Tekke Bahçesi’ndeki Ayvasıl mezarlarında Kayıplar Komitesi tarafından yürütülen kazılarda kalıntıları bulunan 1963 “kaybı” iki Kıbrıslıtürk daha kimliklendirildi…
Tekke Bahçesi’nde Kayıplar Komitesi tarafından 2016 yılında yürütülen ve Ayvasıl’dan getirilen Kıbrıslıtürkler’in defnedilmiş olduğu mezarlarda yapılan kazılarda kalıntıları bulunan 1963 “kaybı” iki Kıbrıslıtürk daha kimliklendirildi…
Ekrem Şemiler ve Ahmet Derviş, 55 yıl sonra aileleri tarafından önümüzdeki günlerde ve haftalarda yeniden defnedilecekler ve bu kez doğru düzgün birer mezara kavuşmuş olacaklar, nerede gömülmüş oldukları belirsiz olan bu iki Kıbrıslıtürk “kayıp” da böylece, üstünde isimlerinin bulunduğu birer mezarda yatacaklar bundan böyle…
“Kayıp” Ahmet Derviş için 27 Nisan 2018 Cuma günü sabah saat 09.00’da Çınarlı Camisi’nde cenaze namazı kılınacak, ardından askeri törenle Çınarlı Mezarlığı’na ailesi tarafından defnedilecek.
“Kayıp” Ekrem Şemiler için ise 21 Mayıs 2018 Pazartesi günü Tekke Bahçesi’nde askeri tören düzenlenerek Tekke Bahçesi’ne ailesi tarafından defnedilecek…
AHMET DERVİŞ, NAAFİ’DE ÇALIŞAN ALTI ÇOCUK BABASIYDI…
Tekke Bahçesi’nde yine Ayvasıl mezarlarında kalıntıları bulunarak Kayıplar Komitesi tarafından kimliklendirilen 1963 “kaybı” Ahmet Derviş aslen Artemili’ydi (Arıdamı) ve Mağusa’da NAAFİ’de çalışmaktaydı. Aslen Bladanlı olan (Çınarlı) Şerife Ahmet’le evliydi… Atlı çocukları vardı: Derviş, Mustafa, Taner, Tüner, Gülay ve Mahan… NAAFİ’de şöförlük yapan Ahmet Derviş, 1931 doğumluydu yani 1963’te henüz 32 yaşındaydı. 21 veya 23 Aralık 1963 tarihinde, Mağusa’dan Lefkoşa’daki NAAFİ’ye bir araçla eşya götürürken, Lefkoşa’da “kayıp” edilmişti… Rahmetli eşi Şerife Ahmet’in Kayıplar Komitesi’ne verdiği ifadede, eşinin Küçük Kaymaklı’da bazı Kıbrıslırumlar tarafından vurulduğu ve “kayıp” edildiği belirtilmekteydi… “Kayıp” Ahmet Derviş, 27 Nisan 2018 Cuma sabahı Çınarlı (Bladan) köyünde askeri törenle toprağa verilecek… Sabah saat 09.00’da Çınarlı Camisi’nde cenaze namazı kılınacak, ardından Ahmet Derviş, Çınarlı mezarlığına defnedilecek.
Dün akşam “Kayıp” Ahmet Derviş’in oğlu Mustafa Kocayiğit’le konuştuk ve bize şunları anlattı:
“Babam “kayıp” olduktan sonra 1964 başlarında Çınarlı’ya göç etmek zorunda kaldıydık. Orada bir odada altı çocuk, annem, anneannem, dedem zor bir hayat sürdürmek zorunda kaldık… Babam “kayıp” edildiğinde Mağusa NAAFİ’den yola çıkmış, Lefkoşa’dan geçerek Ağrotur’daki NAAFİ’ye öte beri götürmekteydi. Babam NAAFİ’de şöförlük yapmaktaydı ve daha çok gıda maddeleri taşıyordu kamyonla… O günlerde babamın sanırım Cyprus Mail gazetesinde bir resmi de çıktıydı, arabanın önünde yerde yatarken… Babamın Kaymaklı’dan veya Baf Kapısı’ndan veya Mağusa Kapısı’ndan “kayıp” edildiği anlatılıyordu… ” dedi.
