1950, Darülelhan Konseri-(2)

Eralp Adanır

Darülelhan hakkında o günlerde yazı kaleme alan döneminin gençlerinden, bugünün ise siyasi tarihimiz içerisinde önemli bir yere sahip olan biriri daha vardı.

KKTC’nin kuruluşundan hemen sonra 13 Aralık 1983-19 Temmuz 1985 tarihleri arasında KKTC Kurucu Hükümeti’nde Başbakanlık yapmış olan Necat Konuk bey, 1950 yıllarında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini tamamlamak üzereydi. Söz konusu yıllarda ise Necat beyin Hür Söz gazetesinde zaman zaman yazı ve yorumlarına rastlamaktayız. İşte bu konserin ardından kendisi, konserle ilgili yorumunu okurla buluşturuyordu.

“Hür Söz, 10 Şubat 1950, syf:1

Darülelhanın Konseri

-O.(Osman) Necat Konuk

Darülelhan, uzunca süre fasıla devresinde sonra, geçen akşam Macik Palas’ta ilk konserini vermiş ve halk tarafından çok beğenilmiştir.

Program hakikaten büyük bir itina ile hazırlanmıştır. Tarihi Türk Müziğinin en büyük üstadlarından Mustafa Çavuş ile Hafız Post’un en güzel eserleri muvaffakiyetle icra edildi.

Sayın Mustafa Kenan idaresinde sazlar ve koro mükemmeldi. Asırların ötesinden bize kadar ulaşan, renk ve güzelliklerinden zerresini kaybetmiyen “Dök zülfünü meydana gel” ve “Gelse o şuh meclisi” şarkılarını Türk Müziğinin en güzel örneklerinden ikisi olarak zevkle dinledik.

Solist olarak dinlediğimiz Aydın (Hikmet ea.) ilk anlardaki heyecanından sonra bilhassa son olarak söylediği “Yollarına gül döktüm” şarkısı ile fevkalâde güzel bir sese sahip olduğunu isbat etti. O gece bir amatör sanatkârdan beklenilenden fazlasını veren Aydın, çok alkışlanmıştır.

Yine solist olarak dinlediğimiz Bn. Mevhibe’nin hakikaten çok güzel bir sesi vardı; Solist Cengiz bir amatör sanatkâr olarak iyiydi denilebilir.

Düo (ikili) olarak Bn. Mevhibe ve Bay Aydın birbirlerine uymuyorlardı. Bayan Mevhibe’nin sesi bazan öyle yükseliyordu ki Aydın’ın sesini işitmek mümkün olamıyordu.

Buna rağmen bu ilk tecrübedeki hataları biraz da heyecana atfetmek yerinde olur.

“Ömrümce o saf aşkını kalbimde yaşatsam” şarkısını Yesari Asım’ın kendi sesinden dinleyenler Bn. Ayten ve Süheylâ düsonu kusursuz bulduk diyemezler. Şarkı, sesleri cidden güzel olan düo için uygun değildi.

Sazlardan dinlediğimiz semailer ve Bay Keğam (Celalyan ea.) tarafından yapılan Kanun taksimi kusursuzdu, güzeldi.

Tangolar kısmında, solist olarak Bn. Hale’nin fevkalâde müsati bir sesi vardır. İlerisi için çok ümit vericidir.

Düo olarak  gerek Bn. Süheylâ ve Ayten, gerekse Bn. Ayten ve Hale birbirlerine uymasını bildiler ve iyi anlaştılar.

Korodan, rahmetli Muhlis Sabahattin’in Çaresaz operetlerinden bazı kısımlar dinledik. Koro Türk Müziği kısmında gösterdiği mükemmeliyeti burda da gösterdi.

Sayın Mustafa Kenan, konseri idare hususunda hakikaten büyük bir başarı göstermiştir. Amatör sanatkârlardan bu derece kusursuz ve güzel bir konser dinleyebilmek Kenan beyin bu işte gösterdiği başarının en büyük bir delilidir. Devamlı olacağını işittiğimiz bu konserlerin, Sayın Mustafa Kenan’ın idaresi altında en mükemmeliyete doğru gideceğine inanıyoruz.

Batı müziğine ayrılan kısımda, tango ve operetlerden maada hakikaten bir san’at kıymetine haiz eserlerin de konulmasını ilerideki konserler için bir temenni olarak kaydetmek istiyoruz. Türk bestekârları son senelerde, bu alanda da hakikaten güzel örnekler vermişlerdir.

Darülelhan mevsimin bu ilk konserinde hakikaten başarı göstermiştir ve daha da başarılı konserlerini beklemek hakkımızdır.”

