Nedense çok fazla dikkat çekmedi ve üzerinde durulmadı fakat Sputnik News, Zafer Arapkirli imzasıyla çok ilginç bir ayrıntıya yer verdi. Arapkirli, Orhan Bursalı’ya atıfta bulunarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “16 nisan referandum gecesi silahlanmışlardı, kanlı çatışmalar yaşanabilirdi” dediğini aktarıyor.
Arapkirli; Bab-ı Ali toplantıları kapsamında bir grup gazetecinin Kılıçdaroğlu ile bir araya geldiği buluşmada, Bursalı’nın “Arapkirli, sen de oradaydın ve Sn. Kılıçdaroğlu’na referandum sonuçlarının açıklanmasından sonra neden kitlesel eylem yapmadınız? Şeklinde bir soru yönelttin. Kılıçdaroğlu da “Biz büyük bir protestoya gidebilirdik ama referandum gecesi silahlanmışlardı. Orada kanlı çatışmalar olabilirdi. Böyle bir sorumluluğa gitmek istemedik. Eğer gitseydik iş bambaşka bir sürece girerdi. Kitlenin enerjisini biliyorduk, bunu düşürme pahasına yaptık. Ama gönlüm rahat” dediğini aktarıyor.
Hatırlayalım… 16 Nisan’da YSK’nın doğu ve güneydoğu sandıklarının kapanmasından sonra “mühürsüz oyların geçersiz sayılacağı” kararını duyurmuştu. Referandumun seyrini değiştiren bu karar sonrasında kamuoyunda büyük tepki doğmuş ve gözler CHP’ye çevrilmişti. CHP Genel Başkanı, mücadelenin hukuki zeminde yürüyeceği açıklamasıyla 16 Nisan akşamı sokağın tansiyonunu düşürmeye çalışmış ve çok eleştirilmişti.
Referandumdan haftalar sonra işin rengi ortaya çıkıyor. Ana muhalefet partisi lideri, silahlı paramiliter güçlerin elinin tetikte olduğu duyumlarından hareketle aldığı kararla ülkeyi iç savaşın eşiğinden döndürdüğünü söylüyor.
Eğer CHP liderinin ifadeleri doğruysa, (ki haber CHP tarafından yalanlanmadı) Ana muhalefet lideri, 16 Nisan akşamı, YSK tarafından yasadışı biçimde alınan karara “ülke iç savaşa gitmesin” gerekçesiyle boyun eğdiğini ikrar etmiş oluyor. CHP lideri “Nasıl ki 12 Eylül Anayasası da yasal fakat meşru bir anayasa değilse, 16 Nisan Anayasa değişikliği de meşruiyeti tartılacak bir düzenlemedir” diyor. İyi de, silah zoruyla kabul ettirilen 12 Eylül Anayasasını 35 yıldır değiştiremiyoruz ve sağından solundan budansa da bu gerici anayasanın yan etkileriyle yaşıyoruz. Eğer Kılıçdaroğlu’nun ifadesi doğrultusunda 16 Nisan referandumu da “silah zoruyla” kabul ettirildiyse, bununla nasıl mücadele edecek, nasıl yaşacağız?
Anlaşılan o ki artık Türkiye’de “eli tetikte paramiliter güçler” gerçeği var. Bunlar, nemalandıkları rejimi canları pahasına savunmak ve en haklı, en küçük bir muhalefet hareketini bile silahla bastırmaya hazırlıklı biçimde donatılmış durumdalar.
Ana muhalefet liderini en haklı ve en meşru olduğu bir günde, sırf “eller tetikte” diye halkı, tabanını son derece meşru bir hak mücadelesinden, sandık savunmasından geri durduracak kadar büyük bir tehdit söz konusuysa, bundan sonra ne yapacağız? İşte burası muamma…
Yargının, yasama ve yürütmenin tek elde toplandığı, Parlamento iradesi ve denetiminin kadükleştiği, demokratik her türlü çıkışın paramiliter güçlerin “menzilinde” olduğu bir rejimde “kan gövdeyi götürmesin” endişesiyle sineye çekilecek dayatmalar nereye varacak? İşte bu da bir muamma…
Artık hiçbir şey eskisi gibi değil Türkiye’de… Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…