BÜLENT ŞEMİLER’İN ANLATTIKLARI…
Bülent Şemiler’in iki amcası da 1963 “kaybı” – şimdi Ekrem Şemiler’den geride kalanlar Tekke Bahçesi’nde bulunmuş ve 21 Mayıs 2018 tarihinde onu yeniden Tekke Bahçesi’ne törenle defnetmeye hazırlanıyor aile… Bülent Şemiler’in “kayıp” edilen diğer amcası ise Şahap Şemiler… Bülent Şemiler’le dün “kayıp” amcalarıyla ilgili bir röportaj yaptık ve bu röportajı önümüzdeki günlerde yayımlayacağız…
EKREM ŞEMİLER, NASIL “KAYIP” EDİLMİŞTİ?
Ekrem Şemi ya da Şemiler 1920 doğumluydu, Belkola’da çalışıyordu. Kaymaklı’da annesinin evinde kalıyordu… Bekardı… 24 Aralık 1963’te Küçük Kaymaklı’daki evinin verandasında iken üç arsa uzaktan Nikos Sampson’un adamları, Kaymaklı’ya operasyon düzenlerken ateş edilerek vuruldu. Olay, annesi Emine Şemiler’in gözleri önünde olduğu için annesi sinir krizi geçirdi… Bu halde oğlunun cesedini verandadan evin içine çekti ve sonra da düşüp bayıldı… Komşuları kendisini elden ayaktan taşıyarak bir arabaya koyup hep beraber Hamit Mandrez köyünün ovalarına kaçtılar. Çadırlara göçmen oldular. Ekrem Şemiler’in cesedi evde kaldığı için kardeşi Hamit Şemiler ertesi günü İngiliz subayı Major Macey’nin veya başka bir subayın ayarladığı bir zırhlı araç ve İngiliz askerleri ile eve gitti ancak ceset yoktu. Kıbrıslırum komşuları, belediyenin cesetleri etraftan toplayıp götürdüğünü anlatmışlar ama nereye götürüp gömdükleri bilinmiyordu. Ancak Genel Hastane’nin morguna konuldukları söylenmişti fakat bundan sonra izi bulunamadı.
Daha sonra Ayios Vasilios (Türkeli/Ayvasıl) köyünde bazı Kıbrıslırumların yaptığı katliamda oraya gömülen bazı Kıbrıslıtürk köylülerden oluşan bir toplu mezar bölgesi meydana geldi. Daha sonra hastane morgundan alınan bazı Kıbrısıtürkler’in naaşları da buraya gömülmüştü. Hamit Şemiler bu söylentiler üzerine gidip burada aramış ve toplu mezarlar açılırken orada hazır bunmuş ama o kadar kötü bir şekilde insan cesetleri yarı gömülmüş vaziyette imiş ki haftalarca et yiyememiş ve sinirleri bozulmuş. Daha sonra buradan alınan cesetler, Lefkoşa’da Tekke Bahçesi’ne gömülmüştü. Kayıplar Komitesi yıllar sonra burada kazı yapınca, DNA testinde buradaki kalıntılardan birisinin de Ekrem Şemiler’e ait olduğu belirlendi. Elbiseleri ile gömülmüştü… Anlatılanlara göre kaburgalarında üç-dört adet kırık vardı ve pek çok kurşun ile göğsünden vurulmuştu… Dil kemiğinde de kırılma tespit edilmişti. Bu, verandada vurulduğu için annesi onun vücudunu içeri çekmeye çalışırken olmuş olabilir veya yaralı kalıp yaralı halde Nikos Sampson’un adamları tarafından alınıp götürülmüş olabilir..
