontrol etmek için, senin suçluluk hissetmeni isteyenlerin kurgusudur. Bunlara inanma, sadece kendi aklını kullan..
-*-*-
Kendine saygı göster ve kendin için istemediğin şeyi başkalarına da yapma. Senden tek istediğim hayatına dikkat etmen. Çünkü bu hayat ne bir test, ne bir basamak, ne bir adım, ne bir prova ne de cennete giden bir yoldur....
-*-*-
Ben seni tamamen özgür kıldım;
Ödül yok, ceza yok, günahlar yok, erdem yok, kimse skor taşımıyor, kimse kayıt tutmuyor.
SADECE SEVGİ VAR..!!!
-*-*-
Ancak hayatında bir cennet veya cehennem yaratmak için kesinlikle özgürsün.!!
-*-*-
Bu hayattan sonra bir ne olup olmadığını söyleyemem, ama sana bir tavsiye verebilirim: Bu hayattan sonra bir şey yokmuş gibi yaşa. Düşün ki bu hayat senin zevk alman, sevmen ve var olman için vardır, yani hiçbir şey yoksa, sana verdiğim bu yaşama fırsatından zevk almış olacaksın. Ama eğer bir şey varsa, orada da sana iyi mi kötü mü diye sormayacağım.. Sana soracağım tek şey, “beğendin mi? Eğlendin mi? En çok neyi beğendin? Yaşamında ne öğrendin ve hangi güzel işleri yaptın?” olacaktır..
-*-*-
Bana inanmayı bırak; inanmak tahmin etmek, hayal etmektir. Bana inanmanı istemiyorum, beni kendinde hissetmeni istiyorum. Beni sevmen yeterli..
-*-*-
Övülmekten sıkıldım, teşekkür edilmekten bıktım. “Minnettarlık hissediyor musun?” Bunu kendine, sağlığına, ilişkilerine ve dünyaya göz kulak olarak ifade et.
İzlendiğini mi hissediyorsun?... Neşeni ifade et! Beni övmenin doğru yolları bunlardır..
-*-*-
İşleri zorlaştırmayı bırak ve benim hakkımda birilerinin öğrettiklerini papağan gibi tekrarlamaktan vazgeç..
Emin olabileceğin tek şey burada olduğun ve yaşadığındır…
-*-*-
Nitekim bu dünya harikalarla doludur.. Etrafına baktığında beni görecek ve hissedeceksin.. Neden daha fazla mucizeye ihtiyacın var ki?
Beni dışarıda ararsan bulamazsın.
Beni sadece kendi içinde bulursun.
SPİNOZA
(Alıntıdır)