 

Aynı tarihli bir başka gazetemiz olan Halkın Sesi’nde ise, bu kez Hami Özsaruhan imzasıyla bir başka konser yorumuna rastlıyoruz. Özsaruhan da tıpkı Necat Konuk gibi detaylı bir şekilde konseri ele almış memnuniyetlerini ve eletirilerini belli bir saygı içerisinde okurla paylaşmıştı.

“Halkın Sesi, 10 Şubat 1950, syf:1

Konserden İntibalar

-Hami Özsaruhan-

Günlerden beri sabırsızlıkla beklediğimiz “Darülelhan”ın konserini geçen akşam dinlemek saadetine kavuştuk. Konser, başta M. (Mustafa ea.) Kenan Bey olmak üzere bütün “çağıran” ve “çalanların” itinalı gayretleri ile muvaffakiyetli olmuştur, denebilir. Bilhassa Bay ve Bayan kardeşlerimizin elbirliği ile çalışarak bize olgun ve semereli bir konser vermeleri, müzikal olduğu kadar sosyal alanda da bir başarı sağlıyabildiğinden ayrı bir itfihar vesilesidir. Büyük halk kitlesinin sinemahaneyi bir musiki ve sanat anlayışı ile doldurarak konsere gereken önem ve ilgiyi vermeleri takdire şayandır.

Konser programı zevkle ve titizlikle tertiplenmiştir. Bütün orkestranın iştirakı ile sunulan ilk eser, (sazende ve solistlerden oluşan) amatör bir takımın karşısında değiliz hissini verecek kadar fevkalade idi. İkinci olarak dinlediğimiz Hafız Post’un meşhur Rast-Yürük Semaisi “Gelse O Şuh”un okunması zor sayılan bir eser olduğu halde koro bilhassa meyan ve terennüm kısımlarında muvaffakiyet göstermiştir. Bunu müteakip okunan şarkılarda koro daha üstün bir başarı göstermiştir.

Mustafa Çavuş’un Avrupalılarca dahi beğenilen “Hısar Puselik” şarkısı da tam bir muhaffakiyet ile bize sunulmakla beraber üçüncü benddeki:

Kestin meyanı ülfeti

Kırdın mı... câmı sohbeti

İncitme bâri firkati.

Şeklindeki güfte yerine niçin ilk bendin tekrarlandığını doğrusu anlıyamadık. Kanaatimce “Çıkar Yücelerden” muhayyer türküsü koro yerine solo veya düo programına konsa idi daha güzel olabilirdi. Köçekçelerden “Benli” de koro ve sazların bize en iyi bir şekilde takdim ettiği parçalar arasında idi.

Solo şarkılarda Bay Aydın (Hikmet ea.), gerek sesinin olgun güzelliği ve gerekse söyleyişindeki tamlık ile dinleyenlerin takdir ve hayranlığını kazanmıştır. Bay Cengiz oldukça heyecanlı görünmesine rağmen ümitli söyleyişi ile istikbâl için hoş vaidlerde bulunmuştur.

Konserin en bariz aksaklığı İzmirli Rakım Erkutlu’nun Nihavent şarkısı “Mümkün mü unutmak”’ta toplanmıştı. Bu şarkı solo olarak söylense idi ötekilerde kazanılan muvaffakiyet bunda da kazanılabilirdi. Maamafih Bay Aydın’la Bayan Mevhibe ayni makamdan “Şarap iç” şarkısını okurken birbirlerine, evvelkine nisbetle, daha iyi uyabilmişlerdir.

Programın ikinci kısmı da birincisi kadar başarılı olmuştur. Gerek şarkılarda gerekse tangolarda ve operette düo (ikili) olarak okuyan Bn. Süheylâ ve Bn. Ayten hem alâturka hem alâfrangada ayrı ayrı başarı kazandıklarından çifte takdire şayandırlar. Bn. Hale Safa’nın okuyuşu da herkes tarafından beyenilecek kadar güzel ve şayanı teprik idi.

En son olarak herkes tarafından sevilen, eski İstanbul Türkülerinden Kâtibim’i umum sazlar ve koronun iştiraki ile dinledik. Çok güzel oldu, fakat eğer Kâtibim’i harmonize edilmiş son şekli ile hazırlamış olsa idiler çok daha iyi olacaktı.

Darülelhanın ilk kurucularından olan Bay Nazım Ali’yi göremediğimize çok üzüldük.

Bütün Darülelhan cemiyetine ve bilhassa cemiyetin değerli elemanı M. (Mustafa ea.) Kenan Bey’e bize bahşettiği bu hoş geceden dolayı şükranlarımızı sunar ve diğer hayır müesseseleri yararına verecekleri konserlerde de ayni muvaffakiyeti gösterebilmelerini temenni ederiz.”