Şimdi kalıntıları, yapılacak bir tören ile Tekke Bahçesi Şehitliği’ne 21 Mayıs 2018 Pazartesi sabahı defnedilecek… Ekrem Şemiler, “kayıp” edildiği zaman 43 yaşındaydı…
MORG’TAN AYVASIL’A, AYVASIL’DAN TEKKE BAHÇESİ’NE…
Ekrem Şemiler de, Ahmet Derviş de Kaymaklı’dan “kayıp” edilmişlerdi… Kaymaklı’da öldürüldükten sonra Lefkoşa Genel Hastanesi morguna götürülen diğer Kıbrıslıtürk “kayıplar”la birlikte burada bir süre bekletilmişler ve hastane yetkilileri Kıbrıslıtürk makamlara Kızılhaç aracılığıyla bir liste göndererek, 21 veya 22 Kıbrıslıtürk’ün naaşının hastane morgunda olduğunu belirtmişler ve gelip bunları almaları istenmişti. Ancak Kıbrıslıtürk makamlar Kızılhaç aracılığıyla gönderilen bu mesaja rağmen hastane morguna gitmemiş veya gidememişlerdi. Kıbrıslırum makamlar da bir süre bekledikten sonra bu naaşları Ayvasıl Kıbrıslıtürk mezarlığı dışına kazdıkları çukurlara topluca gömmüşlerdi.
15 Ocak 1964’te bu kez Kıbrıslıtürk yetkililer bu toplu mezarlarda kazı yürüterek çıkardıkları naaşları “Ayvasıl şehidi” adı altında Tekke Bahçesi’ne gömmüşler ve hastaneden gönderilmiş olan 21 kişilik listeyle kıyaslaya gitmeden bunu yapmışlardı. Böylece Ayvasıl’da öldürülmüş olan dokuz Kıbrıslıtürk’ün yanısıra, hastane morgundan götürülüp aynı yere gömülmüş diğer “kayıp” Kıbrıslıtürkler de Tekke Bahçesi’ne 1964’te defnedilmişti.
On yıl önce Tekke Bahçesi’ne bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömülmüş olduğu yönünde bu sayfalarda geniş yayınlar yapmış, bu yönde elimize geçen belgeleri ve Ayvasıl’daki toplu mezarları kazan Dt. Hüsrev Dağseven’in röportajını yayınlamıştık ancak o günlerde Tekke Bahçesi’nin kazılmasına “izin” verilmemiş ve bu “izin” ancak 2016 yılında çıkabilmişti. 10 yıl boyunca ısrarla Tekke Bahçesi’nde “kayıplar”ın da gömülmüş olduğunu yaptığımız röportajlar ve okurlarımızın anlattıklarıyla yazmıştık, ta ki burasının kazılabilmesi için yetkili makamlardan Kayıplar Komitesi’ne “izin” çıkarılabilsin… Cumhurbaşkanlığı’na Mustafa Akıncı seçildikten sonra, güvenlik danışmanı Halil Sadrazam’ın ve Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nin çabalarıyla en nihayet bu kazı “izni” çıkarılabilmişti…
Tekke Bahçesi’ne kazı “izni” ancak Ayvasıl’dan getirilip gömülmüş olanların mezarları için çıkmış, bir de Ülfet Canseç’in sevgili babacığı İsmail Bekir’in gömülü olduğu beş kişilik mezar için “özel Bakanlar Kurulu kararı” çıkarılabilmişti. Tekke Bahçesi’nde ancak kısmi olarak kazılabilen ve yalnızca Ayvasıl’dan getirilip gömülmüş olanların mezarlarında yürütülen kazılarda pek çok “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ulaşılmıştı… Özellikle Kaymaklı’dan “kayıp” edilen bazı Kıbrıslıtürkler, Tekke Bahçesi’ne gömülmüş ve yarım asır süreyle bu gerçek, toplumumuzdan gizlenmişti… Halen Tekke Bahçesi’ndeki pek çok mezarın üstünde yazılı isimlerin altında kimlerin yattığı tam olarak bilinmiyor ve her şeyin açıklığa kavuşabilmesi için bu şehitlikte yeni kazıların yapılması gerekiyor…
Nenesi Theodora Kallis Savva 1974’te evinde “kayıp” edilmiş… Dora Parmakli Deliyannis, Ayermola’da (Şirinevler) yaşananları anlatıyor…
Şiirler okuyan “kayıp” Theodora’nın izinde… 2
“Kayıp” Theodora Kallis Savva’nın torunu Dora Parmakli Deliyannis, Ayermola’da (Şirinevler) yaşananları ve “kayıp” nenesini anlatıyor… Onunla röportajımız şöyle:
SORU: Sevgili Dora, tam adın Theodora Parmakli Deliyannis… Ayermola’da (Ayios Ermolaos - Şirinevler) dünyaya geldin…
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Evet, Ayermola’da 16 Haziran 1954’te dünyaya geldim. Babamın adı Kostas Parmaklis. Annemin adı Anastasia Parmaklis. “Kayıp” nenemin adı Theodora Kallis Savva…
SORU: Kaç kardeşsiniz?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Dört kardeşiz. Üç oğlan, bir de ben…
SORU: Baban ne iş yapardı Dora?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Babam dülger idi, annem ev hanımıydı…
SORU: Ayermola, karma bir köydü… Yani Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar birlikte yaşardı Ayermola’da…
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Evet…
SORU: Kıbrıslıtürk komşularınız, arkadaşlarınız var mıydı?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Küçük bir kızken Kıbrıslıtürk arkadaşlarım vardı… Fatma diye bir kız çocuğuydu arkadaşım. Bir arkadaşım daha vardı, Ayşe ama henüz küçük yaştayken köyden ayrılmıştı Ayşe… Çok küçükken ayrılmıştı köyden ama hatırlarım Ayşe’yi, siyah saçları vardı ve saçlarına hep kırmızı bir mantin bağlarlardı… Onu böyle hatırlıyorum: Siyah saçlarında kırmızı kurdellayla… Ama şimdi onu görsem tanıyamam herhalde…
SORU: Komşularınız mıydı bu çocuklar?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Evimizin yakınlarında otururlardı, çok uzak değildi evleri… Küçük bir köydü Ayermola… Ben Fatma’yla oynardım hep… Fatma, amcamın komşusuydu… Ben amcamın evine giderdim ve Fatma’yla oynardım. Onu orada görürdüm…
SORU: 1974’te köyden ayrıldıydınız herhalde, savaş olunca…
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: 20 Temmuz 1974’te ayrıldık köyden çünkü bize “Sizi bombalayacaklar ha!” demişlerdi. Kıbrıslırumlar böyle demişti bize ve ayrılmıştık köyden bunun üzerine… Herkes 20 Temmuz gecesi köyden kaçmamızı söylüyordu… “Yarın bizi bombalayacaklar” diyorlardı. “Gidelim da geri dönerik bombalama bitinca” diyorlardı.
Böylece ayrıldık köyden ve Kadakopya köyüne (Zümrütköy) gittik. Bir hafta kaldık orada… Sonra köyümüze geri döndük.
SORU: Bombalanmış mıydı köyünüz?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Evet… Yolda bombaların açtığı kraterler vardı… Yol bombalanmıştı… İzlerini gördüydük… Ben, nenemin evine gittiydim… Theodora Kalli Savva’nın, “kayıp” olan nenemin evine yani… Ve nenemi gördüydüm… Nenemi bizim eve götürmek istiyordum ama gelmek istemediydi nenem. Çok yaşlıydı nenem, 93 yaşındaydı. Bana “Yarın sabah gel da al beni” dediydi ve o saat benimle gelmediydi…
Ama sabahleyin ateş açılıyordu, kurşunlar vızır vızır başımızın üstünden geçiyordu, 26 Temmuz 1974’tü tarih… 25 Temmuz’da gördüydüm nenemi akşamüstü ve benimle gelmemişti bizim eve, “Yarın sabah gel, al beni” demişti. Ancak 26 Temmuz sabahı, saat beş gibiydi ki ateş açmaya başlamışlardı… “Vızzzzzz” diye sesler kulaklarımdan gitmiyor…
Babam İngiliz ordusuyla İkinci Dünya Savaşı’na katılmış olduğu için anlıyordu neler olacağını, “Çabuk gidelim çünkü çok kötü olacak durum” dediydi…
SORU: Böylece 26 Temmuz 1974’te köyden ayrıldınız… Nereye gittiydiniz?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Arabanın videz kutusu bozuktu, sadece birinci videzle gidebilirdik! Böylece ayrıldık köyden… Yani nenemi bir gece önce, son görüşümdü…
SORU: Gidip onu alamazdınız evinden…
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Evet… Çünkü kurşunlar vızır vızır kafamızın üstünden geçiyordu… Lefkoşa’ya gittik. Dasuboli’de amcamın evi vardı, oraya gittiydik…
SORU: Ondan sonra Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne, gidip nenenize bakması için haber vermiş miydiniz?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Babam yaptıydı bunu… Erkek kardeşim de “kayıp”tı… Kipros’tur kardeşimin adı. Kipros Parmaklis… Kardeşimi bulduk sonra, sağdı, Adana’daydı… Onun savaşta öldürülmüş olduğunu sanıyorduk, sonra Adana’da olduğunu duyduk ve rahatladık sağ olduğu için…
SORU: Babanız, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne neneniz Theodora hakkında bilgi verdi dediydiniz…
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Evet… Böyle yaptıydı çünkü kardeşim Kipros’u da, nenem Theodora’yı da aramaktaydı babam… Kızılhaç’a da başvurdu babam, nenemi köyde araması için.
SORU: Cevap verdiler miydi size?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Cevap verdiler evet, onu bulamadıklarını söylediler… Yaşlı bir kadındı nenem, belki de yatağında ölmüştü… Belki aç, susuz kalmıştı… Belki sokakta öldü… Neneme ne olduğunu bilmiyoruz…
SORU: Köyden ayrıldığınız o günlerde köyde herhangi bir Kıbrıslıtürk var mıydı?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Evet, köyde Kıbrıslıtürkler vardı – yaşlı insanlardı bunlar… Çünkü mesela Fatma gibi genç olanlar, okula gidiyordu… Başka köylerdeydiler…
SORU: Barikatlar açıldıktan sonra köyünüze gittiğinizde oradaki Kıbrıslıtürkler’e sordunuz mu neneniz nerededir diye?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Barikatlar ilk açıldığında gittiydim oraya… Birisini bulmuştum, o da bana “Biz Baf’tan geldik, savaştan bir sene sonra geldik bu köye” demişti. Yani şu anda Ayermola’da yaşayan Kıbrıslıtürkler köye 1974’teki savaştan bir sene sonra gelip yerleştiler…
SORU: O yüzden belki bir şey görmemişlerdir…
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Ama köyde askerler vardı 1974 sonrasında… Askeri yetkililerin bilmesi gerekir... Köyde kim vardı, kimin bilebileceğini askeri yetkililer bilir… Birisi mutlaka biliyordur. Askeri makamlardan birisi mutlaka biliyordur… Bazı askerler veya subaylar, birileri mutlaka bilir. Çünkü alıp gömmüşlerdir nenemi… O nedenle askeri makamlarda bu konuyu bilen birisi vardır mutlaka…
SORU: Yazacağız ve bakalım ne bulabileceğiz… Köylülere de soracağız…
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Köylüler bilmez ama… Ben sorduğumda kendilerine “Bilmeyik” dediler bana…
SORU: Belki sana “Bilmeyik” dediler… Belki de biliyorlardır…
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Belki de bilirler…
SORU: Neneniz Theodora, kiminle evliydi?
DORA PARMAKLİ DELİYANNİS: Dedemin adı Kallis Savva’ydı. Dedem ölmüştü ama…
DEVAM EDECEK